Trinidad
Bugün Cienfuegos‘dan Trinidad‘a gitmek üzere yola çıkıyoruz. Yol yaklaşık 1,5 saat olduğu için acelemiz yok. Yolda dünyaca ünlü “Botanik Bahçesi”ni oranın yerel rehberi eşliğinde geziyoruz. 1-2 saati burada geçirdikten sonra artık Trinidad‘dayız. Trinidad belki de Küba‘da en sevdiğimiz şehir oldu diyebiliriz. 2 kattan daha yüksek olmayan rengarenk evlerle dolu Arnavut kaldırımlı bu güzel şehir insanın kalbini fethediyor hemen.
Bu güzellik keşfedilmekte geç kalınmamış; Trinidad 1988 yılından beri UNESCO Dünya Mirası Listesinde yer alıyor. Küba’nın eskiden beri neredeyse tek gelir kaynağı şeker kamışı olmuş,
Trinidad ise bu açıdan daha ileriymiş ve bu nedenle daha zengin bir şehir olmuş. Bu nedenle de evler Küba geneline göre daha güzeller. Devrimden önce daha çok zengin aileler ve sanatçıların yaşadığı bir nevi Küba’nın Floransa’sı iken devrimden sonra bu yapı tabii ki bozulmuş ama bu dönemde yapılan evlerin güzelliği kalmış. Küçücük bu şehirin butik dükkanları ve cafelerini dolaşırken ara sokaklarda kayboluyorsunuz, ama korkmayın çünkü şehir gerçekten kaybolunamayacak kadar küçük 🙂 Sokaklarda gezerken evlerin pencerelerinde cam olmayışı sadece demir oluşu dikkatinizi çekecektir.
Bu sayede ev devamlı havalanır ve sıcakla en kolay bu şekilde mücadele edilir. Trinidad’ın içinde büyük otel bulunmamakta, bunun yerine yaklaşık 300 ev odasını turistlere kiralıyor. Oteller şehrin çok az uzağında ama onlarında sayısı çok fazla değil. Burada da birçok İspanyol kökenli şehirde olduğu gibi ana meydanın adı “Plaza Mayor”. Plaza Mayor’dan yokuş aşağı inerken ara sokaklarda hediyelik eşya pazarı kuruluyor. Şehrin en yüksek binası bir kuleye sahip olan “Palacio Brunet”.
Buranın sahibi olan zengin kişi esasen Plaza Mayor’da ev almak istemiş ama buraya bakan ev bulamayınca evinin üstüne Plaza Mayor’u görecek bir kule yaptırmış. Ancak bu nedenle evi şehrin en zenginine ait olan Plaza Mayor’daki evin yüksekliğini geçince Plaza Mayor’daki zengin onun üstüne çıkabilmek için evine 1 kat eklemiş (kilisenin hemen yanındaki ev) isterseniz 2 CUC verip bu kuleye çıkabilirsiniz. Ancak unutmayın San Francisco de Asis Manastırında bir kule daha var ikisinden birisine çıkmanız yeterli bizce. San Francisco de Asis Manastırı Museo National de la Lucha Contra Bandidos Müzesine ev sahipliği yapıyor.
Diğer bir zengin evi de meydana yakın bir yerdeki Palacio Cantero’dur. Bu evin içerisinde çok fazla orijinal mobilyayı görebilirsiniz. Bunların bir kısmı satılıktır. Trinidad’da Canchanchara barda bar ile aynı ismi taşıyan içkiyi içmeyi kaçırmayın.
Tüm Küba’da ama özellikle Trinidad’da müzik çalınıp dans edilen mekanlar çok revaçta. İşte ‘Casa de la Musica’ da onlardan birisi ve Trinidad’ın en ünlüsü. Herkes ayakta herkes ortada burada. O kadar içten bir ortam ki burada bulunmaktan memnun olacaksınız.
Trinidad’da mekan içlerinde vakit geçirmezseniz şehirim tümünü gezmek yarım gün bile sürmeyecektir. Bu nedenle eğer 2-3 gün buradaysanız çok acele etmeyin. Güzel Trinidad sokaklarında (özellikle Rosario’da) dolaşın, şehri yukarıdan görme imkanı sunan terası olan barlardan birinde ya da birkaçında birşeyler yudumlayın.
Trinidad’da ağırlıklı olarak Palyaço figürlü tablolar yapan ressam Yasiel Elizagaray‘ın atölyesini ve tablolarını görmenizi öneririz; birşey almadan çıkmanız zor. Yukarıdaki tablo şimdi evimizin en değerli köşesinde.
Trinidad’a gelenler için önerilen aktivitelerden birisi bölgenin en iyi plajı olan şehire 10 dk uzaklıkta olan “Playa Ancon” yani Ancon Plajına gidilmesidir. Bizim otelimiz olan Brisas del Mar zaten bu plajda yer aldığı için biz Trinidad’da bir günümüzü bu plaja ayırdık.
Küba hakkındaki Havana, Pinar del Rio & Vinales, Cienfuegos ve Santa Clara yazılarımızı da okuyun.