Havana
Küba‘ya daha doğrusu Havana‘ya vardığınızda havalimanında değil ama şehire iner inmez buranın gerçekten farklı bir ülke olduğunu anlıyorsunuz. Birçok şey; araçların çoğu, dükkanlar, binalar 1950’lerde kalmış gibi. Bunun birçok sebebi var tabii ki, bunları yazımızın ilerleyen kısımlarında yavaş yavaş vereceğiz.
Biz kapalı bir grup düzenleyerek bu ülkeyi gezdik. Size de bir acenta ile gezmenizi öneririz. Çünkü devrimin başarısız olduğu şeylerden birisi maalesef ulaşım. Eğer size ait bir araç yoksa Küba’da bir yerden bir yere gitmek bazen hatta sıklıkla sorun olabiliyor. Bu da çok fazla yorulmanıza ve vakit kaybetmenize neden olabilir. (Güncelleme: son giden gezginler artık bu konuda gelişmeler olduğunu belirttiler)
Bizim gezimiz Havana (5 gece), Pinar del Rio ve Vinales (konaklamasız), Cienfiegos (1 gece), Trinidad (2 gece) ve Santa Clara (konaklamasız) şeklinde idi. Eğer ülkenin en doğusundaki eski başkent Santiago del Cuba’yı görmeyecekseniz bu ideal bir gezi programı denilebilir.
Küba - > Havana Ulaşım
THY’nin 2014 için Küba’ya uçuşu yok. USA ambargosu nedeni ile yakın zamanda olması da beklenmiyor. (Güncelleme: artık THY Havana’ya uçuyor) Bu nedenle Iberair ve Airfrance seçenekleri arasında biz Airfrance alternatifini tercih ettik. İlk uçuşumuz Ankara-İstanbul (1 saat) şeklinde idi, daha sonra İstanbul-Paris (3,5 saat) ve takiben de Paris-Havana (10 saat) uçuşlarını yaptık. Aralardaki aktarmaların bazılarının da 4-5 saat olduğunu düşünürseniz gerçekten uzun bir yolculuk. Ancak oraya varışımız akşam saatine denk geldiği için o gün için program yoktu ve direkt odalarımıza ve uykuya geçtik.
Havalimanında gecikmeli de olsa bagajlarımız aldıktan sonra ilk işimiz havalimanında euro olarak götürdüğümüz paralarımızı CUC’a (kuk okunuyor) çevirmek oldu. Genelde havalimanlarında oran iyi olmaz bu nedenle az ya da hiç para bozdurmayız. Ancak Küba’da CaDeCa denilen bürolar yapıyor bu işi ve oran heryerde aynı yani tüm paranızı havalimanında bozdurabilirsiniz. Yanınızda euro götürmenizde fayda var çünkü ABD’nin uyguladığı ambargo nedeni ile onlarda karşılık olarak dolar’ı bozarken yaklaşık %10 ceza uyguluyorlar. Oran olarak 1 CUC = 1 $.
Paradan bahsetmişken Küba’da 2 ayrı para olduğundan bahsetmeliyiz. Küba’da maaşların ödendiği ve halkın kullandığı Küba Pezosu (CUP) ve dönüştürülebilir (convertible) Küba Pezosu (CUC). 1 CUC = 24 peso. Devlet maaşları peso (CUP) olarak ödüyor ve en yüksek devlet maaşı 800 peso (CUP) yani 35 CUC (35$) Böyle bakılınca bu maaş inanılmaz az görünüyor çünkü 1 mojito (mohito okunur) 5 CUC yani maaşınızla 7 mojito içebilirmişsiniz gibi geliyor. Ancak durum tam öyle değil. Bu maaşla alacağınız şeyler de karne ile veriliyor ve bedava derecesinde ucuz. Mesela kira 2 dolar ya da CUC seviyesine denk geliyor. Makarna, un, yumurta, şeker, yağ, baklagil, et hatta rom gibi temel ürünlerinizi karne ile maaşınızla alabiliyorsunuz ve maaşınız bu gibi ihtiyaçlar için gayet yeterli. Ama lüks sayılabilecek birşey mesela bir deodorant bile maaşınızın üçte biri tutabilir. Bir turist olarak gezeceğiniz her yerde göreceğiniz rakamlar CUC’tur. Ancak kendi başınıza şehrin kalbine girer veya perifere giderseniz orada bir meyve ya da sandviç için etikette çok yüksek bir rakam görebilirsiniz; işte bu CUC değil pesodur. Esasında burada fakirlik çok yaygın ama tam bir sefalet yok. Mesela diğer latin ülkelerinde varoşlarda yaşayan yiyecek ekmek bulamayan, evsiz birçok insan varken Küba’da hiçbir zaman böyle bir fakirlik olmaz. Mesela evsiz göremezsiniz, teneke evlerden kurulu gettolar göremezsiniz.
Küba Hükümeti karne karşılığı size herşeyi vermiyor. Mesela sabun hiçbir zaman yok bu nedenle daha ilk günlerde bir eli ile kolunu ovuşturarak sizden birşey isteyen kişilerle karşılaşıyorsunuz. Burada işaret etmeye çalıştıkları şey sabundur. Yanınızda sabun, şekerleme, kalem gibi şeyler götürürseniz çok makbula geçer (özellikle havana dışında) sabun hiçbir zaman yoktur ama bazen de bazı özel şeyler eksik olur. Mesela ülkeye jilet gelmez olur ve erkekler sakal tıraşı uzun bir süre olamazlar. Sonra o gelir başka birşey gelmez.
Kübalılar devrimin olumlu yönlerini de olumsuz yönlerini de yaşıyorlar. Sağlık ve Eğitim devrimin en iyi yönleri. İlk okuldan doktoraya kadar ücretsiz ve üst düzey bir eğitim alabiliyorsunuz. %99,9 gibi bir okuryazar oranı var ve eğitim seviyesi üst seviyede. Diğer olumlu alan ise sağlık; her Kübalı ücretsiz bir şekilde tedavi olabiliyor. Tıp eğitimi ve tıp alanındaki bilim seviyesi olarak da dünyada önemli bir yere sahipler. Eğitim ile ilgili bazı görsel detay vermek istiyorum; Küba’da tüm öğrenciler üniforma giyer ve bu üniformalar da devlet tarafından verilir. Tüm öğrenciler her zaman şık ve temizdir. İlk okul öğrencileri kırmızı etek (erkekler pantolon tabii ki) giyer (1.2.3 sınıflar mavi, 4.5.6 sınıflar kırmızı fular takar) orta okul öğrencileri (7.8.9 sınıf) sarı etek giyer, lise öğrencileri ise (10.11.12. Sınıf) mavi etek giyer. Meslek lisesinde okuyanlar ise kahverengi etek giyerler. Üstte hep beyaz gömlek giyilir.
Devrimin en olumsuz iki alanı ise konaklama ve ulaşım. Ev bulmak çok zor ve yeni evlenen kişiler devletten oturacak yeni ev alamıyorlar. Bu nedenle ailelerinin evinde bir odada yaşamaya devam ediyorlar. Bazıları bu nedenle evlenemiyor. Zaten Küba aile yapısı biraz rahat; cinsel ilişki deneyimi çok erken yaşlarda yaşanıyor ve evlenmeden birlikte yaşamak oldukça yaygın. Evde bir sorun olduğunda yani restorasyon gerektiğinde ev devletin olduğu için restorasyon için uzun zaman sıra beklemek gerekiyor.
Havana’da sosyal hayat ve Küba gerçeğini anlamak için tabii önce bu günlere nasıl gelindiğini yani Küba Devrimini de anlamak lazım. Küba ve Devrim yazımız için tıklayın.
Biz orada iken burada bildiğimiz anlamda bir sosyalizm olmadığı ve Fidel öldükten sonra bu işin çok uzamayacağı izlenimini aldık. Sözde eşitlik var ama gerçek anlamda bir eşitlik maalesef yok. Yönetime yakın olanlar ve turizm sektöründe çalışanlar daha farklı avantajlar elde etmiş durumdalar. Özetle “Herkes eşit ama bazıları daha eşit” sözü burası için de geçerli. Fidel konusu Küba kadar derin bir konu. Fidel Castro hakkındaki daha detaylı yazımız için tıklayın.
Otelimiz şehir merkezinde Havana’nın 1 numaralı oteli olan Parque Cental idi. Otelimiz konum, servis, temizlik, kahvaltı vs. her açıdan çok çok iyiydi. Küba’da otele çok önem vermelisiniz. Çünkü oteller genelde çok eskiden yapılmıştır ve genelde restorasyon tekrar yapılmaz. Bu nedenle çok bakımsız olurlar. 4 yada 5 yıldız olmaları bu anlamda sizi yanıltmasın. Ya da Kübalıların evlerinin tümünü ya da bir iki odasını turistlere kiraladıkları Casa Particular denilen evlerde kalabilirsiniz. Bu evlerde fiyatına göre çok farklılık gösterir. Otelimiz adını yanında bulunduğu parktan alıyordu. “Parque Central” şehrin büyük parklarından birisi ve adını NY’daki Central Park’dan alıyor. Tabii ki o çapta bir park değil ama yine de fena değil diyebiliriz. Bu Parkı çevreleyen 28 adet palmiye var.
Jose Marti 28 Ocak 1853’de doğduğu için Küba’nın en önemli kişisi olan Jose Marti’ye ithafen bu parka 28 palmiye dikilmiş. Küba tarihinde Che, Fidel Castro, Cienfuegos gibi çok önemli isimler var ama hiç şüphe yok ki bunların arasında herkesin sevdiği ve ulusal kahraman olarak hem fikir olduğu tek isim gazeteci Jose Marti’dir. Bu meydana yakın birçok önemli bina bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisi Washington’daki Capitol binasını örnek alan “Capitol”dur (meclis binası). Kübalılar kendi binalarının 10 cm daha uzun olması ile övünüyorlar. Capitol’un hemen yanında “Opera” bulunmaktadır. Küba Halkı sadece Salsa’da iyi değil aynı zamanda Bale ve modern danslarla da çok ilgililer. Biz orada iken hem Capitol hem de Opera restorasyonda idi. Bu iki güzel binanın restorasyonu bitince Havana’ya çok şey katacaklar.
Havana’nın önemli meydanlarından birisi de “Katedral Meydanı“. 1700’lerden kalma bu asimetrik 2 kuleli “Katedral” in önünde yer alan meydan gerçekten çok güzel. Kulelerin asimetrik oluşu hakkında çok fazla hikaye vardır ama esasen nedeni çok basittir. İlk önce katedralin sağdaki kulesi yapılmış ancak çok geniş yapıldığı için sağda yer alan sokağı bu kule kapatmış.
Daha sonra ikinci kule eklenmek istediğinde belediye “bu sokağında kapanmasına izin vermeyiz” demiş ve bu nedenle kule sokağa geçişe izin verecek şekilde dar yapılmış. Asimetrinin hikayesi bu kadar basitmiş. Şehirdeki önemli aktivitelere ev sahipliği yaptığı ve son iki Papa burayı ziyaret ettiği için bu Katedral Havanalılar için önemli. Biliyorsunuz ki devrim zamanında tüm Küba daha ateist bir tutum içinde idi ancak şu an biraz rahatladılar ve katolik davranış ve hisler artmış. Koloniyal zamanda bu tip meydanlarda Katedral ve etrafında da en zenginlerin evleri olurmuş ancak tüm eski şehirler gibi burada şu anda zenginlerin evleri yerine restoran ve oteller yer alıyor. Bu meydanda “Koloniyal Sanatlar Müzesi” ve bazı özel galeriler bulunuyor. Yine bu meydanda bazı heykeller bulunuyor. Meşhur flamenko dansçısı Antonio Gadez’in heykeli bunlardan en önemlisi. Gadez esasen İspanyol ama Küba’yı çok sevdiği için Küba’ya gömülmek istemiş. Flamenko Küba’da çok popüler bu nedenle kurslara gidiyor ve flamenko öğreniyorlar. Salsa öğrenmek için kursa gitmelerine gerek yok çünkü her Kübalı yaklaşık 1,5 yaşında kendiliğinden Salsa yapabiliyor 🙂
Katedral’in olduğu meydana bakan sokaklardan birisinde (sırtınızı Katedrale verince sağda bitişikteki) Hemingway’in Mojito’sunu içtiği bar olan “La Bodeguita” bulunuyor. Burada siz de bizim gibi birer – hatta 2 🙂 – Mojito içmelisiniz. Bu arada konumuzla alakası yok ama şehirde gezerken hiçbir yerde reklam panosu yada tabelası olmadığına dikkat etmelisiniz. Sadece kamu ile ilgili bilboardlar olabiliyor o kadar.
Katedral’den sonra gireceğiniz bir sokakta uzun bir duvar tablosu göreceksiniz. Bu resim orijinaldir ve restore edilmemiştir. Esasen resmin yapıldığı duvarın ve binanın hiçbir önemi yoktur. Resim esasen 18. ve 19 yy’da Havana’da yaşamış entellektüeller, yazarlar, sanatçılar ve aydınları betimlemektedir. Bu duvar esasen karşıdaki bir zengin evinin simetriğidir ve oradaki hayatı o eve giren çıkanları ve oradaki hayatı göstermektedir. Şehrin ileri gelenlerinin toplandığı bir zengin evi olan bu binaya giren ve çıkanlar bu duvarda resmedilmiştir.
Yine yakınlardaki önemli bir yer de “Havana’nın ilk Üniversitesi” Eskiden bir Manastır olan bina daha sonra restore edilmiş ve Üniversite binası olmuş ama ama yapılırken modern bir bina olarak yapılmış. Havana’nın tarihi dokusu ile uyuşmayan bu yapı birçok Havanalı tarafından eleştiriliyor. Buradaki diğer önemli bir yer de “Ambos Mundos Oteli”. 511 nolu odasında Hemingway’in kaldığı bu otel bu anlamda çok önemli. Burada kalmasanız bile birşeyler içmek için uğrayabilirsiniz.
Diğer bir önemli nokta da şu an “Havana Şehir Müzesi” olarak kullanılan “İspanyol Valisinin Sarayı” nın yer aldığı “Plaza Arma” dır. Plaza Arma her İspanyol şehrinde bulunur ve genelde en eski meydandır. Dikkat ederseniz önünden geçen arabaların sesinden Vali rahatsız olmasın diye ahşapla kaplandığını görürsünüz. Burada şu anda “Sahaflar Pazarı” açılmaktadır. Bu meydanda Jose Marti’nin heykeli vardır. Carlos Manuel Cespedes ve Che Guevara diğer önemli karekterlerdir. Carlos Manuel Cespedes İspanyollara karşı özgürlük hareketini ilk başlatan çok zengin bir ileri gelendir. Cespedes “Küba’nın Babası” olarak bilinir. Bunun sebebi şu hikayedir; Özgürlük hareketini durdurması için İspanyollar Cespedes’in oğlu Oscar’ı kaçırırlar ve hareketi durdurmazsa oğlunu öldürmekle tehdit ederler. Ancak Cespedes bu şantaja boyun eğmez ve “bütün Küba’lılar benim oğlumdur” der. Oscar öldürülür ama o andan sonra Küba’lılar Cespedes’i “Küba’nın Babası” olarak kabul ederler. 16 kasım 1519’da şehir ilk burada kurulmuştur ve tam burada bunu temsil eden bir tapınakçık bulunur.
Havana Küba’da kurulan 7. şehirdir. Yine buradan sola baktığınızda Havana’nın ilk Kale’sini görürsünüz. Havana ve Küba çok değerli bir konumda olduğu için korsanlara kaşı her zaman korunmaya çalışılmış bu yüzden Kaleler yapılmış.
Bir sonraki durağımız; “Havana Club Rom Müzesi”. Rom şeker kamışının şeker elde edilirken çıkan ara ürünlerinden biri olan melas’tan elde ediliyor. Bu müzede bu amaçla kullanılan fermantasyon, distilizasyon fıçılarını, bekletme-yıllandırma fıçılarını, presleri vs. tüm araç ve gereçleri görebilirsiniz. Müzenin bitiminde satış mağazasında blanco, 3 yıllık, reserva, 7 yıllık, maxima gibi kalite kalite romları görebilir isterseniz satın alabilirsiniz. Eğer satın alırsanız blanco ve 3 anos (yıllık) olanların beyaz olduğu diğerlerinin kahverengi olduğuna dikkat edin; beyaz olanlar Mojito, pinacolada gibi kokteyllerin yapımında kullanılırken, kahverengi olanlar ya sek içilir ya da Cuba Libre hazırlanması için kullanılır.
Malecon deniz kenarındaki 9 km uzunluğundaki sahil şeritindeki semtin adıdır. Burası devrim öncesinde şehrin en popüler semtlerindenmiş. Esasen hala popüler ama deniz kenarında olduğu için tuzlu su ve rüzgar evleri çok yıpratmış. Bakım ve restorasyon da yapılamayınca şu an için biraz harap görünüyor. Ama Küba kendini topladıkça buralar da daha güzelleşiyor.
Yine Miramar buraya yakın ve hem eski dönemde hem yeni dönemde Havana’nın en gözde semti. 5. Cadde ise (New York’dan geliyor ismi) Miramar’ın en gözde caddesi.
Ertesi günkü ilk olayımız “1 Mayıs Yürüyüşü”. Küba seyahatimizi planlarken 1 Mayıs’da ve Fidel Castro ölmeden orada olmak gibi bir amacımız vardı. Bunun için erkenden yollara dökülüyoruz kahvaltı saat 06:00’da otelden çıkışımız saat 06:30’da. Küba’da 1 Mayıs bir bayram havasında kutlanıyor. Okullardan askerlere, Sivil Toplum kuruluşlarından Halka kadar herkes yollarda oluyor ve bir neşe içerisinde yaklaşık 3 saatlik bir yürüyüşle “Devrim Meydanı” na varılıyor. Burada “Hürriyet Anıtı” selamlanıyor ve yürüyüş sona eriyor.
Biz de elimizde Türk ve Küba bayrakları ile yürüyüşteydik tabii ki 🙂 yürüyüş çok uzun sürmediği için otele geri dönüp doğru dürüst yapamadığımız kahvaltımızı yapıyoruz çok erken kalktığımız için biraz dinlendikten sonra antika üstü açık rengarenk amerikan arabaları ile Havana’yı dolaşmaya karar veriyoruz.
Tümü farklı renklerde 4 araç kiraladık ve 2 saat sürecek gezimize başladık. Araçlar önemli bazı noktalarda duruyor ve fotoğraf çekmemize izin veriyor. Havana’nın hem eski şehir kısmında hem de parklarında dolaşma fırsatı bulduğumuz bu gezi hepimizin kalbini feth etti.
Burada şu eski amerikan arabaları konusuna da değinsek iyi olur. Küba’ya gelemeden önce neden dünyanın hiçbir yerinde olmadığı kadar antika sayılabilecek arabanın burada ve çok bakımlı durumda olduğunu tam anlayamıyorduk. Sebep şu; burada devrim sırasında aracınız varsa veya o esnada size verildiyse o araç sizin, sonradan araç almak ve çok yakın bir zamana kadar yasakmış şu anda serbest ama bir araç 250.000$ civarı. Maaşların 20-30$ olduğu bir ülkede tabii bu imkansız. Özetle elinizde eski arabanız varsa bu araç ne pahasına olursa olsun yürümek zorunda. Eğer bu araç yürümez hale gelirse yeni aracı unutun. Bu nedenle Kübalılar da ne yapıp yapıp bu araçları trafikte tutuyorlar. Bazısı çok bakımlı ve turistik amaçla kullanılıyor bazısı değil ve taksi ya da dolmuş olarak kullanılıyor. Özel aracı olarak kullanan çok kimse de var. Ortak nokta ise aracınıza gözünüz gibi bakmalı trafikte tutmalısınız.
Havana’nın olmazsa olmazlarından ünlü Kabere Show’u Tropicana Show’u kaçırmamanızı öneririz. Önceden rezervasyon yapmanız gereken ve 110 CUC gibi ciddi yüksek bir fiyata sahip olan show’a gitmeyeni pasaport polisi ülkeden çıkartmıyor neredeyse 🙂 Küba için ciddi bir rakam ama verdiğimiz her kuruşa değdi diyebiliriz. Show saat 21:00‘de başlıyor ve 23:30 gibi bitiyor yani 1 gecenizi bu show’a ayırmalısınız. Show açık havada olduğu için güzel ve yağmursuz bir günü seçmelisiniz. Havana’da olacak herkese de tavsiye ederiz. Show’u izlerken içeceğiniz rom ve kolalarla yapacağınız Cuba Libre (tümünü bitiremezsiniz çıkarken yanınıza alın) ve girişte erkeklere verilen birer puro fiyata dahil.
Biz 4 gece Havana’da kalıp sonra Cienfuegos, Trinidad ve Santa Clara‘yı görmek üzere buradan ayrıldık. İsterseniz sırası ile Pinar del Rio / Vinales, Cienfuegos, Trinidad ve Santa Clara sayfalarını okuyun sonra buraya dönün çünkü biz bu şehirlerin sayfalarında yazılanları yapmış olarak tekrar Havana’ya döndük. Havana’daki son günümüzde kahvaltı sonrası otelden ayrılıyoruz ve “San Francisco de Paula” kasabasına gidiyoruz. Burası “Ernest Hemingway” in evinin burada oluşu ile ünlenmiş. Gerçekten güzel ve büyük bir ev. Eve giriş yok ama evin dört bir tarafı pencereler dahil olmak üzere açık ve evi içeri girmişcesine gezebiliyorsunuz. Evin büyük bahçesinde Hemingway’in teknesi “Pilar”ı ve Ava Gardner’in yüzdüğü büyük havuzunu da görebilirsiniz. Buradan Heminway’in “İhtiyar Adam ve Deniz” adlı romanına esin kaynağı olan “Cojimar Balıkçı Köyü” ne gidiyoruz. 84 gün tek bir balık avlayamayan ancak bir gün bir büyük kılıç balığı yakalayan balıkçının onu kıyıya kadar getirmek için verdiği mücadeleyi anlatan roman Hemingway’e 1952’de Pulitzer’i, 1954 yılında Nobel Edebiyat ödülünü getirmiştir. Yazar yakın dostları ile bu ödülü bizim de ziyaret ettiğimiz “La Terraza” barında kutlamıştır. Her zaman Castro ile yakın dost olan Hemingway Devrimden hemen sonra 1960 yılında 22 yıl yaşadığı Küba’yı terk edip Florida’ya yerleşmiş orada da ağzına dayadığı av tüfeği ile hayatına son vermiştir.
Buradan sonra durağımız Havana’yı karşıdan gören “Morro-Cabana Kalesi”ni görmek ve oradan Havana manzarasının keyfini çıkarmak oluyor.
Veeeeee Havana gezimiz sona eriyor; Önce Paris oradan İstanbul, sonra da Ankara için yollardayız. Bu dönüş yolları burada yazdığımız kadar kolay olmuyor tabii…
Küba Hakkında bazı faydalı bilgiler:
•Kredi kartı pek kullanmamaya çalışın bazen siz döndükten sonra kartınızla alıverişler devam edebilir 🙂
•Kişisel olarak gezmek biraz zordur bir tura katılmanızda fayda var.
•Güvenli bir ülke olmasına rağmen hiçbir yer tam güvenli değildir; tedbiri elden bırakmayın.
•Değişik yerlerde denize girme imkanı olabilir. Mayonuzu unutmayın.
•Şapka, güneş gözlüğü ve güneş kremini yanınızdan ayırmayın.
•Sivrisinek ilacı götürmeniz yararlı olur.
•Bagaj aksilikleri sık yaşanır. Bagaj kaybolma ihtimaline karşı yanınıza küçük bir valize birşeyler hazırlayın.
•Priz adaptörüne çoğu yerde gerek yoktur.
•Yeşil pasaporta vize yoktur ama elçilikten vizeye gerek yoktur yazısı gerekir 🙂 Normal pasaportun vize alması gerekir.
•Ülkeden çıkarken 25 CUC harç alınır. Bu parayı bir kenara koyun (güncelleme: artık 25 CUC çıkış harcı alınmıyor)
•İnternet ya yoktur yada çok yavaştır. İnternet yokmuş gibi düşünün.
•Türkiye ile telefonla görüşmek oldukça pahalıdır.
•Yanınızda dağıtmak üzere sabun, kalem, defter, oyuncak, t-shirt vs. götürebilirsiniz.
Küba’da Müzik
Küba’da müzik günlük hayatta çok önemli bir yer kaplıyor. Bir lokantanın 3 masası olsa bile bir canlı müzik yapan sanatçısı oluyor ve genellikle çok kaliteli müzik yapıyorlar. Sizden tek istekleri ya cd’lerini almanız ya da birkaç CUC vermeniz. Afrika ritimleri ile İspanyol melodilerinin güzel bir karışımı olarak nitelendirebileceğimiz bu müzik insanı hemen yakalıyor.
Küba hakkındaki Trinidad, Cienfuegos, Pinar del Rio & Vinales ve Santa Clara notlarımızı da okuyun.
Okuduğum,en detaylı ve yararlı bilgilerin olduğu, hiç sıkmadan okunabilen çok yol gösterici bir gezi notuydu. Diğer ülke yazılarını da merak ve heyecanla okuyorum.Bilgilerini ve deneyimlerini paylaştığın için çok teşekkür ederim.
Teşekkürler, dönüşte katkılar olursa seviniriz.
Özellikle kızım ve ben çok merak ediyoruz Küba ‘yı. Umarım fazla değişmeden görme imkanı olur. Yazıyı içer gibi okudum. Bazı fotoğrafların altına bilgi notu düşersen sevinirim.
Trump’ın gelişi ile “hızlı değişim” beklentisi bitti. Tabii ki değişiyor ama ben değişimi olumlu buluyorum çünkü özellikle ulaşım ve konaklama konusunda bu gerekli.
Fotoğraf altına bilgilendirme özelliği çok yakında gelecek. 🙂
Elinize sağlık, çok güzel olmuş. Tabii her gün bir şeyler değişebiliyor. Dizin geziden sonra 25 CUC çıkış harcını kaldırdılar, artık havalimanında harç ödenmiyor.
Katkı için teşekkürler; işte yorumların güzelliği, hemen güncelleyeceğim.
Birşey merak ettim. Özel arabayla 2 saatlik şehir turu ne kadar tutar? Çünkü otobüs turlarının çoğunda yürüme zorluğu olanlar düşünülmemiş.
Üstü açık araçlarla şehir turu 60$, kapalı araçlarla 50$ civarı. Bunlar fotoğraflarda da görülen renkli klasik araçların fiyatı. Ancak fiyat kişi başı değil araç başı ve 4 kişi kapasiteli.