Granada İslamın Endülüs’teki son kalesi 8.yy’da Faslı Mağribiler tarafından (İspanya tarafından yardıma çağrılması üzerine) işgal edilen Granada 1200-1400 aralığında “Nasri Sultanlığı”nda zirvede yıllar geçirmiş. 1450’de İslamın sona ermesinden sonra da Katolik dönemde gelişimini sürdürmüş, 19.yy’da bir gerileme yaşasa da daha sonra geçirdiği hızlı renovasyonlarla bugünkü haline ulaşmış. Granada Endülüs’te İslamın son kalesi olan kent olarak biliniyor. Bu bölgede yavaş yavaş küçülen İslam en son Granada’ya çekilmiş ve orada sona ermiş. Bu nedenle İslamik figürlerin en çok hissedildiği kent Granada’dır.
Granada kenti genellikle Sevilla’dan günübirlik ya da kısa süreliğine ziyaret edilen bir kent. Biz de 1 günlüğüne bu kente geldik ancak “Alhambra” amaçlı bir gezi düşünülüyorsa daha fazla zaman ayırılması gerekli olabilir. Bu durumda Granada’yı gezmek için en az 3 güne ihtiyacınız var. Granada’ya Sevilla’dan gitmek için ilk tren olan 07:00 trenine binmeniz gerekir çünkü orta hızlı tren gidiyor bu bölgeye yolculuk 3 saat sürüyor. Gidiş dönüş tren bilet ücreti 41 euro. Bu son anda alınan bilet fiyatı. Daha önceden alırsanız % 40-60 arası indirim alabilirsiniz. Granada’ya yaklaştığınızda 5 dk kala “Santa Fe” istasyonunda duruyor. Burada yanlışlıkla inmeyin, ama Granada son durakta değil; son durak “Almera”.
Granada tren istasyonunda indiğinizde yürüyerek “Centro” tabelalarını takip ederek merkeze yarım saatte yürüyebilirsiniz. Şehre yeni indiğiniz için kahvaltı ihtiyacınız olursa “Gran Via de Colon” caddesi üzerinde 21 numarada special breakfast’ı tavsiye ederiz: çay, yağda yumurta ve bacon, ekmek, portakal suyu: 6.5 euro. Yol üzerinde “Gran Via de Colon”nun üzerinde “Katedral”i (Catedral of Santa Maria De La Encarnacion) görmelisiniz. Tabii ki Sevilla Katedrali ile kıyaslanamaz ama burayı da görmekte fayda var. Katedral’e giriş müze kısmını da içeren ön girişten yapılırsa ücretli (3.5 euro) ama arkaya dolaşırsanız sadece Katedral’e giriş ücretsiz. Yola devam eder “Plaza Nueva” dan sola dönerseniz tipik bir Fas Sarayı olan “Alhambra Sarayı” tırmanışına başlamış olursunuz. Bu yol yürüyerek yaklaşık 45-50 dk sürüyor. Saraya direkt olarak giden minibüsler de var ama daha hatırlamaya değer olan bu yolu yürüyerek çıkmak. Yolu “Rio Darrio” nehiri boyunca takip edilirken yaklaşık yolun ortasında “Banielo” (Arap banyosu) mutlaka ziyaret edilmelidir. Banyonun içerisinde ayrıntılı bilgi broşürleri bulunuyor (giriş ücretsiz; şaşırdınız di mi?)
“Albaicin” adı verilen yürüdüğünüz bu semtteki yine yol üzerinde “Arkeoloji Müzesi” görülmeye değerdir. Daha sonra köprüyü geçerek “Alhambra Sarayı” tırmanışına başlıyorsunuz. Burada “Nasrid Palace” tabelasını yani direkt karşıya olan yönü takip edin (sola doğru gitmeyin), yol sizi direkt olarak “ticket office”e kadar götürür. İşte karşınızda ünlü, ismi Granada ile bütünleşmiş olan (gitmese, görmese bile birçok kişinin adını duyduğu); “Alhambra Sarayı”. Alhambra; Nasri Sultanlığı Granada’yı yönettiği dönemde halifeler; I.İsmail, I.Yusuf ve I.Muhammed yönetiminde yapılmış. Ağırlık malzeme seramik, taş, alçı ve ahşap. Önce tabii ki bilet almanız gerekiyor ama burada bilet işleri biraz karışık; “Generalife” (12 euro) ve “Jardine” (6 euro) olmak üzere 2 tip bilet mevcut. Anlamak çok mümkün değil ama biletleri internetten alırsanız 1’er euro daha pahalı oluyor. Eğer “genaralife” (Nasri Sultanının mülkü anlamına gelir) biletini alırsanız bu size bahçelere (jardine) giriş hakkını da veriyor. Aldığınız bilet 08:00-14:00 (sabah) ve 14:00-20:00 (öğleden sonra) ve 20:00-24:00 (gece) olmak üzere 3 zaman diliminden biri için oluyor ve Bu bilet “genaralife” ise “Nasrid Palace” adı verilen esas saray için biletin üzerinde bu saraya gireceğiniz saat ayrıca belirtiliyor ve bu saatler her yarım saat başı oluyor. Eğer bu saatten 5 dk bile geç gitseniz içeri kesinlikle alınmıyorsunuz. Eğer bilet bitmedi ise (Saraya giriş günlük 1000 kişi ile sınırlı) tekrar bilet alıp girebilirsiniz ancak. Sarayın (Nasrid palace) ziyareti rehbersiz. Bizim fikrimize göre 2 -3 saat yeterli.
Bizi çok sıkan ve anlam veremediğimiz bir konu inanılmaz sayıda fazla bilet kontrolü idi. neredeyse her bahçe her salon değiştirilişinde elektronik aletlerle biletler tekrar kontrol ediliyor. Biz tüm bu karışık bilet prosedürü nedeni ile biletinizi internetten değil oradan almanızı tavsiye ederiz. İnternet üzerinden aldığınız biletler karışıklığa neden olabiliyor, hangi bileti hangi saat için aldığınızı tam bilemeyebiliyorsunuz. Ancak; çok popüler bir tarihte gidecekseniz 1000 kişilik sayı internet üzerinden alınmış olabilir ve sarayı hiç gezemeyebilirsiniz. İnternet sitesinde biletin ne kadarının satıldığı grafik olarak görülebiliyor, oradan önceden mutlaka kontrol edin. “Alhambra Sarayı”nın bahçeleri de
Sarayın özellikle taş işçiliği gerçekten güzel ancak kafamızdaki “Alhambra Sarayı” beklentisini karşılayamadı diyebiliriz. Bu belki bizim aşırı beklentimizden, belki de Sarayın içinde avize, tablo, mobilya gibi zenginlik işareti aksesuarların olmaması ve sadece taş-ahşap işçiliği ile karşılaşmamızdan olabilir. Adını çok daha az duymamıza rağmen Sevilla’daki “Alcazar” çok daha fazla etkiledi bizi. Granada da görülmesi gereken diğer yerler arasında “Capilla Real” (Kraliyet Şapeli), “Palacio de la Madraza” (Medrese) sayılabilir.
Yine çok anlam veremediğimiz bir uygulama saray bölgesindeki tüm restaurantların saat 16:00 da kapanıyor olması. Biz bu yemek için saat 16:30’u uygun bulmuştuk ama ancak çok ısrarla bir tost yaptırabildik (ticket office’in tam karşısındaki tepede “Jardines Alberto’da bacon + peynirli tost: 3 euro bira: 2.30 euro) Hava kararmaya başlayınca diğer Endülüs kentlerinde olduğu gibi bar ve eğlence hayatı başlıyor ama bizim için dönme vakti maalesef. Dönüş en son tren 20:23’de. Bu trene yetişmek için bu defa yürümüyor ve taksiye biniyoruz (10 euro)
Diğer İspanya gezi yazılarımız Barcelona, Madrid, Sevilla, Figueres ve Girona sayfalarını da okuyun.