Yakın bir zamana kadar çok ilgimizi çekmeyen Malta bir promosyon bilet görünce bir anda ilgimizi çekmeye başladı. Mart ayı için bir seyahat düşünüyorduk ve bu mevsimde Malta’da havanın da gayet makul sıcaklıkta olduğunu görünce hızlıca biletlerimizi aldık.
Daha önce İtalya’da birçok noktayı hatta Sicilya şehirlerini de görmüştük ama bu kadar yakın bir ülke olan Malta’yı görememiştik. Şimdi bunun gerçekten bir kayıp olduğunu görüyoruz.
Post from RICOH THETA. #theta360 – Spherical Image – RICOH THETA
Malta ve ona bağlı iki ada çok büyük olmamasına rağmen görülmesi gereken oldukça fazla nokta var. 5 gün olarak planladığımız gezimizde ilk önce “ne yapacağız ki o kadar süre” derken dönüşteki duygularımız “keşke daha fazla kalabilseydik” şeklinde oldu.
Malta hakkında kısaca bilgi vermek gerekirse 400.000 nüfuslu, ana dilin Maltaca ve İngilizce olduğu Hristiyan bir ada ülkesi. Ülkemizden buraya dil eğitimi için öğrenci gönderen oldukça fazla şirket var ve halkımız bu nedenle tanışık biraz bu ülke ile.
Finikelilerin kurduğu devletin tarihinde Romalılar, Araplar ve St. Jean Şövalyeleri var. Malta geçmişinde Malta Şövalyelerinin (St.John Şövalyeleri) ayrı bir yeri var; ilgili yazımız için tıklayın. Yakın geçmişinde tabii ki sömürgecilik etkisi çok; burası önce Fransız sonra İngiliz sömürgesi olmuş. Malta 1964 yılında bağımsızlığını elde etmesine rağmen İngiliz Kuvvetleri 1979 yılına kadar adada kalmış. Şu anda Avrupa Birliği üyesi olan Malta’yı Osmanlı İmparatorluğu da almak istemiş ancak 1565 yılında yapılan kuşatma başarılı olamamış. Osmanlı Donanması ile çok büyük bir savaş yaşanmış ama bizim açımızdan başarılı olmamış ve yaklaşık 25.000 kayıp verilmiş bu defa. Bu konuya burada girmeyelim bu konu için tıklayın. Yani Malta hiç Osmanlı hakimiyetine girmemiş. Malta’nın Fransız ve İngiliz sömürge dönemi ve yakın tarihi oldukça ilginç. İlgili yazı için tıklayın.
Nasıl Gidilir
En kolay ve hızlı yolu THY’nın İstanbul’dan direkt uçuşları ile Malta Luqa Uluslararası Havalimanına ulaşmak. Bunun dışında Sicilya’dan feribot ile de Malta’ya gitmek mümkün.
“Para harcayarak sizi zenginleştirecek tek şey seyahat etmektir”
Anonim
Malta’da Ulaşım
Malta’nın Luqa Uluslararası Havalimanına indiğinizde şehre ulaşmak için iki seçeneğiniz var; otobüs ve taksi. Otobüs seçeneğini tercih ederseniz ödemenizi otobüs içerisinde yapabilirsiniz. Bilet ücreti yüksek yani yaz sezonunda 2 € diğer zamanlarda 1,5 €. Bilet 2 saat boyunca istediğiniz kadar aktarma yaparak seyahat etmenizi sağlıyor.
Taksi ise Havalimanı-Şehir ortalama 20 €, şehir içinde iki nokta arası ortalama 10 € civarında tutuyor.
Ülke İçinde Ulaşım
Şehir için ulaşımda da bu iki seçeneğe sahipsiniz. Tren yolu ve metro Malta’da olmadığı için bu seçeneklerden biri ya da kiralık araç ile ulaşımı sağlayabilirsiniz. Otobüs ile adanın her yerine gidilebiliyorsunuz ama seferler yaklaşık yarım saat ara ile ve bazen 1-2 otobüs değiştirmek gerekebiliyor. Bu da zaman kaybına yol açabilir gezeceğiniz noktalar konusunda.
Malta otobüs hatlarını görebilmeniz, nereye hangi hatla saat kaçta gidebileceğinizi gösteren bir iphone ve android uygulaması bulunuyor. Tallinja adındaki bu ücretsiz ve resmi uygulama işinizi kolaylaştıracaktır.
Taksi ise Havalimanı-Şehir ortalama 20 €, şehir içinde iki nokta arası ortalama 10 € civarında tuttuğu için görmek istediğiniz çok yer varsa planlarınızı taksi ile gezmek şeklinde yapmamanızda fayda var. Şehrin önemli bazı noktalarında taksi durakları var. Buradaki kulübedeki görevliye gitmek istediğiniz adresi veriyorsunuz ve ödemeyi o kişiye yapıyorsunuz. O size bir makbuz veriyor ve taksinin numarasını veriyor. Siz de o taksiye bu fişi verip gidiyorsunuz. Semtler arası ücretler sabit; mesela Valletta-Sliema arası 10 €.
Gozo Adasına geçmek için öncelikle feribotun kalktığı Cirkewwa (Çirkevva okunur) bölgesine gitmeniz gerekiyor. Valletta’dan 41-42 numaralı otobüs ile, Sliema’dan ise 222 otobüs ile yaklaşık bir saatlik bir yolculuk sonrasında Cirkewwa’ya ulaşırsınız. Havalimanından direkt Gozo’ya gidecekseniz X1 otobüs hattı ile, Cirkewwa’ya gidebilirsiniz. Buradan bineceğiniz Gozo feribotu ile Gozo’ya ulaşmak ise 25 dakika sürüyor. Gidiş-Dönüş Gozo feribotu 4,65 €, Comino ise 5 €. Feribotların sefer aralıkları 45 dakikada bir defa yani adalarda fazla vakit geçirmek için ilk seferlerden birine binmelisiniz. Feribot bileti ve sefer çizelgesi için tıklayın.
Bizim Malta gezimiz sırasında görmeyi planladığımız çok nokta olduğu için vakit kaybetmemek için araç kiralamayı tercih ettik. Araç kiralama ücreti olarak 5 güne 80 € ödedik; evet Malta diğer Avrupa şehirlerine göre oldukça ucuz. Bu arada Malta’da ülkemizle ters olacak şekilde trafiğin soldan işediğini ve direksiyonun sağda olduğunu hatırlatalım.
Aracınıza benzin alırken (tüm istasyonlar bu şeklide mi bilemiyoruz) önce pompaların olduğu yerdeki ortak makinaya kağıt paranızı sokuyorsunuz (10 ve 20 € kabul ediyordu sadece) sonra aracınız hangi pompada ise o numarayı giriyorsunuz. Artık pompayı alıp benzininizi doldurabilirsiniz. Makine para üstü vermiyor ayrıca “full doldur” gibi bir seçenek de yok. Kiralık aracımızı tam doldurmak zorunda olduğumuz için 48,60 €’luk benzin aldık 1,40 € makinada kaldı. Bu parayı geri almanın yolu varsa da biz çözemedik.
Post from RICOH THETA. #theta360 – Spherical Image – RICOH THETA
Aracınızı şehirde park ederken çok fazla sıkıntı çekmiyorsunuz. İnanılmaz bir şekilde gerek kaldırım kenarında park yeri olarak ayrılan yerler gerekse genel otopark alanları olsun hepsi ücretsiz; 5 gün boyunca 1 € dahi park ücreti ödemedik. Tek dikkat etmeniz gereken yerdeki çizgilerin rengi. Beyaz ile çizilerek park yeri olarak ayrılan yerlere park edebilirsiniz. Sarı genellikle; park çıkışı, yükleme alanı ya da taksi gibi özel durumlara ayrılmış alanları gösteriyor. Mavi çizgiler de genellikle engelli otopark alanı. Siz beyaz çizgiler içerisine koyarsanız sorun yok.
Diğer bir konu da hız sınırlamaları ve hız kameraları. Birçok bölgede sabit hız kameraları var. Hız sınırlamaları düşük olmadığı için sorun yaşanmıyor ama dikkatli olmakta fayda var. Bizim navigasyon cihazımız hız kameralarının yerini gösterdiği için sorun yaşamadık zaten bizi her uyardığında limitin altındaydık.
Malta’da büyük bir trafik sorunu olmamakla birlikte özellikle Valletta’da iş giriş-çıkış saatlerinde bir miktar yoğunluk yaşanıyor.
Ne Zaman Gidilir
Yılın her ayı turistlerin tercih ettiği Malta’nın Haziran-Ağustos aylarında oldukça sıcak olduğunu ve gezinizi olumsuz etkileyebileceğini belirtelim.
Biz bir mart ayında buradaydık ve hava gayet ılımandı. Mart için hava durumu konusunda tek söyleyeceğimiz rüzgarın oldukça sert olduğu olacak. Biz Türkiye’deyken Malta hava durumunu kontrol ettiğimizde 2 gün için rüzgar işareti vardı; buraya gelince o işaretin ne anlama geldiğiniz gördük diyebiliriz. Yaz aylarının oldukça sıcak geçtiğini okuduk yani yazın burada olmayı planlıyorsanız sıcak konusunu iyi düşünmelisiniz. Hava ve sıcaklık biraz bizim Kıbrıs’a benziyor diyebiliriz. Dolaysıyla burada da hiç kar yağışı görülmüyor.
Malta’da nerede kalınır?
Eğer tek bir noktada kalıp tüm ada ve adaları gezmeyi planlıyorsanız Valletta, Sliema ya da St.Julian’s da konaklayabilirsiniz. Üç seçim de hatalı sayılmaz ama Valletta en popüler bölge olduğu için doğal olarak en pahalı seçim olacaktır. Biz St.Julian’s da kaldık ama buranın da çok fazla gece hayatına ve gençlere yönelik olduğunu gördük. Bu bölgeyi otel seçimi için eğer yaşınız 30’un altında ve gece hayatına meraklıysanız öneririz. Bu kriterlerin dışında iseniz tercihiniz Sliema olmalı. Şimdiki düşüncemiz göre en ideal bölge Sliema ama Sliema’nın Valletta’ya bakan yakası.
St.Julians’dan Sliema ve Valletta’ya feribot olmaması burayı dezavantajlı yapıyor. Eğer 4 günden daha uzun kalmayı planlıyorsanız 1 gecenizi Gozo Adasına ayırmanızı tavsiye ederiz.
Bu arada buradaki priz sistemi İngiliz tipi olduğu için otelde kullanmak için adaptör götürmeyi unutmayın. Hangi ülkede hangi priz tipi var görmek için tıklayın.
Nereler Gezilir
Malta’nın üç önemli adadan oluşuyor. Ana ada, Gozo ve Comino. Bu adalar arasındaki ulaşım da feribotlarla sağlanıyor. Malta ile Gozo arasında araç da taşıyan feribot çalışırken Comino’ya araç feribotu çalışmıyor.
Otele yaklaşık 10:00 gibi vardık fakat otele kabul saatinin 15:00 olduğunu öğrenince bavullarımızı otelin bagaj odasına bırakarak otelden çıktık.
Bugün hava durumunda daha az rüzgar göründüğü için drone kaldırabilmek için adanın kırsal kesimini görmeyi bugün bitirmeyi tercih ettik.
En Kuzeyden başlayıp tüm ada sınırını gezdik. Sırası ile; Golden Bay Beach, Migra Ferha, Dingli Cliffs, Hagar Qim, Mnajdra, Blue Grotto, İl Kalanka Bay, İl Kalanka Tal Giden, St.Paul’s Pool ve Marsaxlokk.
İlk durağımız olan Golden Bay Beach çok büyük olmayan ama güzel bir plaj. “Mutlaka görmelisiniz” denecek türden değil ama zaten yakınındaki yerleri listenize aldıysanız ve altınızda kendi aracınız varsa buraya da uğrayabilirsiniz. Biz burada biraz drone ile kayıt yapıp birer de kahve içtikten sonra buradan ayrıldık. Sonraki durağımız Malta’nın ünlü falezleri ile ilk tanışma noktamız olan Migra Ferha idi. Bu yol boyunca Malta’nın kırsal kesimlerinin çok karakteristik bir özelliği olan taş tarla, bahçe ve yol duvarları ve onlara eşlik eden büyük kaktüsler ile tanıştık. Her yer kırık taşlarla yapılmış duvarlarla doluydu. Migra Ferha’yı beğendik daha sonra gördüğümüz Dingli Cliffs’e göre burada daha fazla faleze yaklaşabiliyorsunuz. Dingli Cliffs ise çok büyük bir koya hakim durumda.
Sonra Malta’nın en önemli Tapınak Kalıntıları olan Hagar Qim (Hayar in okunur) ve Mnajdra Tapınakları’na (İmmaydra okunur) gittik. Hagar Qim Unesco Dünya Mirasları Listesinde bulunan M.Ö 3200 senesinde yapılmış olan eski bir tapınak. Dünyanın en eski dini merkezlerinden birisi olan bu komplekse tek biletle giriliyor (10 €). Girişten sonra 7 dk süren bir 3 boyutlu gösteri seyrediliyor. Bu gösteride tapınakların nasıl yapıldığı, nasıl gömülü kaldığı ve nasıl tekrar gün yüzüne çıkarıldığı hakkında bilgiler veriliyor. İçeriye girdiğinizde ilk olarak sizi Hagar Qim karşılıyor.
İki tapınak da bir çadır tarzı yapı ile korunuyor. Mnajdra yaklaşık 400 m uzaklıkta yer alıyor. Yokuş aşağı bu mesafeyi yürümek istemezseniz elektrikli araçlar tek yön 1 € karşılığında sizi götürüyorlar.
Sonraki durağımız yine çok dik bir falez ve mağara kompleksi olan Blue Grotto oldu. Burası da Azure Window gibi kireçtaşı kayalardan oluşan bir kemere sahip ama eğer tekne gezisi yapmazsanız yukarıdan bu yapı tam anlaşılmıyor. Biz yapmadık ama rüzgarın fazla olmadığı zamanlarda teknelerle burada bulunan mağaraları gezilebiliyor.
Sonraki duraklarımız İl Kalanka Bay, İl Kalanka Tal Giden ve St.Paul’s Pool oldu. Bunların hiçbirisi olmazsa olmaz bölgeler değil. Buraları pas geçip direkt olarak küçük ve sevimli bir balıkçı kasabası olan Marsaxlokk’a (Marşazlok okunur) gidebilirsiniz. Eğer burada yemek yerseniz sahilde yan yana olan restoranlardan uzak durun deriz. Set turist menüsü yapan bu mekanlardaki yemekler çok sıradandı. Ara sokaklarda daha iyi yerler gördük sonradan. Buraya ulaşım için Valletta merkezden 81-82-85 numaralı otobüs hatlarını kullanabilirsiniz.
Sonraki günümüzü yine rüzgarın az olması nedeniyle kırsalda geçirmeye karar verdiğimiz için rotamız Gozo adası oldu. Bu yazımız için tıklayın.
Gozo’daki günümüzden sonra bugün nihayet sıra Malta’nın şehirlerini görmeye geldi; yürüyerek St.Julian’s dan Sliema’ya geçtik. Bu yol yaklaşık 45 dakika sürüyor ama deniz kenarında çok keyifli bir rota olduğu için hiç sıkmıyor ve zor gelmiyor.
Sliema’ya vardığınızda burada yapacak bir şey yok çünkü Sliema’nın olayı restoran ve hoteller. Bu nedenle feribot ile Valletta’ya geçtik. Kime sorsanız gösterir ama feribot durakları üzerindeki hattın isimleri yazan (Sliema-Valletta Ferry) beyaz tenteler şeklinde. Durağa gittiğinizde görevli filan aramayın çünkü bileti satacak ve sizi feribota alacak kişiler gelen feribottan inip bu işleri yapıp tekrar feribotla gidiyorlar. Durakta zaman çizelgesi görürsünüz ama bu çizelgelere tam uyulmuyor geç kakış ve varışlar nedeniyle. Sliema-Valletta tek yön ücreti 1,5 €, gidiş-dönüş ise 2,80 €.
Valletta’ya indiğinizde esasen Valletta’nın popüler olmayan tarafına varmış bulunuyorsunuz. Ama çizdiğiniz rotaya göre bu yol da çok güzel olabiliyor. Feribottan inen turistler direkt diğer tarafa geçmek için karşıya doğru yönelecek ama bizim size tavsiyemiz hemen sağ taraftan yukarıya doğru tırmanarak Hastings Garden’ı bulmanız.
Buradan çok güzel bir Sliema manzarası sizi bekliyor olacak. Yine bu bahçelerin içerisinden geçerek ana ilgi alanlarına ulaşabilirsiniz. Buralar; Üst Kışla Terası, Alt Kışla Terası, Yaya Caddeleri, St. John’s Catedral, St. George Square, Triton Fountain vs. Üst Kışla Terasında saat 16:00’da top atışı yapılıyor yakın saatlerde orada olursanız kaçırmayın.
Biz Valletta’yı da gezdikten sonra “Three Cities” adı verilen; Cospicua (Kospikua okunur) , Vittoriosa ve Senglea’yı görmek üzere Valletta rıhtımındaki feribot iskelesine gittik. Valletta-Sliema feribotunda anlattıklarımız burada da geçerli. Bu yolculuk da diğeri gibi yaklaşık 5 dk ancak sürüyor. Burası üç şehir diye geçiyor ama üç semt büyüklüğünde yerler buralar.
Görülecek çok önemli noktaları yok ama manzaraları güzel. Oldukça inişli çıkışlı yerler oldukları için buraları gezmek için feribottan inince yaklaşık 150m soldaki küçük gezi trenini kullanmanız en doğrusu. 6 € karşılığında İngilizce anlatımla 35-40 dk süren bir geziyle buraları hızlıca bir görmüş oluyorsunuz. Zaten çok fazla bir şey de olmadığı için fazlası ile yeterli oluyor.
Hal Saflieni Katakompu, Victroia lines ve St.Paul Katakompu çok meraklı değilseniz gerek yok.
Bugünümüze Comino Adası ile başladık. İlgili yazı için tıklayın.
Comino dönüşünde daha önce Gozo’dan dönüşte görmek istediğimiz ama vaktimiz kalmadığı için göremediğimiz Popeye Village ile Red Castle’ı görerek Mdina’ya gideceğiz.
Cirkewwa’ya çok yakın bir koyun tamamında kurulmuş olan 1980’lerin ünlü filmi Temel Reis’in film seti olan Popeye Village çok hoş bir yer. Adeta siz de kendinizi bir süreliğine filmin gerçekten devam eden setinde gibi hissediyorsunuz. Tabii ki oldukça turistik ama bir o kadar da keyifli bir aktivite. Giriş ücreti 10,5 €. Bu ücrete içerideki hediyelik eşya dükkanından size verilecek bir kartpostal, bilet başı içeride çektireceğini ve basıp size verecekleri bir fotoğraf ve bir punch dahil.
Post from RICOH THETA. #theta360 – Spherical Image – RICOH THETA
Buradaki geziniz esnasında Temel Reis ve Safinaz kostümlerindeki gençler ufak gösteriler yapıyorlar. Bunun dışında belli saatlerde filmle ilgili bazı gösterimler yapılıyor sinemasında. Arzu ederseniz cafe ve restoran da mevcut. Buradaki geziniz bittikten sonra çıkış kapısından sağa dönüp yaklaşık 50 m yürürseniz karşı tepeden Köyün tümünü çok güzel bir panorama şeklinde görebilirsiniz.
Mdina (Emdina ya da Medina okunur) Malta’da yerleşimin ilk başladığı yer. Eski şehrin tarihi 4000 yıl öncesine uzanıyor. Buraya Mdina Gate adı verilen ana kapıdan girerek gezmeniz daha anlamlı olacaktır.
Post from RICOH THETA. #theta360 – Spherical Image – RICOH THETA
Burası çok eski taş yapılar ve orijinal surlarla çevrili görebileceğiniz en eski Avrupa kenti. Böyle diyoruz ama esasen kendinizi Avrupa’da değil de Fas veya benzeri bir ülkede gibi hissediyorsunuz çünkü Arap etkisi oldukça fazla.
Mdina’ya Valetta’dan 51-52-53 nolu, Silemma’dan 202 nolu otobüslerle ulaşabilirsiniz.
Mdina ve Rabat yan yana ama ayrı ilgi merkezleri Malta’nın. Surlarla çevrili tarihi şehrin adı birçok Arap ülkesine benzer şekilde Mdina, çevresindeki mahallenin adı ise Rabat.
Mdina M. Ö. 8.yy’da yılında Fenikeliler tarafından kurulmuş. Fenikeliler’in Maleth dediği şehrin adı Romalılar zamanında Melite olarak değiştirilmiş. Bugünkü adını ise Araplardan almış ve birçok Arap şehrinin eski şehir kısmı gibi Mdina olarak kalmış. Finikeliler zamanında büyük bir şehir olan Mdina tam bilinmemekle birlikte Romalılar ya da Araplar zamanında şimdiki sınırlarına gerilemiş. Adı da bu dönemde Arap ülkelerindeki karşılığı olan Medina’dan türeyerek Mdina olmuş.
Çok küçük bu şehirde sadece 300 civarında insan yaşıyor. Dar sokaklara sahip Mdina’daki kişi sayısı tabii ki turistik bir bölge olması nedeniyle özellikle hafta sonları oldukça fazla. Yaklaşık 750.000 turist her sene bu küçük şehri ziyaret ediyor. Belki kişi sayısının azlığından belki dar sessiz sokaklarından belki de eski şehre araç giremeyişinden bilemiyoruz Sessiz Şehir olarak da biliniyor Mdina.
Orta Çağ’dan St John Şövalyeleri’nin adaya geldiği 1530 yılına kadar Mdina Malta’nın başkenti olarak kalmış. St John Şövalyeleri zamanında ise şimdiki Valletta’nın olduğu yerdeki eski şehir olan Birgu başkent olmuş.
Bu arada Malta’nın zengin tarihi kadar bu aralar çok popüler olmasının bir nedeni de popüler TV dizisi Game of Thrones’in bazı önemli sahnelerinin burada çekilmiş olması. Bizim de ilgimizi Malta’ya çeken noktalardan birisi bu konuydu dersek yalan olmaz. Dizinin ilk sezon, 3.bölümünde Kralın şehre giriş sahnesinde görülen kareler (King Landing) Mdina Gate’e aittir.
Sezon 1, Bölüm 1 (Winter is Coming) Azure Penceresi, Gozo’da
Sezon 1, Bölüm 1 (Winter is Coming) Verdala Sarayı, Buskett Bahçelerinde
Sezon 1, Bölüm 3 (Lord Snow) Fort Ricasoli Valletta’da
Sezon 1, Bölüm 4 (Cripples, Bastards and Broken Things) Mdina Mesquita Meydanında
Sezon 1, Bölüm 5 (The Wolf and the Lion) Mdina Mesquita Meydanında
Sezon 1, Bölüm 5 (The Wolf and the Lion) Fort Saint Angelo’da
Sezon 1, Bölüm 7 (You win or you die) Rabat St Dominic’s Convent’de
Sezon 1, Bölüm 9 (Baelor) Fort Manoel’de
Sezon 1, Bölüm 9 (Baelor) Mtahleb Cliffs’de
Sezon 1, Bölüm 10 (Fire and Blood) San Anton Sarayı ve bahçelerinde çekilmiştir.
Şehre genellikle bizim de yaptığımız gibi ana kapı olan The Gate of Mdina’dan giriliyor. Bu kapı 1725 yılında Fransız mimar Charles François de Mondion tarafından tasarlanmış ve yapılmış.
Mdina genellikle oldukça dar sokaklardan oluşuyor tem toplamda 1 kilometrekarelik bir alana yayılıyor. En geniş meydan St.Paul Katedralinin olduğu meydan. Katedral Mdina’nın da en büyük ve önemli yapısı denilebilir.
Biz gezmedik ama Doğal Tarih Müzesi olarak kullanılan Vilhena Sarayı, Falson Sarayı, Gatto Murina Sarayı ve Santa Sofia görülmesi tavsiye edilebilecek diğer noktalar.
Mdina Experience adında şehir tarihini anlatan bir aktivite var ama 6 € olan bu aktivitenin değerlendirmeleri tripadvisor’da düşük puanlı olduğu için biz listemizden çıkarttık.
Eğer gece hayatına girecekseniz mutlaka Paceville (Paçevil okunur) semtine gitmeniz gerekiyor. Burada Gece Klüpleri, restoranlar ve Casino’lar istemediğiniz kadar.
Malta’da ne yenir?
Malta yemek kültürü ağırlıklı olarak deniz ürünlerine dayandığı yazılmakla birlikte genel olarak İtalya etkisinde olduğunu söyleyebiliriz. En iyi yaptıkları şey Pasta yani makarna ve raviyoli çeşitleri, diğeri ise Pizza. Bu nedenle de birçok restoranın ana menüsünü bunlar oluşturuyor. Malta’nın geleneksel yemeği nedir? Diye sorarsanız kesinlikle Tavşan ve Bragioli (Beef Olive) adı verilen bir çeşit biftek yemeği. Biz ikisini de denedik; sarımsaklı bir sos ile sunulan kızartılmış tavşan oldukça lezzetliydi ama tartar’ın steak ile sarma şekline getirilerek pişirilmiş şekli olarak tarif edebileceğimiz Beef Olive’i sevmedik. Eğer satır ile kıyma haline getirilmiş et olan tartar’a meraklı değilseniz bu yemek size göre değil diyebiliriz. Bunun dışında başta Japon mutfağı olmak üzere Malta’da tüm dünya mutfaklarının başarılı örneklerini sunan restoranları bulabilirsiniz.
Malta’dan ne alınır?
Malta’dan alınabilecek çok fazla bir şey yok bize göre. Valletta Glasses adı verilen Murano benzeri cam ürünleri satılıyor ama Murano ile alakası yok. Yine dantel ve bizim telkâri benzeri gümüş işleri de var ama bunlar da çok kaliteli değil ve satın alma isteği doğurmuyor insanda.
Mutfak konusunda ise daha fazla alınacak şey var; Malta peyniri, balzamik sirke, kapari, kurutulmuş domates, zeytinyağı bunlardan bazıları.
Tüm bunlara ek olarak her nedense birçok dükkânın daimi olarak kapalı olduğunu söyleyelim açık olanlar da 17:00 gibi en geç 19:00 gibi kapanır.
Diğer Malta yazılarımızı da okuyun.
Hep destek tam destek, gezimize mukemmel rehberlik ettiginiz icin teşekkürler yolculuktutkusu.
Gezenlerin paylaşımı çok önemli. Teşekkürler güzel yorum için.