Liverpool konaklamamız için karşı kıyıda bir otel seçmiştik. Bu hem daha ekonomikti hem de Liverpool’da feribot tecrübesi yaşamak istedik. Buranın rengarenk boyanmış ve iki yaka arasında çalışan feribotları kendi başına bir turist aktivitesi.
Nasıl Gidilir
Liverpool’a ülkemizden direkt uçak bulunmuyor. En yakın şehir Manchester. Buradan ya da Londra’dan uçakla ya da trenle Liverpool’a geçmek mümkün.
Şehir İçi Ulaşım
Feribotla karşıya geçmek tek yön 2,7 pound, biletinizi feribot iskelesinin girişinden alabiliyorsunuz. İsterseniz XX Card alabilirsiniz. Eğer bu kartı alırsanız (1 pound) içerisine 5 pound doldurarak tüm gün tren, feribot ve otobüslerden faydalanabiliyorsunuz. Ancak şunu belirtmek gerekir ki bunların hiçbirine ihtiyacınız yok çünkü Liverpool’da her yeri yürüyerek gezebiliyorsunuz.
Karşı kıyıya geçmenin diğer yolları da Kingsway tunnel ve Queensway tunnel adı verilen ve Mersey Nehri’nin altından geçen tüneller. Araçla tünellerden her geçiş (tek yön) 1,8 pound.
Nereler gezilir
Feribottan indiğinizde ya da bu yaka da kalıyorsanız limanın tam merkezinde üç büyük bina var. Bunlara Liverpool’un Üç Zarafeti (Three Graces) deniliyor. Liverpool şehrinin sembolü olan yeşil renkli kuş figürü olan Liver Bird Liver Building’in en tepesinde iki tarafta bulunuyor. Kuşların bir şehre diğer ise Mersey Nehri’ne bakıyor. Diğer iki bina ise Port of Liverpool ve Gemicilik şirketi olan Cunard Building. Bu üç bina gerçekten çok ihtişamlı duruyorlar.
Bunları önünde The Beatles’ın yürür şekilde bir heykeli var ve önün devamlı bunlarla fotoğraf çektiren turistlerle dolu. Konusu açılmışken Liverpool bir Beatles şehri. The Beatles ilk canlı performansını burada Cavern Club adlı mekanda yaptığı için Beatles’ın Liverpool’da doğduğu kabul ediliyor. Bu nedenle de şehrin birçok noktasında Beatles ile ilgili birşeylerle karşılaşıyorsunuz.
Bu bölgenin adı Head Pier ve burası Liverpool’un en önemli kısmı. Eski Gümrük ve Liman bölgesi 200 yıl boyunca İngiltere’nin en önemli limanı olmuş. Liverpool hala İngiltere’nin önemli bir limanı ama bu kısım artık turistik bir bölge olarak tekrar düzenlenmiş.
Hemen yanınızda Museum of Liverpool var. Burada Beatles, futbol, şehir tarihi ne ararsanız var. İyi haber Liverpool’da özel müzeler hariç devlete ait olanların ücretsiz olması. İsterseniz sadece bağış yapıyorsunuz. Bu bölgede Tate, Merseyside Maritime Museum (Denizcilik Müzesi), Slavery Museum (Köle Müzesi) var. Tate biraz özel ilgi alanlarına girebilecek bir Modern sanatlar Müzesi ama Merseyside Maritime Museum herkesin ilgisini çekebilecek bir müze. Özellikle Alman torpidosu ile batırlan ve 1.200 kişinin öldüğü yolcu gemisi Lusitania ve buzdağına çarparak batan ve 1513 kişinin öldüğü yolcu gemisi Titanic’in bulunduğu salonlar çok etkileyiciydi.
Head Pier’in müzelerin bulunduğu bu kısmına Albert Dock deniyor. Kapalı bir Marina şeklindeki bölge Liverpool’un en popüler kısmı olan liman kısmında yer alıyor. Eski liman ve gümrük girişi olan bölge 2004 yılından beri UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor. Prens Albert tarafından yaklaşık 150 yıl önce açılan liman bölgesi adını buradan alıyor.
Tate’in hemen yakınındaki önemli bir nokta da The Beatles Story. Burası da özel bir müze ve giriş ücretli. İçeride Beatles hakkında ne ararsanız var. Önü de içi de her zaman dolu buranın.
Burada Londra’daki London Eye’a benzer şekilde Wheel of Liverpool adında bir dönmedolap bununuyor ama Londra’daki ile alakası pek yok büyüklük ve teknoloji olarak.
Albert Dock’ta işiniz bitince şehir merkezine girmeniz gerekir. Şehrin alışveriş merkezi Church Street ve bunu kesen diğer sokaklardan oluşan trafiğe kapalı bölge. Yakın zamanda bu bölgeye Liverpool One adında bir AVM yapılmış ve çok popüler ama bizim gibi AVM’si bol bir ülkeden gelenler için ilgi çekici denemez.
Bu bölgeye yakın ve önemli bölge Cavern Quarter ve tabii ki Mathew Street üzerindeki Cavern Club. The Beatles ilk canlı performansını bu mekanda yapmış ve bu nedenle burası turist akınına uğruyor günün her saati. Biz oradayken Beatleweek yani Beatles Haftası olduğu için daha da hareketliydi ortalık. İçeride değişik saatlerde farklı gruplar performans yapıyorlar ve giriş ücreti 5 pound. Gece Beatleweek kapsamına giren etkinlik ve konserler ayrı olarak ücretli. Tan karşısında Cavern Pub var ama orijinal mekan Cavern Club. Zaten Cavern Club’ın duvarlarında o tarihlerde çekilen fotoğraflar da bulunuyor.
Sırtınızı Mersey Nehrine verdiğinizde sağ tarafta biraz tepede kalan tepesi düz kiremit rengindeki yapı Liverpool Katedrali. Katedralin kendisi de görmeye değer derecede ihtişamlı bir yapı. Biz artık kilselerden oldukça sıkıldığımız için ilgimizi pek çekmiyor ama bu Katedral farklı. Katedral ilginizi çekmese bile Çan Kulesinden Liverpool görüntüsü mutlaka ilginizi çekecektir. İki kademeli bir asansörle kat değiştirerek iki seferde en üst noktaya çıkabiliyorsunuz ve asansör 4 kişi alıyor. Bu nedenle uzun süre beklemek gerekiyor. Biz tam gün batımında oradaydık ve çok az kişi vardı ona rağmen bekledik. Yoğun bir günde beklenebilir mi bilemiyoruz.
Liverpool’un farklı bir noktası da Jamaica Street; burası grafiti sanatçılarının duvarları boyadığı, yine her noktasının boyalı olduğu kaykay parklarının olduğu, underground müzik yapan bir miktar çekinmemize neden olan mekanların olduğu bir bölge. Ama grafitiler için gidilir sadece.
Buraya kadar gelirseniz mutlaka biraz yukarı doğru yürüyün çünkü biraz yukarıda Liverpool’un China Town’u yani Çin Mahallesi var. Onun da biraz yukarısında zaten biraz önce anlattığımız Liverpool Katedrali yer alıyor.
Son noktamız Anfield Road Stadium oldu. Liverpool ve Everton takımlarına ev sahipliği yaptığı için önem taşıyan bu stadyum Futbola çok meraklı olanlar stadyum turuna katılıyorlar ve müzeyi geziyorlar ama biz tura katılmadık. Ama yine de Liverpool’un Dünyaca ünlü sloganı olan “You’ll Never Walk Alone” yazısının önünde bir fotoğrafa kim hayır der ki.
Bizim ilgimizi çekmediği için gitmediğimiz; St.Georges Hall, Walker Art Gallery, British Music Experience, Metropolitan Katedrali, Central Library ve World Museum Liverpool görülebilir.
Diğer İngiltere yazılarımız da okuyun.