2008 yılında Sırbistan’dan bağımsızlığını ilan eden ve ilk olarak Türkiye’nin tanıdığı Kosova’nın ikinci önemli şehri Prizren’e o sırada Karadağ’da bulunduğumuz için karayolu ile Budva’dan ulaşmamız gerekiyordu. Bu yol çok dağlık bir araziden geçtiği için biraz zor bir yol. İki adet sınır kapısı var Kosova’ya açılan. İkisi’de Kosova’nın şehirlerinden Pec’e ulaşıyor önce.
Yollardan birisi Murino, Velika yolunu takip ediyor Kombetar Milli Parkını geçerek Pec’e ulaşıyor. Kısa olduğu ve Igo navigasyon yazılımı da bu rotayı gösterdiği için biz de bu rotayı takip ettik. Ancak son kısmında 100 km’den fazla 20-30 km hızla ilerlediğimiz daha önce hiç görmediğimiz kadar virajlı ve dar bir yoldan gittikten sonra karşımızda beton bloklar gördük. Program sınıra geldiğimizi söylüyordu ancak maalesef sınır kapalı idi.
Aynı yolu büyük bir yorgunluk ve moral bozukluğu ile dönerek diğer rotaya geçtik. Sonradan öğrendiğimiz kadarı ile sınır kapası 1 ay sonra (ekim 2011) açılacakmış. Ancak açılsa dahi bu yolu takip etmemelisiniz. Size önereceğimiz yol Podgorica’dan sonra Berane, Rozaje, sınır ve Pec yolu. Bu yol daha makul bir yol. Sınırın kapalı olma sürprizi ile birlikte 400 km’lik yolu 11 saatte alabildik. Bu nedenle Prizren’e girişimiz biraz geç oldu. Neyse ki Prizren 1 günde gezilebilecek bir kent bu nedenle 1 günümüzü buraya ayırıp ertesi gün geç ayrılarak Prizren’i gezebildik.
Prizren Nerede?
Prizren, Kosova’nın güneybatısında, Sar Dağları’nın eteklerinde yer alan tarihi ve kültürel bir şehirdir. Bu şehir, Kosova’nın en eski ve en güzel yerleşimlerinden biri olarak bilinir. Balkanlar’ın kalbinde bulunan Prizren, hem doğası hem de mimarisi ile ziyaretçilerini büyüler. Osmanlı dönemine ait çok sayıda tarihi yapıya ev sahipliği yapan şehir, aynı zamanda zengin kültürel mirası ile de tanınır.
Prizren’in en önemli turistik noktalarından biri Prizren Kalesi‘dir. Bu kale, şehrin yüksek bir tepesinde konumlanmış olup, ziyaretçilere muhteşem bir manzara sunar. Şehirde ayrıca, Osmanlı dönemine ait camiler, hamamlar ve köprüler gibi birçok tarihi eser bulunmaktadır. Özellikle Taşköprü, Prizren Çayı üzerinde yer alır ve şehrin simgelerinden biri olarak kabul edilir.
Kuzeyde başkent Priştine’ye yaklaşık 85 kilometre uzaklıkta olan Prizren, ulaşım açısından da oldukça elverişlidir. Balkanlar’da seyahat edenler için önemli bir durak olan şehir, doğal güzellikleri, tarihi yapıları ve sıcak insanları ile her yıl binlerce turisti ağırlar. Kosova’nın bu güzel şehri, hem tarih hem de doğa severler için keşfedilmeyi bekleyen bir hazine niteliğindedir.
Şehrin neredeyse tümü ya Türkçe konuşuyor yada Türkçeyi anlıyor. Herhangi bir büfeden Türkçe konuşarak birşeyler alabilir yada herkese Türkçe yol sorabilirsiniz. Yemek kültürü de bize benziyor; köfte ve kebap üzerine kurulu genel olarak. Bize tavsiye edildiği üzere Besimi adlı köfteciye gittik ve karışık kebap yedik. Salata, içecek meze vs kendi bildikleri şekilde getiriyorlar masaya lezzeti ve görüntüsü oldukça iyiydi. (15 euro kişi başı). Bu arada Kosova’da euro geçiyor. Besimi’nin fiyatı yanıltmasın sizi. Artık çok tanındığı için fiyatlar yükselmiş tabii ama genel olarak Prizren ucuz bir şehir. Türkiye’den sonra bu bölgede ilk defa 0,20 euro’ya su alma şansı yakaladık.
Sırbistan’la olan savaşta Kosova’ya büyük destek verdiği için en önemli caddeye Bill Clinton adı verilmiş. Görülmesi gereken yerler birbirine çok yakın; Türk Hamamı, Sinan Paşa Camii, Kale, Ortodoks Kilisesi, Namazgah, Bistrica Taş Köprü, Şadırvan Meydanı, Açık Camii ve Osmanlı Mezarlığı, Holy Manastırı, Lzeviska Katedrali gezilmeli.
Yugoslavya’dan ayrılan ülkeler arasında maalesef en kalkınmamış durumda olan ülke Kosova. Bu kalkınmamışlıkla bazı yönlerden (trafik düzeni, yamalı yollar, şehirleşme yapısı vs) ülkemize benzemeleri de bizim için üzücü tabii ki. Onların geçirdikleri savaş ve çok yeni bir ülke olma gibi mazeretleri var ama bizim Yunanistan ve Hırvatistan’ın gerisinde kalmamız için mazeretimiz yok.