Lugano‘dan sonra göreceğimiz ikinci İsviçre şehri Luzern oldu. Bu civarda bir İsviçre kentine ayıracak 2 günümüz vardı ve Zürih ya da Luzern’i seçmemiz gerekiyordu. Okuduklarımız ve tavsiyeleri dikkate alarak Luzern’i tercih ettik. Alsace bölgesinde yaptığımız gezinin son ayağı olarak Liechtenstein’ın Vaduz şehrinden dönüşte 2 gün de burada kalarak Basel’e oradan da ülkemize döndük.
Orta Çağdan kalma mimarisi ve doğal güzellikleriyle İsviçre’nin Luzern Kantonu başkenti olan Luzern İsviçre Alplerinin gözdesi denilebilir.
Nasıl Gidilir?
Luzern’e ulaşmanın en kolay yolu Basel Havalimanını kullanmak. Bu konudaki detaylar için Basel yazımızı okumalısınız. Basel’e vardıktan sonra 2 numaralı yolu kullanarak 1,5 saatte aracınızla Luzern’e ulaşabilirsiniz. Tren ile de Basel’den Luzern’e geçmek oldukça kolay. 1 saatlik bir yolculukla aktarmasız olarak trenle Luzern’e gidebilirsiniz.
ne zaman gidilir?
Luzern değişik aylarda değişik olanakla sunduğu için 12 ay turizme açık bir kent. Kış aylarında kayak, bahar aylarında ve yaz aylarında da doğa sporları ve kültür turizmi ağırlık kazanıyor. Biz ağustos ayında Luzern’deydik ve şartlar gezmek için çok uygundu.
Nereler Gezilir?
Luzern gölünü besleyen Reuss Nehri üzerindeki Orta Çağ dönemine ait ahşap bir köprü olan Kapellbrücke (Şapel Köprüsü) Luzern’in en önemli yapısı. Üzerinin de kapalı olması, tümünün ahşap olması, direkt karşıya geçmeyip çapraz bir şekilde konumlanması ile daha önce gördüğünüz bütün köprülerden ayrılıyor. Kentte hemen kendini fark ettiren bu köprü aynı zamanda kentin simgesi. Köprünün ahşap çatısının iç kısmında yağlı boya tablolar bulunmakta. Katolik ressam Hans Heinrich Wagmenn’a ait eserler 17.yy yapımı. 158 eserden 47 adeti 1993 yılındaki yangından kurtulabilmiş ve 30’u ciddi bir restorasyondan geçmiş. Aynı şekilde 1993 yangınından sonra köprünün de önemli bir kısmı yenilenmiş.
Şapel köprüsünün üzerindeki sekizgen şeklindeki kule ise Wasserturm (Su Kulesi). 35 m yüksekliğindeki sekizgen kule Şapel Köprüsünün bir parçası. Bu Kulenin ne zaman yapıldığı tam olarak bilinmemekle birlikte 1367 yılındaki bazı kayıtlarda adı geçiyormuş. 3 m kalınlığında penceresiz ve kapısız yapı zindan olarak kullanılmış.
“Seyahat etme mikrobu size bir defa bulaştıktan sonra artık tedavisi yoktur. Hayatımın sonuna kadar bu mikropla mutlu bir şekilde yaşayacağımı bilmek çok güzel bir duygu!”
Michael Palin
Yapıya giriş sadece tabanındaki bir açıklıktan mümkün. 1759 yılına kadar zindan olarak kullanılmış. 1759-1798 yılları arasında ise hazine burada saklanmış. 1798-1803 arasında tekrar hapishane olarak kullanılan kule 1804’den sonra belediyenin bazı eşyalarını muhafaza etmiş.
Luzern’deki diğer önemli bir köprü de Spreuerbrucke (Değirmen Köprüsü). 15. yy’dan kalma bu köprü de Şapel Köprüsü gibi ahşap ve içerisinde tablolar var ve yine sadece yaya kullanımına açık.
Şehirden birçok noktasından tepedeki Gutsch Şatosu görülebiliyor. 1888 yapımı Şato Bavyera’daki Castle Neuschwanstein’dan esinlenerek yapılmış. Şato şimdi lüks bir otel ve restoran olarak hizmet veriyor. Otele ya da restorana çıkmak için yanındaki Gütsch Funicuları (Drahtseilbahn Gütsch ya da Gütschbahn) kullanabilirsiniz. 1 km uzunluğundaki hat 1,5 dakikada sizi zirveye ulaştırıyor.
Luzern’de yapmanızı tavsiye edeceğiiz önemli bir rota şehir sur ve burçlarının etrafından dolaşmanız olacak. Yaklaşık 1 km boyunca oldukça sağlam durumdaki Museggmaurer (Şehir Surları) ve aralıklı olarak yerleşmiş olan Mannliturm, Luegislandturm, Zeitturm, Schmerturm, Allenwinderturm, Dachliturm Kulelerini görebilirsiniz. Kulelerin sadece 3 tanesi ziyarete açık. Zeitturm’da, kentin en eski saati de bulunuyor. Luzern’in panoramik görüntüsü de buradan güzel görünüyor. 600 yıllık geçmişe sahip bu Sur ve Kuleleri göreceğiniz rota sizi zaten Löwendenkmal’a (Luzern Arslan Anıtı) oldukça yaklaştırır. Surlar sonrasında Museggstrasse’yi devamında sola doğru Löwenstrasse’yi takip ederseniz anıta ulaşırsınız. Zaten oraya doğru yürüyen birçok kişi size yol gösterir.
1820-21 yılları arasında Bertel Thorvaldsen tarafından tasarlanan ve yapılan bir kayaya gömülü Arslan Anıtı ölmek üzere olan bir aslanı çok başarılı bir şekilde betimlemesi ile ünlü. 17. yüzyılın başından itibaren Fransız monarşisinin güvenliğini İsviçreli Muhafızlar sağlamaktaymış. Fransız Devrimi’ni izleyen dönemde Kral XVI. Louis ve ailesi Versay Sarayından ayrılarak Tuileries Sarayı’na taşınmak zorunda kalmış. 1791 yılı Haziran ayında Kral yasadışı olarak yurt dışına kaçmaya çalışması üzerine patlak veren 10 Ağustos Ayaklanmasında Sarayda güvenliği sağlayan İsviçreli muhafızlara barakalarına dönme emri ulaşmamış ve son derece şiddetli çatışmalar yaşanmış. Mühimmatları tükenmek üzere ve sayıca çok az konumda olan muhafızların çoğu çatışma sırasında, kalanı da ele geçirildikten sonra öldürülmüş.
Heykel bu İsviçreli Muhafızların öldürülmesi anısına yapılmış. Luzern’deki bir kaya yamacında oluşturulan eserin genişliği 10 metre, yüksekliği 6 metre olan Anıtın üzerinde ithaf edildiği kişilere atfen Helvetiorum Fidei ac Virtuti (İsviçre’nin Sadakat ve Cesaretine) yazısı bulunuyor. Anıtta bir mızrak yarasından ölmekte olan bir aslan resmediliyor. Aslan Fransız Monarşi sembollerini ve İsviçre armasını içeren kalkanları korumakta. Alt kısımda hayatını kaybeden ve hayatta kalan muhafızların sayısı yazmakta.
Reuss’un iki yakası olarak adlandırabileceğimiz Reussteg ve Unter der Egg en popüler iki lokasyon. Unter der Egg Luzern’in en pahalı restoranlarının yan yana sıralanmasından oluşuyor neredeyse. 1-2 sokak içeri girdiğinizde restoranların fiyatları oldukça düşüyor. Luzern o kadar pahalı bir şehir ki bu şekilde bazı önlemler almak faydalı oluyor.
Reuss Nehri’nin açıldığı yer olan Luzern Gölü’nde tekne gezileri yapılıyor. isterseniz bunlardan birine katılabilirsiniz. Nostaljik bir gemi diyebileceğimiz bir gemiyle yapılıyor bu geziler. Detaylı bilgi için tıklayın. Standart bu teknenin dışında daha pahalı ve lüks Yatch Saphir adında başka bir tekne ve gezi daha var. İki tekne gezisinin de bağlı olduğu şirket sayısız etkinlik ve opsiyon sunuyor bu teknelerle. Detaylı bilgi için tıklayın.
Şehri gezmenin bir yolu da CityTrain Luzern adı verilen küçün trenler. Tur 1 saat sürüyor ve 12 CHF. detaylı bilgi için tıklayın.
Dini yapıları çok fazla gördüğümüzden ve hepsi sonuçta birbirine benzediğinden çok ilgimiz çekmiyor ama siz ilgilenirseniz Luzern’in en önemli iki kilisesi; barok tarzda bir kiliseler olan Jesuitenkirche (Cizvit Kilisesi) ve Franziskanerkirche (Fransisken Kilisesi.
Zaten çok büyük bir şehir olmayan Luzern’in büyük meydanları da yok. Renkli binalarla çevrili ufak bir meydan olan Hirschenplatz, Rosengartplatz, Kapellplatz, Sternenplatz, Mühlenplatz, bunlardan bazıları. Weinmarktgrasse Luzern’in ana alışveriş caddelerinden, üzerinde kurulan Weinmarkt (Şarap Pazarı) da görülmeye değer.
Biz gitmedik ama Belediye Sarayı, Swiss Museum of Transport (İsviçre Ulaştırma Müzesi), Glacier Garden of Lucerne, Kültür ve Kongre Merkezi (KKL)
Natur-Museum Lucerne (Doğa Bilimleri Müzesi), Kuntsmuseum (Sanat Müzesi) diğer önemli noktalar.
Rigi Dağı ve Pilatus Dağı gezileri de vakti olanlar için tavsiye edilebilecek aktiviteler.
Bu gezimizdeki diğer noktalar için Fransa, İsviçre, Almanya, Lihtenştayn ve Lüksemburg yazılarımızı da okumalısınız.
Notlar çok faydalı oldu teşekkür ederim.