İzlanda gezi notları yazımızda altta okuyacağınız programın daha uzun ve geliştirilmişini bir grup arkadaşımızla 2017 ve 2018 Ekim’inde yaptık. İzlanda hakkında kısa birkaç bilgi verelim; İzlanda 340.000 nüfusa sahip Kuzey Atlantik’te bir ada devleti. 130.000 nüfuslu başkent Reykavik en büyük kent, bunu 15.000 nüfuslu Akureyi takip ediyor. İzlanda’da 6 gece 7 gün kaldık. İzlenimlerimizi ve gezi notlarımızı sizlerle gün gün paylaşıyoruz.
İzlanda’ya yaptığım seyahat boyunca, bu büyüleyici ülkenin doğal güzelliklerine hayran kaldım. İzlanda Gezi Notları arasında en unutulmazı, turistik yerler arasında yer alan Golden Circle turuydu. Bu turda, etkileyici şelaleler ve jeotermal alanlar keşfettim. Avrupa Birliği üyesi olmamasına rağmen, İzlanda’ya vize almadan seyahat edebilmek büyük bir kolaylıktı. Tatil yerleri arasındaki seçimimi, harita üzerinden planlayarak yaptım ve bu sayede izlanda gezi rehberi oluşturdum.
İzlanda Turu
İzlanda’ya geçmek için mutlaka bir EU ülkesinden aktarma yapmak ya da bu ülkelerden birinden geçmeniz gerekiyor. Biz de daha önce Danimarka’yı görmediğimiz için önce Kopenhag’ı görmek burada 4 gün kaldıktan sonra İzlanda’ya geçmeye karar verdik. Kopenhag notlarımızı okumak için tıklayın.
İzlanda’ya ne zaman gidilir?
Bu önemli sorunun cevabını vermeye çalışalım. İzlanda haziran-eylül sonu arasında yazı yaşıyor. Resmi kış ayları ekim ayında başlıyor ama ekim ayı da mevsim şartları olarak eylüle benziyor. Bu tarihten sonra kar başlıyor ki neredeyse her yer karla kaplanıyor. 66. Kuzey paralelinde olduğu ve en kuzeydeki ülke olduğu için kışın çok çok soğuk olacağı düşünülebilir ama kış Gulfstream sıcak su akıntısının etkisi nedeniyle çok soğuk geçmiyor.
Post from RICOH THETA. #theta360 – Spherical Image – RICOH THETA n
Mesela New York kışı İzlanda’dan daha düşük ısılarda geçiriyor. Tabii bu İzlanda kışının kolay olduğu anlamına gelmesin çünkü sert rüzgâr şartları çok zorlaştırıyor. Bir de gün içerisinde yapmanız gereken çok aktivite olduğunu devamlı açık havada olmanız gerektiğini düşünürsek şartlar sizin için çok zorlayıcı olacaktır. Biz eylül ayının son haftasında oradaydık ve yağmur-rüzgâr nedeniyle zorlandığımız anlar oldu. Bu nedenle size yaz sonu, kış başı İzlanda’da olmanızı tavsiye ediyoruz. Orman alan olmamasına rağmen her yer yosun ve benzeri yapılar nedeniyle yeşil oluyor ve güzel bir manzara sağlıyor.
Burada önemli bir konu var o da herkesin görmeyi çok arzu ettiği ve adeta İzlanda ile bütünleşmiş olan Kuzey Işıkları’nın yaz aylarında görülememesi. Kuzey ışıklarının görülebilirliği eylül ortasından itibaren başlıyor. Biz ve bir arkadaşlarımız eylül ayında yine başka bir grup arkadaşımız ekim başında kuzey ışıklarını çok kuvvetli bir şekilde gördü. Özetle size eylül ortasından kasım ortasına kadar olan dilimde orada olmanızı öneririz.
Düzenlediğimiz turlara katılarak bizimle birlikte gezmek isterseniz Whatsapp Kanalımızı Takip edebilirsiniz. Whatsapp Kanalımız Takip etmek için tıklayın. Duyurulardan haberdar olmak için Sessiz modu kapatmayı unutmayın. Fotoğraflara tıklayarak Facebook ve Instagram sayfalarımızı takip edebilirsiniz.
Bu şekilde hem kar kaplamadan İzlanda gezinizi yaparsınız hem de Kuzey Işıklarını görme şansınız artar. Bu tarihte yapamayacağınız tek aktivite Buz Mağaraları Gezisi. Kış şartlarında oluşan Buz Mağaraları bu tarihte henüz oluşmadığı için bu aktiviteyi kaçırıyorsunuz. Bu aktivite genellikle aralık ortasından sonra başlıyor.
Kuzey Işıkları Nedir?
Kuzey Işıkları konusunu da biraz açarsak diğer isimleri ile Kutup Işıkları ya da Kutup Aurorası, Kutup bölgelerinde gökyüzünde görülen, yeryüzünün manyetik alanı ile Güneş’ten gelen yüklü parçacıkların etkileşimi sonucu ortaya çıkan doğal ışımalardır. Kuzey enlemlerde bu etki Aurora Borealis ya da Kuzey Işıkları olarak adlandırılır.
Buradan da anlaşılacağı gibi bu ışıkları görebilmeniz için öncelikle bu manyetik etkileşimin olması gerekiyor. Yani doğru ayda orda olmanız görmenizi garanti etmiyor. Diğer şartlarda havanın açık, bulutsuz ve ortamın ciddi karanlık olması. Tüm bunlar bir araya gelince görme şansınız iyice artıyor.
Buna ilave bir bilgi olarak bu ışımalar ortalama 5 günlük periyodlar şeklinde beliriyor yani görme şansınızı artırmak için bölgede minimum 5 gün kalmanız tavsiye ediliyor. Biz 6 gece 7 gün İzlanda’da bulunduk ve son inanılmaz bir şekilde son saatimiz içerisinde Kuzey Işıkları bize bir sürpriz yaparak bizi ülkeden uğurladı.
Biz Kopenhag’dan saat 14:00’de kalkan Icelandair uçağı ile 15:10’da İzlanda’da olduk (2 saat zaman farkı var).Eğer Ring Road yani tam tur İzlanda yapacaksanız bir kiralık araca ihtiyacınız olacak ve tabii ki otellere. İzlanda’nın nüfusu 340.000 ancak yılda 1,2 milyon turist geliyor ülkeye. İzlanda’da ise otel sayısı ve yatak kapasitesi hiç fazla değil. Bu nedenle otelinizi çok önceden almanızda fayda var. Biz bu nedenle iki işimizi de 7-8 ay önce bitirmiştik.
Havalimanına varınca neler yapmanız lazım?
İlk işimiz para bozdurmak oldu. İzlanda’da Euro otel vs gibi yerlerde kabul ediliyor ama sizin oldukça aleyhinize bir kurdan alıyorlar. Bu nedenle İzlanda Kuronasına çevirmelisiniz paranızı. Dolar yerine Euro götürmeniz daha avantajınıza olur.
Takiben daha önce rezervasyonunu yaptığımız araçlarımızı almak için Rent a Car Şirketi ile buluşmak oldu. İzlanda’da araç kiralamak oldukça pahalı bir hizmet ve genellikle 700 km limiti bulunuyor bu km’nin üzeri ekstra ücretlendiriliyor. Her zaman araç kiralamaya alışık olduğumuz Sixt gibi global firmaların fiyatları bize yüksek geldiği için merkezi Keflavik’de bulunan daha küçük bir firma seçtik.
Bizi havalimanından alıp 10 dk uzaklıktaki ofise götürüp aracı teslim ettiler, dönüşte de aynı şekilde aracı oraya teslim ettik bizi havalimanına götürdüler. Araç olarak mümkünse 4×4 bir arazi aracı kiralamanızı ve aracın yedek lastiği olduğundan kontrol ederek emin olmanızı tavsiye ederiz. Araç kiralama konusunda Gravel Protection adı verilen diğer araçlardan ve kendi aracınızdan seken taşlara karşı koruma sağlayan paketi, lastik paketini almanızı tavsiye ederiz.
Bir de ash and sand protection adı verilen volkanlardan oluşabilecek kül püskürmelerine karşı koruma sağlayan paket var ki bu konuda karar sizin biz almamıştık. Bir de araç bakarken bazı araçlar (genellikle binek olanlar) “F Road izin verilmez” ibaresi göreceksiniz. Bunlar genellikle dağ yolları, buzullara giden yollar vs extreme yollardır. Bizim gittiğimiz yolların tümü F Road dışıydı.
İzlanda’da araç kullanmak için tavsiyelerimiz de şu şekilde; kesinlikle ve kesinlikle hız limitlerine uyun. Hız limitleri maksimum 90 km, şehir girişlerinde basamaklı olarak 70 ve 50 km’ye düşüyor. Bazen 30 km’ye düşen hız limitleri de hiç göremeyeceğiniz şekilde elektronik olarak denetleniyor. Bir arkadaşımıza 2-3 ay sonra 500 USD hız cezası geldi rent a car firması aracılığı ile.
Ünlü Blue Lagoon
Neyse gelelim gezinin devamına; İzlanda’nın en önemli aktivasyonlarından biri olan Blue Lagoon Keflavik Havalimanı ile Reykavik arasında yer alıyor. Bu nedenle birçok gezgin ilk gün havaalanından Reykavik’e giderken ya da son gün dönerken uğruyor Blue Lagoon’a.
Kişisel fikrim dönerken uğransa daha anlamlı çünkü o kadar soğuk ve yorgunluktan sonra buranın tadı daha iyi çıkar. İlk daha İzlanda hakkında çok bir fikriniz olmadan 20 dk sonra kendinizi suda buluyorsunuz ve değer çok fazla anlaşılamıyor sanki. Ancak son güne bırakmak da biraz riskli çünkü programda bir aksilik vs burayı göremeden dönebilirsiniz ki bu da hiç kabul edilebilir olmaz. Bu nedenle yine ilk güne koymakta fayda var bu aktiviteyi. Biz de öyle yaptık ve aracımızı alıp Blue Lagoon’a doğru yola çıktık.
Keflavik Havalimanından 20 dk sürüyor Blue Lagoon. Araya girerek Keflavik ve Raykavik Havalimanları hakkında bir bilgi vermekte fayda var. Keflavik Reykavik’e 40 dk uzaklıkta ayrı bir şehir ve İzlandanın Uluslararası Havalimanı burada bulunuyor. Reykavik’in de Havalimanı var ancak burası sadece iç uçuşlar için kullanılıyor.
“Seyahat etmek sana tolere etmeyi öğretir.”
Benjamin Disraeli
Blue Lagoon biletinizi önceden buradan alabilirsiniz. Değişik giriş saatleri için değişik fiyatlar söz konusu. Örneğin biz saat 18:00’e almıştık biletimizi. Oraya erken de varsanız içeri girebiliyorsunuz. Eğer geç kalırsanız içerinin yoğunluk durumuna göre girip girememeniz onların insiyatifine bağlı.
Giriş bileti için değişik paketler var; istediğiniz paketi internet sitelerinden inceleyip biletinizi alabilirsiniz. Ancak standart pakette terlik, havlu ve bornoz verilmiyor. Bunların verildiği Premium paketi alırsanız daha rahat edersiniz.
Ancak şunu da söylemeliyiz ki içeri girdikten sonra havlu, bornoz ve terlik olayı tam bir karmaşaya dönüşüyor. Kimin bornozu, havlusu kimde belli olmuyor. Görüyorsunuz ki birisi astığınız yerden sizin havlunuzu alıp gitmiş. Dışarıda soğukta 5 sn bile duramadığınız için siz de başkasının havlusunu alıp duşlara doğru kaçıyorsunuz. Bu nedenle çok da önemli bir konu değil.
Biz Blue Lagoon’da yaklaşık 1 saat geçirdik, çamur ve beyaz yosun maskeleri ücretsiz olarak havuzun içerinde dağıtılıyor. Blue Lagoon’un suyu yoğun silikalı bir su olduğundan saçlardan arındırmak güç oluyor. Bu nedenle suya girmeden önce saç kremi sürmenizi öneriyorlar size ve saç kremi de duşlarda bulunuyor.
İçeride dolap, saç kurutma makinası gibi şeyler düşünülmüş yani Premium paket alırsanız yanınızda bir şey götürmenize gerek yok. Standart paket aldıysanız orada upgrade yapabilir ya da terlik ve havlunuzu yanınızda götürebilirsiniz.
GoPro gibi su geçirmeyen kameralarınızı yanınızda bulundurabilirsiniz ancak suya duyarlı cep telefonu vs için güvenli bir ortam yok içeride.
Burada yaklaşık 1 saat zaman geçirdikten sonra Reykavik’daki Otelimize daha doğrusu Apartment’ımıza doğru yola çıktık.
Apartment gayet iyiydi. Gerek kaldığımız oteller gerekse rent a car firmasının ismi için mail atıp bilgi isteyebilirsiniz. Karnımız aç olduğu için Reykavik Merkeze inip gözümüze kestirdiğimiz bir mekanda yemek yedik ve dinlenmek üzere döndük; yarın yapılacak çok iş var.
23 Eylül Cumartesi (2.gün)
Bugünkü rotamız bu şekilde yaklaşık 310 km yol yapacağız. İzlanda’yı keşif zamanı geldi. Şu anda Avrupa Birliği üyesi olan (Euro birliğinde değiller) İzlanda’nın bu isimle geçmişi esasen çok yeni. 1918 yılına kadar Danimarka’ya bağlı olan ada 1918’de bağımsızlığını ilan etmiş ve Danish-Icelandic Act Union ismi ile idare edilen İzlanda 1944’de ise ayrı bir ülke olarak yönetilmeye başlanmış.
İlk olarak Golden Circle ile başlıyoruz
Thingvellir National Park’ı nı görmek üzere yola çıktık. 40 km, 45 dk sonra vardığımız Milli Parkın İzleme Platformundan Parkı fotoğrafladık daha sonra yürüyerek “Thingvellir Church” ve “Parlamento Binası”nı gördük.
Bazı kaynaklara göre burası Dünyanın bazı kaynaklara göre İzlanda’nın ilk parlementosu. Yine yürüme mesafesinde olan Öxararfoss Şelalesi (2,5 km, 4 dk) ni gördükten sonra buradan ayrıldık.
Yola koyulduk sonraki durağımız 58 km, 1 saat uzaklıktaki Geysir ve Strokkur gayzerleri. Geysir, İzlanda dilinde, fışkırmak demektir. Volkanoloji literatürüne İngilizceden gayser olarak geçmiştir. Genel olarak Gayzer kesintili bir biçimde sıcak su ya da sıcak buhar fışkırtan, kükürt yayan kaynarcadır.
Yeraltı sularının magmaya dokunması ya da magmanın çok yakınından geçmesi sonucunda ısınmasıyla oluşurlar. Kaynak su belirli bir yerde ısınınca (kaynayınca), bir patlama yapar ve bu kaynar suyu yeryüzüne fışkırarak çıkar. Strokkur Gayzeri yaklaşık 5-15 dk’da bir 15-35 yüksekliği ulaşan patlamalar yapıyor. Burada biraz yağmur yiyip ama güzel görüntülere şahit buradan ayrıldık.
“Uzaklara gitmek, denizler, sınırlar, ülkeler, inançlar aşmak fırsatı çıktığı zaman hiç duraksama”
Kate Douglas Wiggin
Bir sonraki durağımız 10 km, 15 dk uzaklıktaki Gullfoss şelalesi. Gulfoss (Golden Foss) bölgedeki en yüksek debili en güçlü şelalelerden birisi. Biz Gulfoss’dayken yağmur ve şelalenin spreyi birbirine rüzgarla öyle bir karıştı ki fotoğraf dahi çekmek zordu.Bu nedenle bu muhteşem şelalede maalesef drone uçuşu yapamadım. Şelale 21 metrelik bir genişlikle 32 metrelik bir yüksekliğe dökülüyor.
Gulfoss 20 yy’ın başında Tomasson ve Haldorsson isminde 2 şahsa aitmiş, bunlarda elektrik üretimi amacı ile bir şirkete kiralamışlar ama neyseki şirket maddi sıkıntılar nedeniyle bunu başaramamış. Bunda Tomasson’un kızı Sigrudur’un şelaleyi korumak için babasını kendisini şelaleden atmakla tehtid etmesinin çok rolü olduğuna dair lokal hikayeler vardır. Hatta kendisine ait bir profilin rölyefi şelalenin olduğu bölgede yer almaktadır. Daha sonra şelale İzlanda Devleti tarafından satın alınmış ve şimdi koruma altında.
Burada adı geçmişken bahsetmekte fayda var. Foss İzlandaca’da Şelale anlamına geliyor. Yani neyin arkasına gelirse …Şelalesi demek oluyor. İsmi olan şelaleler dışında isim verilemeyecek kadar küçük ama birçok yerden akan şelalaler görüyorsunuz birçok yerde. Bunların tümüne de Sikkofoss deniyor.
Bir sonraki durağımız yine Golden Circle içerisinde yer alan 18 km uzaktaki bir Foss; Faxi Şelalesi (Vatnsleysufoss). Burası Somon balığından zengin olduğu için özellikle balıkçılar açısından popüler. Yüksek olmayan ancak manzarası güzel bu şelalede güzel fotoğraflar çekme ve drone uçuşu yapma fırsatımız oldu.
Kerid Krater Gölü (35 km, 35 dk) sonraki ilgi alanımız oldu. Sadece burada giriş ücreti ödedik. Bir kreterin içerisindeki mavi-yeşil göl gerçekten bir doğa harikası; tavsiye ederiz. Bugünkü planımız Golden Circle’ı tamamlamak ve biraz daha güneye inip Vík í Mýrdal kasabası yakınında konaklamak. Vik’de 2 gece konaklayıp etrafı gezeceğiz. Bu nedenle 112 km, 2 saat uzaklıktaki Vik için artık yola koyuluyoruz.
24 Eylül Pazar (3.gün)
Geceyi Vik daha doğrusu Skogar’da geçirdik. Dünkü programımız çok yoğun olduğu için Vik’e gelirken önünden geçtiğimiz ama vaktimiz olmadığı için görmeyi bugüne ertelediğimiz Seljalandfoss Şelalesine (60 km, 45 dk) gitmek üzere güzel bir kahvaltı sonrası yola çıkıyoruz. Seljalandfoss şelalenin arkasına dolaşılabilmesi özelliği ile diğer şelalelerden ayrılıyor.
Bu değişik bir güzellikte bir olay ama bir o kadar da ıslanıyorsunuz sprey nedeniyle. Seljalandfoss Eyjafjallajokull volkan buzulundan kaynağını alıyor ve burada 60 m yükseklikten dökülüyor. Dönüş yolunda Eyjafjallajokull volkanının müzesine uğradık.
Bu volkan-buzul yoldan içeride kaldığı için görülemiyor. Eyjafjallajökull (“ada dağ buzulu” diye tercüme edilebilir). İzlanda’nın küçük buzullarından biridir. Daha büyük bir buzul olan Mýrdalsjökull’in batısında ve Skógar’ın kuzeyinde yer almaktadır. Yaklaşık 100 km2’lik bir alana yayılan Buzulun tepe kısmı, günümüzde göreceli olarak sıklıkla faaliyette olarak yer yüzüne riyolit çıkartan ve 1666 m yüksekliğindeki bir yanardağın üstündedir.
3–4 km çapta bir krateri olan volkan hatırlarsanız son olarak 2010’da 21 Mart ve 14 Nisan tarihlerinde iki defa püskürdü. Mart’taki olay, yörenin yerlisi olan yaklaşık 500 kişinin bölgeyi kısa süreli tahliye etmesine yol açtı. Ancak Nisan ayındaki faaliyet on ila yirmi kat daha güçlüydü ve Kuzey Avrupa’da hava trafiğinde önemli ölçüde aksamayı beraberinde getirdi.
Yolda solda eski İzlanda evlerinden bazılarını Drangshlig kayasının eteklerinde görebilirsiniz. Vik’e doğru biraz daha ilerlediğinizde sağda park etmiş araçlar ve uzun düz bir yolda yürüyen kişiler göreceksiniz. Bu yol yaklaşık 4 km bu şekilde Solheimasandur Plajına ve onun yanında plajın yakınına düşen Amerikan Donanmasına ait uçak enkazına kadar devam ediyor. Zorlu ve uzun bir yol ama sonu ilgi çekici. 1973 yılında düşen uçak daha sonra plajla birlikte bir turist ilgi merkezi olmuş.
3. Gün Rotamız
Burayı gördükten ve volkan konusunda bilgi aldıktan sonra otelimizinde yanındaki Skogafoss Şelalesi’ne gittik (29 k, 40dk). Skogafoss gerçekten çok etkileyici bir şelale. Bu şelalenin de farkı yanındaki yürüme yoluyla şelalenin dökülme noktasına çıkılabilmesi. Skógafoss 23m genişlik ve 60m yüksekliği ile ülkenin en büyük şelalerinden birisi. Şelalenin su serpintilerinin (spray) fazlalığından dolayı güneşli günlerde aynı anda 2 gökkuşağı bile görülebiliyor.
Efsaneye göre, buranın ilk Viking yerlisi, Þrasi Þórólfsson, şelalenin arkasındaki mağaraya hazine gömmüş. Daha sonra hazine sandığını bulan yerli halk, sadece kenarındaki yüzüğü alabilmişler çünkü sandık tekrar kaybolmuş. Yüzüğü kiliseye vermişler.
Bugün o yüzüğün asılı olduğu kilise kapısı Skogar Müzesinde sergilenmektedir. Çıkışta hemen yanındaki Skogar Müzesine gittik ama kapalı olduğu için bahçesinde açık alanda yer alan geleneksel çim kaplı çatılı İzlanda evlerini gördük.
Yine arabalara ve yollara; sonraki durak Dyrholaey Plajı (27 km,40 dk). Burası hakim bir tepeden izlenen siyah kumları ile çok etkileyici bir plaj. Siyah kumlara vuran bembeyaz köpükler çok unutulmaz kareler oluşturuyor. Plaj soldaki denizciler tarafından “Cape Portland” olarak da isimlendirilen 120 metrelik kaya çıkıntısından alıyor ismini.
Vee sırada ünlü Reynisfjara plajı (20 km, 35 dk) yada “Black Sand Beach” var. Buradaki en önemli kısım Reynisdrangar adı verilen deniz içerisindeki bazalt yığınlar. Bu plaj gezginler tarafından egzotik olmayan en güzel 10 plajdan birisi olarak gösteriliyor her zaman. Plajdaki bazalt colonlardan oluşan tepe tüm gezginlerin fotoğraf noktası. Sıklıkla yeni evliler de buraya gelip fotoğraf çektiriyor.
Artık hava kararmak üzere konaklama için tekrar Skogar’daki otelimize dönüyoruz. Reynisfjara, İceland, İzlanda Gezi Rehberi, İzlanda Görülecek yerler, İzlanda gezilecek yerlerReynisdrangar, Reynisfjara, İceland, İzlanda Gezi Rehberi, İzlanda Görülecek yerler, İzlanda gezilecek yerlerReynisfjara, İceland, İzlanda Gezi Rehberi, İzlanda Görülecek yerler, İzlanda gezilecek yerler
25 Eylül Pazartesi (4.gün)
Artık Route 1 ya da Ring Road adı verilen rotayı takip ediyoruz. İlk olarak Fjadrargljufur Kanyonu’na (69 km, 1 saat 10 dk) gidiyoruz. Kanyon çok ilgi çekici ve vahşi. 100 m derinliğinde, 2 km uzunluğundaki girintili bir yapıya sahip bu kanyona bir ucundan da bir şelale dökülüyor. Kanyon 2 milyon yıl önce buzullardan gelen suların erezyonu ile oluşmuş. Diğer şelalelere göre zayıf denebilecek Foss a Sidu (20 km, 30 dk) ise bize göre çok fotojenikti.
Artık yavaş yavaş İzlanda’nın en büyük buzulu olan Vatnajökull Buzuluna yaklaşıyoruz. Yolumuz üzerinde Svartifoss Şelalesi var. Buraya 25 dakikalık yürüyüş ile ulaşılıyor. İzlanda’da çok şelale var ama neredeyse her şelalenin de ayrı bir karakteri var. Svartifoss’da Bazalt kolonlardan oluşan bir tepeden akan bir şelale. Bu yapıyı daha önce Reynisfjara Beach’de görmüştük bu defa şelale olarak çıkıyor karşımıza.
Şelale sonrası yaklaşık 7 km daha gittikten sonra ilk buzul ile çok yakından karşılaşıyoruz yani Svinafellsjökull Buzuluyla. Burada diğer buzullara göre çok daha yakın oluyorsunuz buzula. Daha sonra yolumuza devam ediyor ve Jökulsarlon Buzul Gölüne (56 km, 1 saat) ulaşıyoruz. Jökulsarlon Buzul Gölü göl üzerinde yapılan tekne ve zodiac bot turları ile farklılık taşıyor. Bu şekilde iceberg’lere çok yaklaşabiliyorsunuz. Zodiaclar teknelere göre daha fazla yaklaşıyor yani zodiac turlarını daha pahalı olmasına rağmen tercih etmelisiniz.
Jökulsarlon Buzul Gölündeki hareketli iceberglerin köprünün atından geçerek denizle buluştuğunu göreceksiniz. Bu olay yaz boyunca devam ediyor ve buzul parçaları ufalarak siyah kumlara sahip plaja dağılıyor. İşte bu şekilde de Diamond Beach (1 km, 2 dk) ortaya çıkıyor.
Bu manzara o kadar eşsiz ki insan buradan ayrılmak istemiyor. Üzerinden bir yaz geçmiş olmasına rağmen hala çok büyük parçalarda mevcut gerçekten bir elmas kadar ufalmış parçalar da. Artık hava kararıyor ve konaklamak üzere Höfn’deki otelimize geçmek üzere yola koyuluyoruz (80 km, 1 saat, 15 dk).
26 Eylül Salı (5.gün)
Bugün yolumuz uzun ama görmemiz gerek çok fazla nokta yok. İlk noktamız 108 km, 2 saat sonra Sveinsstekksfoss Şelalesi oluyor. Yine bu şelale de farklı bir yapıya sahip. Bugünkü programın ilerisinde olduğumuz için yani saat 15:00 gibi otele yaklaştığımız için ertesi günün programındaki ilk noktaları bugün yapmaya karar verdik; Dettifoss ve Asbyrgi Kanyonu.
Navigasyon cihazımızın gösterdiği şekilde Dettifoss yoluna girdik, yol çok bozuk, asfalt değil ve uzundu. Yol üzerinde ilk önce Dettifoss sonra Asbyrgi Kanyonu yer alıyor. Daha sonra Nyvath’a giderken gördük ki navigasyonun bizi yönlendirdiği bu toprak ve kötü yol dışında Asbyrgi’ye giden asvalt bir yol daha varmış. Eğer bu yolu bilseydik tersten sadece Asbyrgi-Dettifoss arasındaki kısmı topraktan gidebilirdik sanırım.
Tabii ki herşeyi önceden bilemiyoruz. Biz bu ara yoldan giderek önce Asbyrgi Kanyonuna gittik. Burası Diamond Circle üzerinde yer alıyor. Kanyon yer yer 1km genişliğe ulaşıyor ve uzunluğu 3,5 km. Kanyonun derinliği ise 100 m.Kanyonun içerisine araçla girilebiliyor ve neredeyse sonuna kadar ulaşılıyor. Aracınızı park ettikten sonra kanyonun sonuna kadar yürüyebiliyorsunuz ve Kanyonun bitimindeki göle ulaşıyorsunuz. Buradaki sessizliği ve ortamı anlatmak gerçekten zor.
Daha sonra dönüş yolunda Dettifoss’a uğradık. Burası bizim en etkilendiğimiz şelale oldu sanırım. Bunun sebebi de hem çok çok kuvvetli olması ve son kayaya kadar yanına yaklaşabiliyor olmanız. İnsan o gücün karşısında kendini çok küçük hissediyor doğrusu. Dettifoss’un yanındaki fotoğrafım sanırım en sevdiğim fotoğraf oldu. Dönüş yolunda ise bizi bir sürpriz bekliyormuş. Arkadaşımın kullandığı araç bir taşa çarptı ve lastikte 1 parmak genişliğinde bir yarık oluştu. “Sorun yok hemen değiştiririz” diye araçlardan indik ama araçlarda yedek lastik olmadığını görmemiz ile macera başladı. Kalacağımız otel ve rent a car firmasını arayışlarımız sonuç vermedi.
Araçtaki lastik tamir kiti de lastik yarık olduğu için işe yaramadı ve aracı orada orada yani otelden 25 km uzakta bırakmak zorunda kaldık. Yardım için duran bir araç arkadaşlarımızı aldı bizim aracada bavulları koyduk ve otelin yol ayrımı noktasına kadar geldik. Yardım eden kişi oradan ayrıldığı için bavulların yanına arkadaşlar da doluştu ve son 5 km’yi de bu şekilde yaptık.
Rent a car firmasına attığımız maile karşılık firma sabah 08:00 gibi bir lastik tamircisi göndereceklerini yazdılar. O gece biraz moral bozukluğu ile yattık. Ertesi sabah tamirci gelene kadar aracı en azından otelin önüne kadar getirmeye çalışmaya karar verdik. Bu amaçla arkadaşımla aracın yanına gittik ve kendisinin tasarımı ve icadı olan kamaları lastiğe sokup şişirerek yol aldık. Yaklaşık her 5 km’de bir defa bu kama attı ve yenisini takarak yola devam ettik ve en sonunda otele ulaştık.
Saat 09:00 gibi lastikçi geldi ve müjdeyi verdi; “poliçenizde lastik sigortanız yok ve çekici ile aracı 50 km uzağa çekip yeni lastik takmak 1.150 euro” orada kısa bir şoktan sonra çözüm arayışına sonucunda lastikçi yanındaki bir lastiği tam olmasa da idareten araca uydurdu ve 50 km hızla 50 km uzaklıktaki dğkkanına gelmemizi istedi. Bu şekilde ücret 640 euro’ya düştü.
Neyse uzatmayalım; bize lazım olan boyutta lastik de ellerinde yok. Lastikçi Akureyi’den sipariş edeceğini, lastiğin ve aracın saat 16:00 gibi hazır olacağını söyleyince tüm problem çözüldü. Bizde bugün Nyvath etrafındaki noktaları göreceğimiz için programımız etkilenmedi ve tek araçla turumuza devam ettik. Burada dip not düşmek gerekirse dönüşte bu olayı detaylıca şirkete faturamızla birlikte aktardık ve iade talep ettik. Ben lastikçinin “lastik sigortası almamışsınız ama onlar da yedek lastiksiz araç vermiş, %50 iade yapmalılar” şeklinde sözlerine paralel olarak yarı iade bekliyordum ama sürpriz şekilde tam iade yapıldı.
27 Eylül Çarşamba (6.gün)
Bugün göreceğimiz yerleri gösteren haritadaki Dettifoss ve Asbyrgi Kanyonunu dün gördüğümüzü yazmıştık. Bu nedenle bugünkü programımızın ilk durağı Krafla Krater Gölü (88 km, 2 saat). Krafla bir Kerid değil ama yine de görülmeye değer.
6. gün rotamız sonraki nokta olan Hverir (10 km) ise başka bir dünyadan gibi. Farklı bir gezegende film çekmek isteyenlere süper bir ortam. Ağır bir sülfür kokusu, sıcak sulardan gelen buhar ve buna ilaveten birçok yerden püsküren su buharı. Buradaki drone görüntülerini çok sevdik. Hverir’e döndüğünüz yerde size Blue Lagoon’u hatırlatacak olan Blue Lake bulunuyor. Fotoğraf çekilebilir ama buraya girilmiyor.
Çok yakında bulunan Myvatn Nature Baths (2 km, 3 dk) ise Blue Lagoon’un ufağı denilebilir. Biz ilk gün Blue lagoon’a gittiğimiz için burada fotoğraf çekip burayı pas geçtik. 3 km uzaktaki Grjótagjá Cave ise bir zamanların en popüler banyo alanıymış ve su ısısı yaklaşık 42 dereceye ulaşıyormuş. Şu an içerisine girilmiyor.
Hverfjall ya da Hverfell (7 km, 18 dk) ise Myvath Gölünün yakınındaki sönmüş bir volkan. Oldukça dik olduğu için üstüne çıkılamaz izlenimi veriyor ama araçların park ettiği arka kısımda volkanı verev bir şekilde kesecek bir çıkış patikası yapılmış. Yaklaşık 20 dakikada çıkılabiliyor ve insanı yoruyor.
Yukarıda Volkanın çukurunu görebiliyorsunuz. Buraya ulaşıp Volkanın dibine inip karşı tarafına geçen kişiler de vardı. Zirve çok rüzgarlı olduğu için biz burada çok uzun süre kalamadık. Game of Thrones’da set olarak kullanılan Dimmuborgir Kaya Yapılarını da ihmal etmedik (4,5 km, 13 dk) Film seti olmayınca çok anlamlı gelmedi bize açıkçası.
Daha sonra önce tamirdeki ikinci aracı aldık ve Lake Myvatn’ın (15 km, 20 dk) etrafından dolaşarak Akureyi’ye doğru yola çıktık. Yolda bir noktamız daha vardı o da Godafoss (40 km, 40 dk). Bu şelale de oldukça büyük. 2 yakasına da yürüyerek ulaşabiliyorsunuz. Araç parkı olan taraf cepheden görüyor, diğer yaka ise daha fazla yaklaşım sağlıyor.
Faxifoss, İceland, İzlanda Gezi Rehberi, İzlanda Görülecek yerler, İzlanda gezilecek yerlerİceland, İzlanda Gezi Rehberi, İzlanda Görülecek yerler, İzlanda gezilecek yerler, solheisamandur uçak enkazıSolheisamandur uçak enkazı, İceland, İzlanda Gezi Rehberi, İzlanda Görülecek yerler, İzlanda gezilecek yerlerİceland, İzlanda Gezi Rehberi, İzlanda Görülecek yerler, İzlanda gezilecek yerler,Solheisamandur, uçak enkazı
28 Eylül Perşembe (7.gün)
Bugün yolumuz uzun çünkü ilk gün Reykavik’i pek gezemedik. Bu nedenle yolda bir nokta görerek direkt Reykavik’e geçeceğiz (384 km, yaklaşık 6 saat) ve dünyanın en kuzeyindeki başkent olan şehirde görülmesi gereken noktaları göreceğiz. Bu gece konaklamamız yok çünkü uçağımız 01:00’de. Saat 20:00 gibi de araçları teslime etmemiz gerekiyor.
7. ve son gün rotamız;100 km araç kullanarak Glaumbaer’e varıyoruz. Burası çim çatılı evlerin bulunduğu yer. Biz daha sonra yapılan ve şu anda içerisi müze olanları görebildik. 2-3 km uzakta orjinalleri vardı ama yol çamur olduğu için girdiğimiz yoldan geri çıktık. Araçla ilgili çamura saplanmak gibi yeni bir sorun istemiyoruz son günümüzde.
Yaklaşık 14:00 gibi Reykavik’e vardık. Önce şehri yukarıdan görmek için Perlan Gözlem Noktası’na gittik. Beklediğimiz görüntüyü çok alamadık doğrusu çünkü şehire uzak kalıyor. Ancak acıkmıştık ve en üst katta çok güzel bir restaurant keşfettik orada yemeğimizi yedik. Hem yemekler çok güzeldi hem de şef çok özeldi. Kendisine teşekkür ederek ayrıldık restauranttan.
Reykavik’in en önemli yapısı Hallgrimskirkja Kilisesi. Burası birçok yerde gördüğümüz bazalt kolonlardan ilham alınarak yapılmış 75 m yüksekliğinde bir Lutheran Kilisesi. Farklı Mimarisi nedeniyle beğenenler çok ama biz artık kilise olayından çok mu sıkıldık bilemiyorum ama çok etkilenmedik. Ancak asansörle ücret karşılığı çıkılan kulesinden güzel fotoğraf çekilebiliyor. Güzel bir manzara yok çünkü çok ufak pencerelerden bakabiliyorsunuz dışarı.
Harpa Konser Salonu Reykavik’deki diğer önemli yapı, burayı sadece dışarıdan gördük. Diğer zamanımızın çoğunu Hallgrimskirkja Kilisesi’nin tam karşısındaki alışveriş caddesi olan Skolavördustigur’da mağazalar ve cafelerde geçirdik.
Takiben de aracımızı teslim etmek üzere Keflavik’e geçtik. Şirket çalışanı tek olmasına rağmen bizi havalimanına bırakırken hiçbiryeri kilitlemeden çıktı. “Nasıl yani?” diye sorduğumuzda “aracımızı da iş yerimizi de kitlemeyiz, burası çok güvenli bir ülke” dedi. Daha sonra araştırdığımızda İzlanda’da suç oranının çok çok düşük olduğunu gördük.
Yolda bizi bırakan arkadaşa “7 gündür Kuzey Işıklarını göremedik” dedim. O da “dün çok iyiydi, bugün de her şey uygun görebilirsiniz” dedi ama bizim neredeyse İzlanda’da son saatimizdi. “belki uçaktan görürüz” diyerek araçtan indik ve bizi bırakan genç gökyüzünde beliren Kuzey Işıklarını gösterdi. O kadar şaşırdık ve sevindik ki bilemezsiniz. Tam bir Bonus ! Hızla mini tripod ve makinayı çıkarıp fotoğraf çektik. Gökyüzünde yaklaşık 15 dakika dans eden Kuzey Işıkları geldiği gibi kayboldu. Önemli aktivitelerden birisi olan Balina Gözlemini bir başka sefere bırakarak ülkeden ayrılıyoruz.
İzlanda yolculuğunu birlikte yapmamıza rağmen,anlatımından çok etkilendim.Bu geziyi ilk defa yapacak olsaydım,kılavuz olarak bu yazıyı basar yanıma alırdım.Pek çok gerekli detayı çok anlaşılır biçimde yazmışsın,eline sağlık.
Bu güzel ve emsalsiz ülkeyi gezeceklere bir katkımız olduysa ne mutlu bize….
Merhaba, Ağustos ayında İzlanda seyahati planlıyoruz. Verdiğiniz bilgiler öylesine detaylı ki öncelikle çok teşekkür ederim. Çocuklarımız 10 yaş civarında olduğundan fazla durak noktası şansımız olmayacak, seyahati tasarlarken daha çok güzey ve batı bölgeleri düşünmüştüm. Siz tüm adayı dolaşmışsınız, kuzey ve doğu tarafında özellikle tavsiye ettiğiniz kaçırılmaması gereken yerler var mı? Sizin uğramış olduğu yerler içinde çocuklarla seyahate uygun olmayabilecek, zorlanılabilecek yerler var mı?
Selamlar
Öncelikle gezi yazılarımız hakkındaki güzel düşünceleriniz için teşekkürler. Doğu’da Husavik’de balina Gözlem turuna katılabilirsiniz. Bizim daha önce Sri Lanka’da kötü bir balina gözlemi deneyimimiz olduğu için biz İzlanda’da Husavik’e gitmedik ama bizden sonra giden arkadaşlarımızın deneyimleri sonrası kaçırdığımıza üzüldük. Kuzeyde ise benim şahsen en etkilendiğim şelale ola Dettifoss, termal alan olan Hverir, Asbrygi Kanyonu, Hverfell Volkanı, Godafoss Şelalesi var. Bence zorlanmalı ve görülmeli. Yollar çok zorlayıcı değil, devamlı bir yerleri görmek için araçtan inildiği için yorucu araç kullanım süreleri de olmuyor. Bence Husavik olmasa bile Kuzey’e çıkıp bizim rotamızı takip etmelisiniz. İzlanda’ya her zaman yolunuz düşmez. Bunun dışında Ağustos ayını mümkün olduğunca eylül ya da ekime kaydırın ki Kuzey Işıkları görme şansınız artsın. Şimdiden iyi geziler.
Çok teşekkürler
her anı dolu, hiç bir şeyi kaçırmadığınızı size derinden hissettinen sizin için sizin istediğiniz herşeyin düşünüldüğü muhteşem bir geziydi
Böyle hissettirebilmek çok güzel; Teşekkürler..
Soguk ama sicacik, ruzgarli ama dingin, yagmurlu ama çamursuz, tenha ama medeni, çöl ama enerjisi ışıl ışıl ve sessiz ama guleryuzlu insanlarin ulkesi, boyle guzel bir rota ve ekiple, heybede bir dolu ani biriktirerek gezilirse iyi olur. 🙂
Çok güzel tarif etmişsiniz İzlanda’yı. Güzel cümleler için teşekkürler…
Alti volkan, ustu buzul her m2’si ile ilginç cografyaydi. Ben ki soguktan, gri, yagmurlu havadan hic hoslanmam, gorduklerim bu olumsuz hava sartlarini unutturuyordu. Senin detay seven titizliginle gezdigim bu Viking ulkesi, gezilerimin ust siralarina oturdu. Tesekkurler Engin Ersöz, tesekkurler Yolculuk Tutkusu.
Ben de ilk gittiğimde benzer düşünmüştüm; neler yaşanmış bu coğrafyada geçmiş dönemlerde diye. Gerçekten Ateş ve Buz’un ülkesi burası. Bizim açımızdan da İzlanda çok farklı bir pozisyonda. Teşekkürler güzel yorum için.
Her anı nefes kesici görsellik ve anılarla dolu bu muhteşem gezi için Ersöz ailesine ve gezi arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Bilgi için verilen emek, bilgiyi uygulamadaki beceri, iyi niyet, özveri ve kalite her daim açık ara fark yaratıyor; yeniden görüşmek üzere 🙂
Çok teşekkürler bu güzel yorum için. Gerçekten planlamadan son noktaya kadar çok önem veriyoruz gezinin hatasız olmasına; bunun fark edilmesi bizim için çok önemli. Sevgiler…
Seyahat etmeyi seven, yeni yerleri keşfetmeyi sevenlerin mutlaka görmesi gereken bir ülke. Yaşadığım en muhteşem gezilerden biriydi. Bunu bize yaşattığın için teşekkürler Engin Ersöz.
Daha nice gezilere diyelim o zaman. Çok ülke gördük seninle. Bu gezide de yanımızda olduğun için biz teşekkür ederiz. Dünyanın bir ucuna gitmek için bize güvenilmesi bizim için çok değerli. Sevgiler.
Titiz ön çalışmalardan belliydi gezinin güzel geçeceği. Meğer İzlanda ne müthiş bir ülkeymiş. Programımızın güzelliği, keyifle uygulanması, iyi rehber, sevimli şöför, iyi fotoğrafçılık da eklenince İzlanda en beğendiğim ülkeler arasına girdi. Engin ve Onur, sizinle her yere giderim ben…
Uzun süredir tanışmamıza rağmen seninle ilk gezimizdi Nur. Bu güzel yorumu alabilecek şekilde geziyi tamamlamak bizi mutlu etti. Biz de hem sana hem tüm ekibe harika uyum için teşekkür ederiz. Başka gezilerde birlikte olmak dileğiyle…
Hayatimin en guzel gezilerden biriydi. Izlanda cok degisik bir ulke. Dogayi sevenlerin mutlaka gormesi gereken bir yer. Hayatimda ilk defa bir grup gezisinden memnun ayrildim. Tura katilan kisileri tanimaktan cok mutlu oldum. En onemlisi turun cok iyi organize edilmis, her seyin arastirilip detayli planlanmis olmasi kuskusuz. Engin hocaya ve Onur’a emeklerinden dolayi tekrar tesekkur ederim. Cok guzel anilarla dondum.
Çok teşekkür ederiz bu güzel yorum için, dünyanın başka güzel yerlerini de birlikte gezelim.
Çok teşekkür ederiz. Bu yorumu almak bizim için çok değerli. Başka gezilerde birlikte olayı dileriz.