Cengiz Han Kimdir?
Cengiz Han Kimdir?
Cengiz Han, (doğum adıyla Temuçin, 1162 – Ağustos 1227), Moğol İmparatorluğu’nun kurucusu ve ilk Kağanı olan Moğol komutan ve hükümdardır. Hükümdarlığı döneminde gerçekleştirdiği hiçbir savaşı kaybetmeyen Cengiz Han, dünya tarihinin en büyük askerî liderlerinden birisi olarak kabul edilmektedir. 13. yüzyılın başında Orta Asya’daki tüm göçebe bozkır kavimlerini birleştirip, bir ulus hâline getirerek Moğol siyasi kimliği çatısı altında toplamıştır.
Cengiz Han, hükümdarlığı döneminde 1206-1227 arasında, Kuzey Çin’deki Batı Xia ve Jin Hanedanı; Türkistan’daki Kara Hıtay, Maveraünnehir; Harezm, Horasan ve İran’daki Harezmşahlar, Kafkasya’daki Gürcüler, Deşt-i Kıpçak’taki Rus Knezlikleri, Kıpçaklar ile İdil Bulgarları üzerine seferler yaptı. Bunların sonucunda Pasifik Okyanusu’ndan Hazar Denizi’ne ve Karadeniz’in kuzeyine kadar uzanan bir imparatorluk kurdu. Öyle ki, Cengiz Han tarafından kurulan Moğol İmparatorluğu, 1206 yılında Asya’nın çoğunu ve Avrupa’nın bir kısmını kaplıyordu.
Cengiz Han Hangi Tarihler Arasında Yaşadı?
Cengiz Han’ın tam olarak hangi tarihte doğduğu kesin olarak bilinmese de tarihçiler M.S 1160 civarını işaret etmektedir. Ölümü ise savaşçı kişiliğini yansıtır bir biçimde Ağustos 1227’de Tangut halkına yaptığı bir sefer sırasında gerçekleşmiştir. Ölüm nedeni ise muhtemelen hıyarcıklı vebadır.
Doğumu
Söylentilere ve efsaneye göre Moğolların lideri Yesügey Bahadır bir gün Onon Irmağı kıyılarında şahini ile avlanırken gelinleri taşımak için özel olarak ayrılmış bir at arabasına rastladı. Yesügey, arabada oturan kıza ilk görüşte âşık olmuştu. Yesügey iki kardeşini yanına alarak ağır ağır giden düğün arabasına yetiştiler. Üç kardeş Onggirat boyunun Olkunat kabilesinden olan Höelin adındaki yeni evli gelini yakaladılar. Höelin başka seçme şansı olmadığı için Yesügey Bahadır’ı yeni kocası olarak kabullendi. Yesügey onunla, doğurduğu oğlan bir kahraman olacak diyerek evlenmişti.
Yesügey, Tatarlar üzerine yaptığı bir akından geri döndüğünde, karısı Höelin’in hamile olduğu haberiyle karşılandı. Kaynaklarda bebeğin doğumu sırasında Höelin’in kapısına bir yay ve ok asılarak şeytanın girmesinin engellendiği ancak yakın akrabalar ve bir kadın Şamanın ebe olarak görev yaptığı ileri sürülmektedir. Şaman, bebeği çok yakından inceleyerek, geleceği hakkında kehanette bulunabilecek bir im arayacaktı. Efsaneye göre sağ avucunun içinde sonraları gayet doğal olarak, gücün ve çok kan dökeceğinin simgesi olarak nitelendirilecek aşık kemiği biçiminde bir kan pıhtısı ile doğdu.
Yesügey Bahadır düşman olduğu Tatar kabilelerinden birinin reisi olan Temuçin adlı bir kişiyi tutsak almıştı. İşte bu olay üzerine Yesügey Bahadır oğluna Temuçin adını verdi. Temuçin, katı, sağlam, sert, dayanıklı ve demir gibi anlamlarına gelmektedir.
Erken Yaşamı ve Evliliği
Yesügey Bahadır ve Höelin’in Temuçin’den başka Hasar, Haçi ve Temüge adlarını taşıyan üç oğlu ile Temulun adında bir kızları olmuştur. Bunun yanı sıra Temuçin’in Bekter ve Belgütay adlı iki üvey kardeşi vardı. Temuçin 9 yaşındayken, babası Yesügey Bahadır onu evlendirmek için kendisini de yanına alarak Temuçin’in annesi Höelin’in kabilesi olan Onkıratların yanına gitti. Yesügey, kayın biraderinin kızı Börte’yi oğlu Temuçin’e istedi.
Börte adındaki kız Temuçin’den bir yaş büyüktü. Anlaşma gereği Temuçin orada kalacaktı. Burada evlilik yaşı olan, 10 yaşına gelene kadar evin başkanına hizmet edecekti. Fakat Yesügey Bahadır evine dönerken yolda karşılaştığı ve konuk olduğu Tatarlar tarafından, eski husumetlerinin sonucu olarak zehirlendi. Yesugey Bahadır ne olursa olsun ölmeden önce Temuçin’in geri getirilmesi için emir verdi fakat Temuçinİn geldiğini görmeden öldü.
Buradan sonrası Temuçin için oldukça karışık yıllar
Temuçin ve ailesi, ilk olarak akraba kabilelerden Tayciutlara katılmaya karar vererek yanlarına gittiler ancak, Tayciutlar Temuçin ile ailesini yanlarına almak istemediler. Yesügey’in erkek kardeşleri de Höelin ve çocuklarına yardım etmediler. Bir süre sonra da Yesügey’in kabilesi Temuçin’in annesi Höelin’in yani bir kadının emri altında kalmak istemeyerek göç etti. Höelin, kabilesinin sürülerinden hiçbir hak iddia etmeyerek Burhan Haldun Dağının eteklerindeki ormanlık yamaçlara ailesi ile birlikte yerleşti. Sürü sahibi olamadıkları için et yiyemeden, süt içemeden sadece ırmakda balıkçılık yaparak, ormanda yabani meyveler ve kökler toplayarak yaşamlarını sürdürebiliyorlardı.
Temuçin 10-11 yaşlarında iken çok iyi bir arkadaş edindi. Bu çocuk Cacırat boyundan Camuka adlı kendi yaşıtında birisi idi. Sonunda dostlukları o derece ilerlemişti ki anda yani kan kardeşi olmak için and içtiler.
Vaktiniz olduğunda 2 saat uzunluğundaki filmi de seyretmelisiniz.
Bu sıralarda, Temuçin 13 yaşında iken üvey kardeşi Bekter ile arasındaki rekabet ileri boyutlara vardı ve Temuçin, Yesügey’in diğer hanımından doğan üvey kardeşi Bekter’i bir av sorunu sonucu çıkan kavgadan sonra öldürdü.
Tayciut’lar, Bekter Höelin’in öz oğlu olmamasına karşın Tayciutlara karşı birlik olması gerekirken böyle bir hareket yaptığı için Temuçin’e çok sinirlendi. Nitekim Tayciutlar kısa bir süre sonra saldırarak Temuçin’i tutsak aldılar. Tayciutların lideri tarafından tutsak edilen Temuçin, bir köpek gibi boynuna bir tahtadan yapılmış tasma takarak kabilelere gösterildi. Ancak bir gün bekçiyi bir darbe ile saf dışı bırakıp koruluğa doğru kaçarak Onon Irmağı kıyısına doğru kaçtı.
Tahta boyunduruk başının soğuk sudan yeterince yüksekte durmasını sağlıyordu. Peşindekilerin tümü koruluğu araştırırken, ırmağın aşağısındaki evine doğru giden bir adam Temuçin’i yattığı yerde görür görmez tanımıştı. Bu adam, Temuçin tutsak edildikten sonra evinde tutulduğu Sohan Şira idi. Uzaktan Temuçin’i arayan izleyenlerin bu tarafa geldiğini görünce Sohan Şira onlara engel olmak için herkese şimdiye kadar aradıkları yerleri bir kez daha kontrol etmelerini önerdi. Temuçin, tehlike geçtikten sonra Sohan Şira’nın gittiği yoldan sendeleyerek ilerledi ve bir önceki geceyi geçirdiği çadıra ulaştı. Üzerinden sular damlayan titreyen Temuçin’i gören Sohan Şira oradan uzaklaşmasını istedi.
Buna karşın ailesi, karısı, iki çocuğu ve kızı Temuçin’e yakın davranarak boyunduruğu ve kelepçesini çıkararak Temuçin’in karnını doyurdular ve ıslak elbiselerini kuruttular. Daha sonra da Temuçin’i koyun yünüyle dolu bir arabanın içinde sakladılar. Ertesi gün Tayciutlar, Sohan Şira’nın çadırına gelerek her tarafı karıştırıp yatakların altına baktılar. Sıra yün dolu arabaya geldiğinde, tam Temuçin’in ayaklarını görecekleri sırada Sohan Şira, böyle sıcak bir havada bu kadar yünün altında kim saklanır diyerek izleyenlerin oradan uzaklaşmasını sağladı. Sonunda, Sohan Şira Temuçin’in kaçma şansını arttırmak için yiyecek, içecek ve iyi bir at verdi.
Temuçin, annesinin Onon’un üst kesimlerindeki sığınağına giden yolu izleyerek sonunda ailesine geri döndü. Temuçin, ileri de Cengiz Han olduğunda kendisine yardım edenleri hiç unutmamıştır ki bunlar arasında kendisini tutsaklıktan kurtaran Sohan Şira ve onun çocukları da vardır. Bir tanesine general rütbesi vermiştir.
Bu olayın üzerinden bir yıl geçmişti. Aile yalnızca bir sürüye ve dokuz tane ata sahipti. Bir gün Temuçin’in üvey kardeşi Belgütay’ın marmot avlamak için kamp dışına çıktığı sırada hırsızlar kalan sekiz atı çaldılar. Temuçin ellerinde kalan son ata atladı ve sonraki iki gün boyunca hırsızların izini sürdü. Üçüncü gün sabahı bir çadıra ve çadırın yanındaki ağıldaki oldukça büyük bir at sürüsüyle ilgilenen Bughurçi adlı bir gence rastladı. Bughurçi, Temuçin’in uzun süredir koşturduğu atının durumunu görünce Temuçin’e yorgunluktan neredeyse ölmek üzere olan atını sürüsündeki zinde atlardan biriyle değiştirmesi için ısrar etti. Temuçin atını değiştirip oradan ayrılırken Bughurçi aniden bir karar verdi ve “at hırsızlığı hepimizin ortak sorunu bende seninle birlikte geleceğim” dedi. Üç gün sonra Temuçin ve Bughurçi hırsızlara ve çalıntı atlardan oluşan sürülere yetişti. İki arkadaş anında harekete geçerek sürünün arkasına daldı ve Temuçin’e ait olan atların iplerini kesip yedeklerine alarak dörtnala uzaklaştılar. Bughurçi’nin babasının kampına yaklaştıkları sırada Temuçin, “sen olmasaydın atlarımı nasıl bulurdum gel bunları üleşelim yalnızca hangilerini almak istediğini söyle yeter” dedi. Babası varlıklı biri olan Bughurçi “hayır” diye yanıtladı. Temuçin gerçekten Bughurçi’nin asil davranışını unutmayacak ve Bughurçi ileride yanından ayırmadığı sağ kolu, atlarının baş seyisi, zırhlı tümen komutanı ve Moğolların en büyük generallerinden biri olacaktı.
Temuçin, 9 yaşındayken nişanlandığı Börte ile babasının ölmeden önce kararlaştırdığı gibi evlilik düğünü yapmak için kayınpederini ziyaret etmeye ve evlilik anlaşmasına hâlâ razı olup olmadığını sormak için üvey kardeşi Belgütay ile birlikte Kongirat ülkesine doğru yola çıktı. Temuçin’i çok iyi karşıladılar ve evlilik gerçekleşti. Evlilik tarihi olarak kesin olmamakla birlikte 1178, 1180 ve 1181 tarihleri ileri sürülmektedir. Temuçin Börte ile evlendiği zamanlarda Merkit Kabilesi’nin büyük bir saldırısına uğradı. Bu saldırıda Temuçin kendi canını ve karargahını kurtardığı hâlde henüz yeni evlendiği eşi Börte Merkitler tarafından kaçırıldı. Bataklıkları yararak düşmanı ağır yenilgiye uğratan Temuçin, karısını onların elinden alamamış ancak bu zafer ona çok büyük bir ün ve saygınlık kazandırmıştı.
Temuçin’in doğumundan önce babası Yesügey Bahadır, Keraitlerin lideri Tuğrul ile kardeşlik yemini etmişti. Temuçin, kardeşi Kasar ve üvey kardeşi Belgütay’ı yanına alarak yeni bir müttefik kazanmaya gitti. Başlarına geleni Tuğrul’a anlattı. Önceden Temuçin’in babası tarafından yardım gören Tuğrul Han, Temuçin’i korumasına aldı. Tuğrul onu çok iyi karşıladı ve kendisine evladım diye hitap etti. Tuğrul, Temuçin’in Cungar Kabilesi şefi Camuka’ya da uğramalarını ve onlarında desteğini almalarını söyledi. Üç kardeş Camuka’ya da giderek durumu anlattılar. Temuçin’in kan kardeşi olan Camuka, yapılanlara kendi namusuna yapılmış gibi öfkelendi ve Tuğrul’a verdiği söze uyacağını teyit etti.
Merkitlere karşı savaş hazırlıkları süratle tamamlandı. Camuka toplanma bölgesine üç gün önce gelerek Temuçin’e hazır olduklarını bildirmiş Tuğrul komutasındaki Keraitlerin de gelmesinden sonra saldırıya başlandı. Saldırı haberini alan Merkit kabileleri Selenge ırmağı akıntısı boyunca kaçmışlardı. Ama çoğu büyük baskında avlanmıştı. Temuçin ilk gece baskınında, Börte’nin kurtarıldığını Camuka’ya bildirdi ve saldırıyı yavaşlattı.
Ordu ve İmparatorluk
1189’da toplanan bir kurultay kararı ile Temuçin’e Kağan ünvanı verildi. Bu kurultayda Temuçin, teşkilatı için en güvenilen yakınlarından bir danışma meclisi oluşturmuştur. Ancak 1189 kurultayı kararlarını herkes tanımamıştı. Tatarlar bu dönemde Çin’in sınır bölgelerini yağma ediyor ve korku saçıyorlardı. Moğollar, Tatarların bölgelerinin ötesinde Çinlilere en yakın olanlardı.
Temuçin ve arkadaşı Tuğrul, 1200 yılı civarlarında bugün Moğolistan’da, eskidense Çin’de yaşayan Tatarlar‘a karşı bir sefer düzenlemiş ve 1202 yılında Tatarları mağlup etmiştir. Daha sonrasında anlaşmazlığa düşen Temuçin ve Tuğrul kendi aralarında savaşmış ve savaşın sonunda Tuğrul Temuçin tarafından öldürülmüştür.
Tuğrul’un ortadan kaldırılması ve Temuçin’in Merkitler’i, Naymanlar’ı, Keraitler’i, Tatarlar’ı ve diğer küçük boyları liderliği altında birleştirmesi onu Orta Asya bozkırlarındaki tek güç durumuna getirdi. 1206 yılının ilkbaharında Onon ırmağının kaynaklarında, kendisine bağlanmış olan bütün boyları bir araya getirerek büyük bir kurultay topladı. Tüm göçebe konfederasyonları birleştiren Temuçin tek bir ulus yarattı ve bu ulusa Moğol Ulusu adını verdi. Artık o Moğolların salt efendisi idi. 1206 kurultayının en önemli kararı Temuçin’in daha önce aldığı Kağan sanına ek olarak Cengiz sanını almasıdır. Bu tarihten sonra kendisine Cengiz Kağan ya da Cengiz Han diye söylenmesini istemiştir. Aslında bu o dönemin söyleyişi ile Çinngiz Kan biçiminde idi. Temuçin bu sırada 44 yaşında bulunuyordu. Moğol toplumu, Cengiz Han’dan önce örgütsüzdü. 1206 kurultayında devletin ordu ve toplumsal örgütü düzenlendi.
Bozkır geleneğinden gelen onlu teşkilatı kullanarak yetenek ve kişilerin bireysel üstünlüğüne dayanan bir ordu oluşturan Cengiz Han’ın büyük bir asker olarak ün kazanmasının temelinde, kurduğu posta teşkilatı ve casus ağı ile istihbarat sanatına verdiği büyük değer önemli bir yer tutmaktadır. Yaptığı seferler sonucunda pek çok kent tahrip olmuş ve milyonlarca insan da katledilmiştir ancak Cengiz Yasası adı ile metinleştirilen kuralları ile işkenceyi, yalan söylemeyi, hırsızlık yapmayı ve zina etmeyi de yasaklamış; zanaatkârlar, doktorlar, belli bilgi becerisi olan eğitimli kişiler ve her dinden din adamlarına, hangi ulustan olursa olsun aralarında bir ayrım yapılmaksızın saygı gösterilmesi ve vergiden muaf tutulmalarını da yasalaştırmıştır.
Moğol İmparatorluğu bir devlet olarak gerçek oluşumunu ancak Uygurların tam katılımı ile sağlamıştır. Moğol İmparatorluğunun ilk öğretmenleri ve ilk memurları Uygurlar olmuştur. Uygurlar, yerleşik yaşama geçmişler, edebiyat, sanat açısından olduğu kadar ticaret açsından da parlak bir uygarlığa sahiplerdi. Bu nedenle bir devlet yönetimi için ne gerekiyorsa onu biliyor ve uyguluyorlardı. Cengiz Han, Naymanlara karşı savaşı sırasında tutsak aldığı bir Uygur mühürdarı yardımıyla Uygurların damga ve yazı kullandığını görünce, Uygur damgacısını emirlerini yazması için görevlendirdi ve damga bastıktan sonra koruması için emanet etti.
Bunun ötesinde Cengiz Han, yazabilmenin ne kadar önemli olduğunu görmüştü. Uygurların kendilerine ilişkin bir abece’leri vardı. Yüzyıllardan beri gelişen bu yazı hemen Cengiz Han tarafından benimsendi ve Cengiz Han, Uygur damgacısından bu yazıyı Moğolca için uyarlamasını ve dört oğluna da bu yazıyı öğretmesini istedi. Bu konuda aile içinde başlatılan eğitim ile Uygur yazısı sonrasında tüm Moğol İmparatorluğu’nda kullanılmaya başlandı. Moğollar’ın Uygurların kültürüne olan ilgileri Uygurlar ve Moğollar arasındaki karşılıklı bir çekime yol açtı ve Uygur hükümdarı Barçuk, Cengiz Han’ı kutlamak için elçilerini yolladı. Cengiz Han da bunun karşılığında onu Karakurum‘a davet etti. Uygur hükümdarı Barçuk değerli mücevher ve kumaşlarla Cengiz Han’ın huzuruna geldiğinde görkemli bir biçimde karşılandı. Cengiz Han kızı Altun Beki‘yi onunla evlendirildi. Böylece Uygurlar ile Cengiz Han arasında bir akrabalık kurulmuş oldu.
Bu efsane başarıları elde eden Cengiz Han’ın görünüşüyle alakalı kesin bir bilgi yoktur. Bu durumun nedeni olarak, Cengiz Han’a ait bir çizim ya da portrenin günümüze kadar ulaşamamasını göstermiştir. Ayrıca Cengiz Han’ı resmeden eserler, ya Cengiz’in ölümünden çok sonra yapılmış ya da aynı dönemde yaşamalarına rağmen Cengiz Han’ı hiç tanımayan ressamlar tarafından çizilmiştir.
Moğollara yazı sistemi Uygurların fethinden sonra gelmiştir. Bu nedenle Moğol İmparatorluğu’na dair pek az yazılı belge mevcuttur. Günümüze ulaşan belgelerin büyük bir kısmı da yabancı devletler tarafından yazılmıştır. Moğollar hakkındaki en önemli eserlerden biri olan Moğolların Gizli Tarihi, Cengiz’in ölümünden epey sonra anonim olarak yazılmıştır.
Ölümü ve Mezarı
Cengiz Han, 1227 yılında Kuzey Çin’deki Tangutlar‘ı yendiği seferden dönerken bilinmeyen bir nedenle öldü. Mezarının yeri ise günümüzde hâlâ bilinmemektedir. Ünlü bir söylentiye göre, kendisi ölmeden önce mezarının gizli tutulmasını vasiyet etmiş, o ölünce de yakınları onu bilinmeyen bir yere gömmüş, daha sonra cenazeye katılan herkes mezarın yeri hiçbir biçimde bilinmesin diye kendilerini öldürmüştür. Fakat bu iddia, birçok kişi tarafından gerçekçi olarak kabul edilmez. Günümüzde arkeologlar Cengiz’in gömüldüğü yere yaklaştıklarını düşünüyorlar. İlerleyen yıllarda modern Moğolistan’ın olağanüstü bir keşfe ev sahipliği yapması mümkündür.
Cengiz Han’ın ölümünden sonra oğlu Ögeday, Moğol İmparatorluğu’nun başına geçmiş ve 1241 yılında ölene dek hüküm sürmüştür. Ancak Moğollar birleşik kalamamış ve Cengiz’in torunlarından Möngke Han‘ın ölümünden sonra 1259’a iç savaşa teslim olarak parçalanmıştır.