Zeugma
Zeugma Antik Kenti
Belkıs/Zeugma, Gaziantep’in Nizip ilçesinin 10 kilometre doğusunda, tepeler üzerine kurulmuş bir kenttir. Büyük İskender’in generallerinden I. Selevkos Nikator, MÖ 300’de, Büyük İskender’in, Fırat Nehri’ni geçtiği yerde, Selevkeia Euphrates ismiyle bir kent kurmuştur. Bu kentin karşısına da eşi Apama’nın adıyla ikinci bir kent kurarak, bu iki kenti bir köprüyle birbirine bağlamıştır. Kent, MÖ 31’den itibaren Roma’ya bağlanarak adı geçit-köprü anlamında “Zeugma” olarak değiştirilmiştir. Roma Dönemi’nde kent altın çağını yaşamıştır. MS 256 yılında Sasani Kralı I. Şapur, Zeugma’yı ele geçirerek yakıp yıkmıştır. Bu tarihten sonra Zeugma bir daha eski ihtişamına ulaşamamıştır.
Zeugma, özellikle Roma döneminde, sanat alanında çok ilerlemiş, zengin villaları süsleyen mozaik döşemeler dünya örnekleri ile yarışır hale gelmiştir. Bölgenin sadece bir bölümünde gerçekleştirilen kazılarda gün ışığına çıkarılan mozaikler Zeugma’nın tam anlamıyla bir mozaik kenti olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Zeugma kazıları sırasında ulaşılan ve bu alanda bir “dünya rekorunu” Gaziantep’e ve Türkiye’ye kazandıran bullalar (Mühür Baskı) da Belkıs/Zeugma’yı eşsiz kılan özellikler arasındadır.
Çingene Kızı mozaiği, Zeugma Antik Kenti kazılarına o dönem başkanlık eden emekli öğretim üyesi Rifat Ergeç ve ekibi tarafından, 1998 yılındaki kurtarma kazıları sırasında, bir vatandaşın gösterdiği Kelekağzı bölgesinde açılan yaklaşık 15 metrekarelik tahrip edilmiş mozaiğin üzerindeki kırık bir sütunun kaldırılmasıyla tesadüfen bulunmuştur.
Bir villanın yemek odasının zeminindeki birçok bölümü tahrip edilmiş mozaiği, kaçakçıların, üzerindeki sütun nedeniyle fark etmediği belirlenmiştir. Kulağındaki küpeler, iri gözleri ve başındaki bağ nedeniyle “Çingene Kızı” olarak adlandırılan mozaik, bulunduğu günden itibaren Gaziantep’in tanıtımına büyük katkı sağlamaktadır.
1960’lı yıllarda kaçak kazılar sırasında parçalanan ve yasa dışı yollarla yurt dışına kaçırılan Çingene Kızı mozaiğinin 12 kayıp parçasının ise yıllar sonra ABD’nin Bowling Green State Üniversitesinde Wolfe Sanat Merkezi girişinde üzeri cam panel içinde döşenmiş vaziyette sergileniyordu.
2012 yılında istendi
Dr. Stephanie Hooper tarafından 2012 yılında yapılan araştırmada, Bowling Green State Üniversitesince 35 bin dolar karşılığında satın alınan mozaiklerin, Zeugma Antik Kenti kökenli olduğu belirlendi.
Kültür ve Turizm Bakanlığının bundan haberdar olması üzerine, antik kentin kazı başkanı Prof. Dr. Kutalmış Görkay’dan konuyu incelemesi ve bir rapor hazırlaması istendi.
Görkay’ın hazırladığı raporda, üniversitede sergilenen eserlerin, Çingene Kızı mozaiğinin bordüründen çalınan parçalar olduğunu ortaya koyması üzerine Bakanlık, 2012 yılında resmi olarak mozaiklerin Türkiye’ye iadesini istedi.
Yaklaşık 5,5 yıl süren görüşmeler sonucu 15 Mayıs’ta Kültür ve Turizm Bakanlığı ile ABD’nin Bowling Green Eyalet Üniversitesi arasında Zeugma mozaiklerine ait 12 parçanın Türkiye’ye getirilmesine ilişkin protokol imzalandı ve 2018 yılında kayıp (kaçırılan) parçalar ülkemize geldi.
ÇİNGENE KIZI MOZAİĞİ TARİHÇESİ
Çingene Kızı mozaiği, Nizip’te Fırat Nehri kıyısında bulunan Zeugma Antik Kenti’nde 1998 yılındaki kazı çalışmaları esnasında çıkarıldı. Fakat birçok kayıp parçası vardı. Çünkü yaklaşık 300 metrekarelik bir alan üzerine işlenmiştir.
Çingene Kızı ismi verilmesinin sebebi ise, eseri yapan kişinin, eserdeki insan suretinin saçlarını örgülü ve renkli kurdelelerle resmetmiş olması. Kimilerine göre Büyük İskender, kimilerine göre ise Yer Tanrısı Gaia’dan esinlenilerek oluşturulmuştur.
Bölgede kaçakçılar tarafından yapılan kazılarda gözden kaçırılan Çingene Kızı mozaiği aslında tek parça değildir. Büyükçe bir odanın zeminini tamamen kaplayan bir eserin küçük bir parçasıdır.
MS. 2. yüzyıla ait olan eserin sahibi belli değildir fakat sanatçının bir deha olduğu konusunda yetkililer hemfikirdir. Çingene Kızı mozaiğinin sadece Çingene Kızı suretini içeren kısmı sanıldığından daha küçük. Yaklaşık 70-80 cm genişliğindedir. Bakışlarındaki hüzün ve yapımında kullanılan teknikler nedeniyle Zeugma’nın Mona Lisa’sı olarak anılmaktadır..
ZEUGMA NEDİR?
Zeugma, MÖ 300 civarında Büyük İskender’in generallerinden Selevkos I Nikator tarafından kurulmuş bir antik şehirdir.
Bugün, Gaziantep ilinin Nizip ilçesine 10 km uzaklıktaki Belkıs mahallesi eteklerindedir. İlk olarak kurucusu adına Fırat’da Selevkosya anlamına gelen “Selevkaya Euphrates” olarak anılan şehir Roma İmparatorluğu tarafından ele geçtikten sonra köprü anlamına gelen “Zeugma” ismiyle anılmaya başlandı. Antioch (Antakya) Çin arasında Fırat yoluyla oluşan geçitte liman olarak büyük bir ticari değer kazandı.
Yapılan kazı çalışmalarında A, B ve C olarak üç bölümde incelenen şehrin villaları ve çarşılarının bulunduğu A ve B bölümleri bugün Birecik Hidroelektrik Baraj gölü altında bulunmaktadır. Henüz kazı yapılmamış C bölümünde ileride bir açık hava müzesi oluşturulması planlanmaktadır. Antik şehir, Roma döneminden kalan mozaikleri ile dünyaca ünlüdür.
Zeugma kazılarından çıkarılan mozaikler bir süre Gaziantep Arkeoloji Müzesinde sergilendikten sonra, 2011 yılında Zeugma Mozaik Müzesine taşınmışlardır.
ZEUGMA'NIN KRONOLOJİK TARİHÇESİ
MÖ 300 – Büyük İskender’in Generallerinden Selevkos I Nikator Belkıs/Zeugma’nın ilk yerleşimi olan Selevkeya Euphrates kentini kurar MÖ 1. yüzyıl – Kentin Selevkaya Euphrates adı korunarak Kommagene Krallığı’’ın 4 büyük kentinden biri olur.
1. yüzyıl – 1. yüzyılın ilk çeyreğinde Roma İmparatorluğu’nun topraklarına katılır ve ismi de “köprü “, “geçit” anlamına gelen “Zeugma” olarak değiştirilir. Sasani Kralı I. Şapur Belkıs/Zeugma’yı ele geçirerek yakıp yıkar. 4. yüzyıl – Belkıs/Zeugma geç Roma hakimiyetine girer. 5-6. yüzyıl – Belkıs/Zeugma Erken Roma hakimiyetine girer. 7. yüzyıl – İslam Akınları sonucu Belkıs/Zeugma terk edilir. 10-12. yüzyıl – Küçük bir İslami yerleşimi oluşur. 16. yüzyıl – Bugünkü adıyla Belkıs Köyü kurulur.
MOZAİK NEDİR?
Sanatta mozaik; bir yüzeyin, farklı renklerdeki küçük parçacıkların yan yana getirilmesi yöntemiyle süslenmesi ve bu şekilde üretilmiş eserdir. Taş, cam, tuğla, metal veya deniz kabuğu gibi çok çeşitli malzemelerden mozaik yapılabilir. Kakmacılıktan farklı olarak, mozaik sanatında parçacıklar yüzeydeki çukurcuklara yerleştirilmez, yüzeye yapıştırıcı ile tutturulur.
Etimoloji
Türkçeye Fransızca “mosaïque”ten geçen mozaik sözcüğünün kökeni Latince musaicum (mozaik, Müzlerin eseri) kavramıdır. Bunun nedeni Ortaçağ mozaiklerinde çoğunlukla sanat perisi Müzlerin resmedilmiş olmasıdır.
Tarihçe
Mozaiğin tarihi antik çağlara uzanır. Sümer kenti Uruk’ta MÖ 3. binyıla ait, mozaiğe benzer duvar kaplamaları bulunmuştur. Koni şeklindeki terakota kaplamaların kenarları kırmızı, siyah ve beyaz renktedir. Bu kaplama malzemeleriyle zikzak hatlar ve yamuk gibi çeşitli geometrik şekiller oluşturulmuştur. Bu kaplamalar estetik görünümünün yanı sıra güneşte kurutulmuş tuğlaları yağmur ve rüzgârdan koruyordu. Ancak bu teknik zamanla yok olmuştur ve sonraki dönemlerdeki mozaiğin gelişimi ile alakası yoktur.
Roma İmparatorluğu zamanında daha çok şehir kaldırımlarında, meydanlarda, ev avlularında kullanılan, sırlı seramikten yapılmış mozaiklerin parçaları birkaç milimetre kadar küçük olabilmektedir. Gaziantep Arkeoloji Müzesinde bulunan ve Zeugma antik şehrindeki villalardan çıkarılan mozaikler bu dönem eserlerinin en güzel örnekleri arasındadır. Hatay’ın Antakya ilçesi de Roma dönemine ait seçkin bir mozaik koleksiyonunu barındırır.
Mozaiğe çok farklı zamanlarda ve çok farklı kültürlerde rastlanmasına rağmen, altın devrini 4.-14. yüzyıllarda Bizans’ta yaşadığı söylenebilir. Bu dönemde Bizans’ta başlıca resim sanatı mozaik olmuştur.
Duvar ve tavan mozaikleri konusunda uzmanlaşan Bizanslılar ise parçacık olarak İtalya’da üretilen ve kalın, renkli camdan oluşan plakalar (smalti) kullanmakla ünlüdürler. Bu dönemde, camlar, ışığı daha iyi yönlendirebilmek için farklı açılarda, ve sıvasız olarak yerleştirildi. Bazı desenlerde, camların arkasına gümüş ya da altın yapraklar yapıştırıldı. Daha çok dini görüntüler betimleyen Roma mozaiklerinin aksine Bizanslılar aristokrasinin de mozaiklerini yarattılar.
İslam kültürü ise mozaik desenlerine getirdiği matematiksel zenginlikle ünlüdür. Yer yer cam küpler ve taşlar kullanılmış olsa da, İslami eserlerde, genelde, desen için özellikle üretilmiş, daha sonra, kenarları elde zımparalanarak boşluksuz yan yana oturacak şekle sokulmuş çini plakalar kullanılmıştır.
Antoni Gaudi, Guell Parkındaki koltukları mozaikle kaplayarak tekniğe yeni bir uygulama kanalı açmıştır. Bu mozaikler, farklı amaçlarla yaratılmış seramik ürünlerin yeniden düzenlenmesiyle meydana geldikleri icin kolaj tekniginin ilk örneği olarak da gösterilebilir. Gaudi’nin uyguladığı seramik kaplama tekniğinin özgün adı “trencadis” tir ve Katalanca bir sözcüktür. Kullanılmayacağı, bir işe yaramayacağı varsayılan seramik ve cam parçalarıyla bir binanın giydirilmesidir. Aralarında Chagall ve Picasso’nun bulunduğu birçok modern sanatçı da eserlerini mozaik şeklinde ortaya koymuş, mozaik eserlerin konularına zenginlik katmışlardır. Günümüzde mozaikler mobilya dekorasyonundan yer kaplamalarına, bina kaplamalarından oda bölmelerine kadar birçok farklı yerde kullanılmaktadır. Konular soyut kavramlardan hiperrealist portrelere kadar çeşitlilik kazanmıştır.