Petra

Anasayfa » Petra

Petra Antik Kenti

Bu yazımızın konusu belki de çoğunuzun bu geziye katılma nedeni olan Petra Antik Kenti. Dünyanın 7 Harikasından biri olan Petra kesinlikle herkesi etkileyen bir yer. Peki ama buranın olayı nedir? Kimler? Ne zaman? İnşaa etmişler burayı. Hadi biraz detaylı bakalım. Petra Antik Kenti Ürdün’ün Wadi Musa bölgesinde yer alıyor ve instagram’da hepimizin aşina olduğu El Hazne dışında görülecek çok yeri var ve büyük bir alana yayılmış. Yazımızda hem Petra’yı anlatmaya hem de Patra günümüz için tüyolar ve yardımcı bilgiler vermeye çalışacağım.

Öncelikle Petra inşaa edilmiş değil kayalara oyulmuş bir kent. Kolay şekil verilebilen kızıla yakın renkli kayalar nedeniyle buraya Gül Şehri ya da Kızıl Şehir de deniliyor. 1985 yılında Unesco Dünya Mirası listesine eklenen Petra daha sonra 2007 yılında Dünyanın 7 Harikasından birisi olarak tescillenmiş.

Ürdün’ün Lut Gölü’nden Akabe Körfezine kadar uzanan geniş bir coğrafyada yer alan Petra Antik Kenti, kayalar içine oyulmuş yapıları ile büyüleyici bir güzelliğe sahip. Kentin bu ihtişamlı görünümüne bakıldığında isminin Yunanca ‘taş’ anlamına gelmesine de şaşırmamak gerekiyor.

Petra, güneş ışığının düşme açısına göre değişen pembe, kırmızı, sarı, turuncu renkli görüntüsü ise unutulmaz bir manzara oluşturuyor.

Petra milattan önce Nebatiler tarafından yapılmış. Değişik zaman dilimlerinde yapımı devam eden Petra’nın bu yapım süreci yaklaşık 500 yıla yayılmış ve hala gün yüzüne çıkarılmamış olan yerler var. Burada Nebatile bu zaman dilimi boyunca; Kumtaşı kayalarına anıt mezarlar, görkemli tapınaklar, kaya mezarlar, evler, ticarethaneler yapmışlar. Bu eserler ilk zamanlarda daha çok Mısırların ve Asurluların yapılarına benzerken sonrasında ise ticaretle birlikte doğan etkileşimle eski Yunanlılardan ve Romalılardan esinlenmişler.

MS 106 yılında Roma tarafından fethedilmeden önce Petra, bölgede geçimini ticaretten sağlayan ve Aramice konuşan Nebatilerin kentiydi. Şehir MÖ 400 ile MS 106 yılları arasında Nebati Krallığı’nın başkenti olarak var olmuş. Nebatilerin adı MÖ 312 yılında Büyük İskender’in varislerinden Antigonus’un yaptığı aşağılamaya karşı çıkan millet olarak anılmasıyla biliniyor. Nebatiler su teknolojisinde oldukça üst seviyedelermiş. Bunun sayesinde Petra kervanların ve göçebelerin uğrak noktası olmuş.

Petra Arabistan, Mısır ve Doğu Akdeniz bölgelerinin kesişiminde yer almasından dolayı Nebatiler ticaret konusunda oldukça gelişmişler. Şehir tam 2000 yıl öncesi en parlak dönemini yaşamış. Ticaretle gitgide zenginleşen Petra, Kızıldeniz’den Basra Körfezi’ne hatta Gazze’den Şam’a kadar ticarette önemli bir kavşak noktası haline dönmüş. Böylece Arabistan, Mısır, Suriye, Hindistan, Yunanistan ve Roma’yı birbirine bağlayan bir yer olmuş. Bu sırada batıda Romalılar ve Yunanlılarla ve doğuda da Perslerle ticaret yapmaya başlamışlar.

Ticaret ve kervan yolları üzerinde yer aldığı için Nebati Krallığının oldukça zenginleşmesini sağlayan şehir, o dönemlerde yaklaşık 20-30 binlik bir nüfusa ev sahipliği yapmış. Petra’nın kurucusu olan Nebatiler yaşanan savaşlar sonucunda M.S. 106 yılında Romalılara yenilerek kenti Roma İmparatorluğu’na teslim etmişler. Bu tarihten sonra Romalıların yönetimindeki görkemli şehir Roma İmparatorluğu’nun Hristiyanlığı benimsemesi ile tam bir Hıristiyan kenti olmuş. Roma istilası sonrası Petra’da ticaret durma noktasına gelmiş. Romanın ikiye ayrılması ile Bizans egemenliğinin hüküm sürdüğü topraklar yaklaşık 300 yıl sonra İslamiyet’le tanışmış. 661’de Emevi Uygarlığı, 750 yılında ise Abbasi Uygarlığı renkli ve görkemli bu şehri ele geçirmiş.

Ulaşım alternatifleri

Petra’da yaşanan bu hakimiyet savaşları, sürekli değişen dengelere bir de sık sık bölgede meydana gelen depremler, dünyadaki ticaret yollarının da yer değiştirmesi eklenince Petra’nın ticaretteki öneminin yanında tarihi önemi de kaybolmaya başlıyor. Görkemli bir geçmişe sahip olan Petra’da, zaman içerisinde yaşanan depremler sonucunda binalar yıkılmış ve şehirdeki en önemli şey olan su yönetim sistemi zarar görmüş. Tüm bunların ardından bölgede yaşayan insanların da şehri terk etmesi ile Petra, bir kayıp şehre dönüşmüş.

Tam olarak kesin tarihi bilinmese de 1300’lü yıllarda bu görkemli şehrin tamamen terk edildiği düşünülüyor. Terk edildikten sonra Petra’ya az sayıda bedevi yerleşmiş ve bedeviler bu şehrin tahrip olmaması için sessiz sakin burada yaşamışlar. Bu terk edilmişliğin etkisiyle antik Petra kenti uzun süre üzerinde önemli bir insan yerleşimi bulunmadığı için de günümüze kadar hiçbir tahribata uğramadan gelebilmeyi başarmıştır.

1812 yılında Johann Ludwig Burckhardt tarafından yeniden keşfedilen Petra dünya çapında bir popülerliğe kavuşmuş ve şimdi her yıl yüzbinlerce turisti ağırlıyor.

Petra’nın hikayesi İslam’ın kayıp şehri olarak adlandırılmasıyla da ilişkili. Mekke’nin adı tarih kaynaklarında 8. yüzyıl öncesinde geçmiyor ve Mekke ticaret yolları üzerinde yer almıyor. Kuran’da tanımlanan bazı yer isimleri ve özellikleri ile Mekke’nin coğrafi yapısı uyuşmuyor. Tüm bunlar arkeolojik araştırmacıları Mekke’nin neresi olduğu konusunda arayışa itmiş. Muaviye öldükten sonra çıkan iç karışıklıklarda Kâbe Yezid’in askerleri tarafından taşa tutulmuş ve Kâbe yıkılmış.

Kanadalı bir arkeolog ve İslam tarihi araştırmacısı olan Dan Gibson sözü edilen yıkımın gerçekleştiği Kâbe’nin bugünkü Mekke’de değil, Petra’da gerçekleştiğini öne sürmüş. Dan Gibson’a göre Kur’an’da bahsedilen “Bekke” “Bekka” veya “Mekke” sözcükleriyle ifade edilen kıble Petra’daymış. Araplar Petra’ya Bekka diyormuş ki bu kelime Mekke ile oldukça yakın. Ayrıca Kuran’da geçen ayette Fil sahiplerinin kabeye saldırdıklarına dair bir ibare var. Arap yarımadasında su sıkıntısından dolayı fillerin yaşaması imkansızdı. Petra’nın su açısından zengin olması ve fil motiflerinin kentin bir çok yerinde işlenmesi Kuran’da anlatılan durumun Petra’da geçtiğine inanılmasına neden oluyor. Kabe kültürü İslam öncesinde Araplar arasında oldukça yaygınmış. Arabistan’da İslam öncesine ait 26 adet kabe varmış. Tahmin edeceğiniz üzere bu kabelerden biri de Petra’daymış. Şaşırtıcı şekilde bir çok eski caminin kıblesi Mekke’ye değil Petra’ya bakıyormuş. O nedenle Petra Kuran’ın doğduğu yer olarak da anılır. Camiler yanında kilise ve sinagoglar da Petra’ya dönük yapılmış.

Petra hakkında birçok bilinmeyen başka gizemler de var. Hatta bazı iddialar oldukça çarpıcı; Petra’nın zamanında Pagan Arapların haç merkezi olduğu gibi.

Bu anlatılanlar tabi ki var sayım. Gizemini koruyan hala bir çok şey var. Petra’nın İslam’ın Kayıp Şehri olduğuna dair rivayetler her zaman olacak. Sadece İslam değil birçok din için Petra gizemli bir kent.

Gezimizden önce isterseniz burada çevrilmiş filmler olan Indiana Jones Son Macera, Mortal Kombat, Mumya Geri Döndü, Transformers Revenge of The Fallen, Spiritual Warriors’u tekrar seyredebilirsiniz.

Petra Antik Kentinin yakınında aynı isimli günümüz Petra Şehri bulunuyor. Bizim Ürdün uçağımız Amman’a inecek, ilk geceyi Amman’da geçirdikten sonra ertesi gün Petra’ya geçeceğiz.

Dev kayalarla çevrili bir kanyon arasında bulunan Petra’da görülmesi gereken en güzel yapılar arasında ünlü Al Khazneh (Hazine), Ad-Deir Manastırı, Qasr el-Bint Tapınağı, Aaron’un Mezarı, Royal Tombs Kraliyet Mezarları, kanyon içerisindeki kaya mezarları, amfi tiyatro ve Petra Arkeoloji Müzesi ile Nebatiler Müzesi ilk sıralarda yer alıyor.

Petra oldukça korunaklı bir konumda bulunuyor. Korunaklı diyoruz çünkü; şehre ulaşmak için Siq adı verilen yer yer birkaç metreye kadar daralan bir vadiden kente ulaşılıyor. Görkemli bu kent dar geçitlere sahip bu vadinin, yaklaşık 1 km içerisinde bulunuyor. Böylesine gizli bir yerde bulunan kent krallığa şehrin korunması konusunda çok büyük avantajlar sağlamış. Ayrıca vadide bir yandan kent inşa edilirken bir yandan da inşa edilmiş olan antik çağ barajı da, şehrin su ihtiyacını karşıladığı gibi bu görkemli kenti su baskınlarına karşı da korumuş.

Gelelim nereleri göreceğimize;

Djinn Blocks & Obelisk Tomb

İlk girişten itibaren yanınıza Bedeviler sık sık yanaşacaklardır. Bu insanlar buradan geçimlerini sağlıyorlar. Kimisi at, eşek servisi kimisi tezgahlarda takı toka satıyor, kimisi güzel fotoğraflar için sizi iyi noktalara götürmeye çalışıyor, kimisi de tepelerde soğuk içecekler satıyor. Bedevileri en tepelerde hiç olmadık yerde göreceksiniz. Petra’nın asıl sahibi bedeviler. Bu adamlar burayı herkesten daha iyi biliyor. Genellikle rahatsız etmezler; sert davranmadan önerdiği şeyi istemediğinizi söylemeniz yeterli. Ulaşım aracı, ideal fotoğraf noktası gibi konularda da mecburen destek isteyeceğiz onlardan.

Geziye başllarken Petra günü yanınızda bulundurmanız gerekenleri de sayalım;

  • Kişi başı 2 lt su.
  • Atıştırmalık şeyler; kuruyemiş yada protein bar gibi hafif ama kan şekerinizi yükseltecek şeyler.
  • Güneş kremi
  • Bozuk para (bedevilere bahşiş vermek yada birşeyler satın almak için)
  • Şapka, gözlük
  • Şal yada hava serinlediğinde sizi tutacak ama yük olmayacak bir üst.
  • Sırt çantası
  • Sağlam bir yürüyüş ayakkabısı
  • Powerbank ve telefonunuz (Telefon bazen çekmese de genel olarak çekiyor)
  • Bilet gişesinden alacağınız Petra haritası
  • Öncesinde telefonunuza VisitPetra uygulamasını indirin (Çok sağlıklı çalışmasa da iş görüyor)
  • WC imkanı var endişe etmeyin

Bir de dikkat edilmesi gerekenler var;

  • Petra’da hayvan taşımacılığı fazlasıyla olduğu için yoldaki dışkılara dikkat edin.
  • El-Hazne’nin içine girmek yasak.
  • Petra’da mağaralarda hala yaşayanlar var. Dolayısıyla her mağaraya girmeyin.
  • Bedevilerle sürtüşmeyin. Fotoğraf çekilme noktaları ile ilgili yukarıda yazdıklarıma dikkat edin yeter. Israrcı olurlarsa hayır deyin geçin. Petra’da normal polisler de var bilginiz olsun.

Girişten sonra ilk göreceğimiz yer Djinn Blocks & Obelisk Tomb olacak. Burası gişe noktası ile As-Siq yolu arasında kalıyor. Bu zamana kadar Petra’da farklı yerlerde 26 tane Djinn Bloğu keşfedilmiş. Bedeviler bu yerlerin cinlerin meskeni olduğuna inanıyor.

Djinn Blocks

Cin Blokları, katı kumtaşından oyulmuş devasa taş bloklar. Duvarları karmaşık oymalarla kaplı kare şekillere sahip. Ne zaman ve ne amaçla yapıldığı bilinmese de zamanında Arapların bu kayaları Kabe olarak kullandıkları tahmin ediliyor. Blokların, Petra’nın zengin ve nüfuzlu vatandaşlarının mezarları olarak tasarlanmış olma ihtimali de var. Djinn Blocks, daha sonraki Arap yerleşimciler tarafından verilen bir isimmiş. Bloklar cinlerin mekanı olduğu inanışından dolayı sonraki nesiller tarafından zarar görmemiş.

Obelisk Tomb

Yine Djinn Blokları’nın olduğu yerde göreceğiniz bir diğer yapı Obelisk Tomb. Bu mezarlar MÖ 1. yüzyılda Nebatiler tarafından cenaze sembolleri olarak inşa edilmiş. Yapıdaki dört piramidal dikilitaş, muhtemelen mezarda gömülü olan beş kişiyi temsil için yapılmış. İçeride üst orta kısımda ayakta duran kişinin Aile’nin Reisi olduğu düşünülüyor.

Obelisk Tomb

Esasında bunlara Obelisk demek hata olur çünkü bu taşlar bildiğimiz antik Obelisk’lerden değil ve bunlara Nafeshes deniyor. Dikilitaşlar eski bir yapının üzerine inşa edilmiş. Bu bina triclinium (yemek odası) olarak biliniyor. Yemek odası, ölüleri anmak için yıllık ziyafetlerin düzenlendiği yermiş. Daha önce kentin uzun bir zaman diliminde yapılması nedeniyle değişik medeniyetler etkisi altında olduğunu anlatmıştık. Mesela Obelisk Tomb Mısır etkisi ile yapılan bir kısım.

As-Siq

Göreceğimiz diğer kısım As-Siq olacak. Instagram’da gördüğünüz etkileyici Petra fotoğraflarının bir kısmı buranın açıldığı El Hazne’ye ait iken bir kısmı da bazı yerleri birkaç metreye kadar daralan As-Siq adı verilen geçite aittir.

As-Siq

Doğal yollardan oluşmuş bir yarık olan ve kazılarak açılmamış olan bu kıvrımlı kayaların ardı ardına devam etmesi ile oluşan dar yol yaklaşık 1.2 km devam ediyor. Yolun her iki tarafında bulunan su kemerleri ile kente içme suyu taşınıyormuş.

Petra Antik Kenti’nin kurucuları olan Nebatiler As-Siq yolunda sel baskınlarını önlemek için birçok baraj inşa etmiş. Yolda ilerlerken bu barajları göreceksiniz. Aynı zamanda yol üzerinde birçok kabartma heykel de yapılmış. Çoğunlukla tanrıları temsil eden bu Nebati heykelleri suyun kutsal olduğu inancından dolayı kanallara çok yakın yapıldığına inanılıyor. Kayalara işlenmiş heykeller oldukça ilgi çekici.

1998 yılında, As-Siq yolunu bir metreden fazla alçaltmak için bazı kazılar yapılmış ve bu kazılarda bir grup heykel ortaya çıkarılmış. Aynı zamanda Siq boyunca, işlevi henüz açıklığa kavuşturulmamış bazı yeraltı odaları var. Arkeologlara göre bu odalar Petra’nın ana girişini koruyan muhafızların barınmaları için yapılmış.

As-Siq yolunda ilerlerken buranın havasını derin bir şekilde hissedin. Kayaların getirdiği gölge ve esen rüzgar insanı etkiliyor. Yolun sonunda bekleyen yapı ise ekstra heyecanlandırıyor. Bu yol biraz yokuş aşağı; giderken kolay ama dönerken zorlaşabiliyor. Dönüşte gölgelerde mola vermeyi unutmayın ya da dönüş yolunda golf arabalarını tercih edebilirsiniz.

The Treasury (El Hazne)

Evet işte Petra Antik Kenti’nin en çarpıcı noktası. Petra denilince fotoğraflarda gördüğünüz muhteşem bir mimariye sahip The Treasury yani El-Hazne. Siq koridorlarının arasından gün ışığı gibi doğan şaheser gibi bir eserA, alatmaya methiyeler yetmez, durup durup bakmak isteyip, baktıkça da aşık olacaksınız.

El Hazne

Gelelim güzeller güzeli The Treasury’nin özelliklerine ve tarihine. Bu güzel kaya mezarı 25 m genişliğinde, 39 m yüksekliğinde. Tahminlere göre Kral IV. Aretas’ın (MÖ 9 – MS 40) saltanatının ikinci yarısında inşa edilmiş ancak yapının kim tarafından yapıldığı bilinmiyor.

Al Khazneh’in çiçek ve figüratif unsurlarla zengin bir şekilde dekore edilmiş cephesi, İskenderiye’nin Ptolemaios saray mimarisine oldukça benziyor. İskenderiyeli taş ustaları ve heykeltıraşlar tarafından yapıldığı düşünülebilir.

Arapça adı Khazneh al-Fira’un” (Firavun’un Hazinesi, kısa: al-Khazneh), yerel Bedevilerin Mısır firavununun tepedeki semaverde bir hazine sakladığına dair inancından gelir. Bu nedenle, altın parçalarının ve değerli taşların düşeceği umuduyla bu taş vazoya bir çok kez ateş edilmiş. Yapı üzerindeki figürler bu gibi nedenlerden dolayı zaman içinde tahrip edilmiş.

El-Hazne’nin ön cephesi, Nebati, Yunan ve Mısır kültürünün tanrısal figürleri, hayvanlar ve çiçekleri ile süslü. El-Hazne Mısır tanrıçası İsis’ten, Zeus’un oğullarına kadar çok sayıda heykel ve figüre sahip. Antik dönemde Nebatiler tanrılarını dikdörtgen bloklar olarak ifade ediyorlarmış. Fakat El Hazne’deki figürler Nebatilerin geleneksel mimarisinden çok farklı. Ticaret nedeniyle başka kültürlerden etkilenen Nebatiler tüm bu kültür birleşimini El-Hazne’de göstermişler.

Yunan havası taşıyan mezarın sütunları Korint stilinde ve girişinde Yunan ve Romalı mitolojisinde yer edinen ikiz kardeşler Castor ve Pollux kabartmaları bulunuyor. Yukarıda ortada ise, kumaşlara sarılı, muhtemelen Mısır tanrıçası İsis olan bir kadın tasvir edilmiş. Ayrıca yine tepede balta taşıyan altı adet Amazon tasviri bulunuyor, Amazonlar tarih öncesi zamanda saygıdeğer atfedilen efsanevi savaşçı kadınlar olarak biliniyor.

Bunların yanı sıra grifonler, kartallar ve “victoriler” olarak bilinen iki kanatlı yaratıklar ile birlikte üzüm ve nar gibi bitkiler de tasvire dahil. Aynı zamanda kraliyet sembolü olarak bilinen rozetler de içeren mezar tasviri, mezarın bir krala ait olduğu ihtimalini güçlendiriyor.

Eskiden, Nebati krallarının servetlerini Petra’nın mücevher olarak adlandırılan bu tapınağının en tepesindeki kürenin içinde sakladığına inanılıyormuş. 2000 yıldan bu yana heykellerin bir çoğu zamanın ve define avcılarının gazabına uğramış olsa da hala güzelliğini korumaya devam ediyor. Çarpıcı güzelliğe sahip olan El-Hazne, Indiana Jones and the Last Crusade gibi film sahnelerinde de kullanılmış. El-Hazne’nin kim tarafından ve neden inşa edildiğine dair net bir bilgi yok.

Evet Petra Antik Kenti’nin en can alıcı tarafı El-Hazne ya da Al-Khazna. Bu güzel yeri görünce insan hemen önünde fotoğraf istiyor ama maalesef burası her zaman kalabalık. İnsanlar azalsın diye bekleyeceksiniz ama nafile. Sonra bedeviler geliyor ve size yukarı cepheden güzel güzel fotoğraflar gösteriyor, siz de evet yukarı çıkmalıyım diyorsunuz. Şimdi gelelim bu fotoğraf noktalarının detaylarına.

Sağ sol karışmasın diye yüzünüz El-Hazne’ye dönük şekilde konumları anlatacağım. El-Hazne manzaralı bir önemli iki manzara noktası var.  Buralara para vererek bedeviler eşliğinde çıkıyorsunuz ve 5 dakika gibi kısa bir sürede ulaşıyorsunuz, para vermeden gidilen en üst nokta var ama onu hiç denemeyin çünkü yolu çok uzun ve zor.

Burası çıkmanın zor ve uzun sürdüğü en üst nokta, burayı unutun

Bedevilere bahşiş verilerek çıkılan konumlardan sağ taraf mı sol taraf mı derseniz bizce sağ taraftaki açı daha iyi. Soldaki açı hem çok güzel değil hem de gidiş yolu daha sıkıntılı. Vaktimiz kısıtlı olduğu için sağ cepheyi seçin ve buradan fotoğraf çektirin.

Tavsiye ettiğimiz sağ taraftan manzara

Bu noktalara nasıl çıkacaksanız onu anlatalım. Bu noktada olaya bedeviler giriyor. Size tek çıkmanın yasak olduğunu söyleyecekler siz de sizden para koparmaya çalıştıklarını düşünecekler ama buraya tek çıkmanın yasak olduğu doğru. Bu manzara noktalarına kayalardan tırmanarak ulaşılıyor, herhangi bir düzgün basamak ya da yol yok. Bu nedenle bu pozu çok istemiyorsanız pas geçebilirsiniz. Yol sıkıntılı olduğu için devlet buralara ancak rehber eşliğinde çıkılmasına izin vermiş. Eğer El Hazne’nin önünde bekleyen polisler rehbersiz çıkan birini görürlerse bedevilere ceza kesiyorlar. Bu nokta için 10 JOD civarı isteyeceklerdir, eğer 2 JOD’a bağlarsanız büyük başarı.

The Treasury’nin Yapımı

Nebatilerin tüm kayaya oyulmuş yapılarında olduğu gibi, Al-Khazneh’in yapımına da yukarıdan başlanılmış. İlk olarak, taş ustaları tüm genişlik boyunca dar bir çıkıntı oluşturup daha sonra, ustaların ön çizimlerini takip ederek, mimariyi, süslemeleri ve iç mekanları, seviye seviye duvarı yontarak yapıyı inşa etmişler.

Cephenin her iki yanında bulunan iki dikey yuva sırası, tırmanma çentikleri olarak ve binanın dışında çalışmak için iskele yapılarının destekleri olarak hizmet etmiş. Khazneh’in geniş ön avlusunu asfaltlanmadan önce düzlemek için kırma taş ve kum kullanılmış. Sel baskınlarını önlemek için Khazneh’in üzerindeki kayalık sırtta, düşen suyu boşaltmak için kanal yapılmış. Hesaplara göre, Al-Khazneh yaklaşık üç yılda inşa edilebilirmiş.

Nabatean Antik Tiyatro

Her antik kentte olur da Petra’da Antik Tiyatro olmaz mı. Genelde antik çağda rastladığımız tiyatronun Nebatilerin kenti Petra’da görmek oldukça şaşırtıcı. Tiyatronun yarım daire biçimli oditoryumu doğrudan Jabal al-Madhbah’ın kayasından yontulmuş ve sekiz bin seyirciyi ağırlayabiliyormuş.

Tiyatro

Tiyatronun Nebati Kralı Aretas IV döneminde MS 1. yüzyılın başlarında yapıldığı düşünülüyor. MS 106’da Roma’nın ilhakından sonra tiyatro kalıntıları tekrar onarılmış ve kullanılmaya başlanmış.

Royal Tombs

Evet sıra geldi Royal Tombs’lara; yani Kraliyet Mezarlarına. Antik Tiyatro’ya bakan dağların cephesine yontulmuş Kraliyet Mezarları oldukça etkileyici bir yapıya sahip. Arkeolojik kanıtların olmaması nedeniyle mezarları Nebati hükümdarlarıyla ilişkilendirmek çok da mantıklı değil. Yine de son araştırmalara göre mezarların kraliyet ailesi için yapıldığı sonuçları çıkmış.

Royal Tombs

Toplamda 4 tane mezar bulunuyor. Bu mezarlar sırasıyla Urn Mezarı, İpek Mezarı, Saray Mezarı ve Korint Mezarı. Mezarların dıştan görünüşü kadar içleri de çok etkileyici. Korint Mezarları’nın durumu diğerlerine göre daha kötü. Biz merdivenlerden çıkarak Urn Mezarı’nın içine girebilirsiniz. Gerçekten görülmeye değer.

Nymphaeum

Nymphaeum, Petra’nın Sütunlu Caddesi (Colonnaded Street) boyunca uzanan büyük bir halk çeşmesiymiş. Nymphaeum’un kalıntıları su perilerine adanmış iki su yolunun birleştiği yerde bulunuyormuş ve muhtemelen Roma ilhakından sonra şehre yapılan iyileştirmelerden biriymiş. Bugün sadece bir ağacın gölgesinde duran temelleri kalmış. Yani buranın çeşme olduğu varsayılıyor.

Buradan çok fazla bir şey beklemeyin çünkü dediğim gibi küçük bodur bir ağaç ve bir kaç taştan başka bir şey yok. Dolayısıyla hemen burayı geçip yola devam edin.

Byzantine Church

Petra, Nebatilerin kurduğu bir şehir ama sonrasında birçok medeniyet de burada hüküm sürmüş. Bu medeniyetlerden biri de Romalılar. Romalıların buraya bıraktığı eserlerden biri Bizans Kilisesi. Kilise, MS 450’den başlayarak birkaç aşamada inşa edilmiş. MS 363 depreminde yıkılmış ve 600 yıl civarında onarılmamış. Kilisenin en cazip tarafı mozaikler.

Byzantine Church

Bu mozaikler kilisenin yan koridorlarının her birinde var ve tarihinin 6. yy’a kadar dayandığı düşünülüyor. Mozaiklerde gündelik nesneleri, egzotik ve mitolojik hayvanları ve ayrıca mevsimlerin, okyanusun, dünyanın ve bilgeliğin kişileştirilmesini görebilirsiniz. Ayrıca kilise içinde bir de vaftizhane bulunuyor.

Great Temple

Petra antik kentinde Monastery yolunda bir diğer durağımız Great Temple yani büyük tapınak. Son araştırmalara göre burası dini ibadet yerinden ziyade temsili bir kraliyet kabul salonu olarak yapıldığı tahmin ediliyor. Hemen yanında bulunan yerleşim yerinde mutfak ahır gibi yerler tespit edilmiş.

Great Temple

Büyük Tapınağı, Nebatiler MÖ 1. yüzyılın son çeyreğinde Katute Tepesi’nin ana kayasına derin teraslar açarak yapmışlar. Toplam alan olarak 7560 m2’lik bir alana sahip. Yapı, MS 1. yüzyılın ortalarında önemli ölçüde genişletilmiş ve kabartmalar, freskler, mozaik zeminler ve alçı süslemelerle döşenmiş. Bizim de dikkatimizi çeken eşsiz fil başlıklarına sahip devasa sütunlu avlu oldukça ilgi çekici. Petra’daki anıtların çoğu gibi Büyük Tapınak da alçı elemanlarla süslenmiş ve rengarenk boyanmış. MS 1. yüzyılın sonlarında Roma Devleti’nin Nebati Krallığı’na son vermesinden sonra bu alana küçük bir tiyatro ve bouleuterion (şehir meclis üyelerinin buluşma yeri) inşa edilmiş.

Qasr Al-Bint

Büyük Tapınağın hemen yakınında Qasr Al-Bint’i görebilirsiniz. Petra’daki yapılardan günümüze en iyi ulaşan yapılardan biri burası. Qasr al-Bint Far’un bedeviler tarafından “Firavun’un Kızının Kalesi” olarak anılıyor. Hikayeye göre kötü bir Firavun erdemli kızının taliplerine saraya su sağlama görevi vermiş. İki talip, sarayı çevreleyen tepelerdeki farklı kaynaklardan su yönlendirerek görevi eş zamanlı olarak tamamlamış. Prenses, başarısını Tanrı’ya bağlayan iki talipten daha mütevazı olanı kabul etmiş.

Qasr Al-Bint

Tapınağın hangi tanrı için inşa edildiğine dair herhangi bir yazıt veya başka açık kanıt yok. Muhtemelen ana Nebati tanrısı Dushara için yapılmış olduğu tahmin ediliyor. Yapı, Nebatiler tapınağı ünlü Al-Khazneh (Hazine) ile aynı zamanda, yani Kral IV. Aretas’ın (MÖ 9 – MS 40) saltanatının ikinci yarısında inşa edilmiş. Bu yapılar benzer süslemelere sahip. Roma döneminde bu yapıya eklemeler yapılmış.

The Monastery (Ad-Deir)

Petra Antik Kenti’nin 2. en etkileyici yeri şüphesiz Monastery’dir. Namı diğer Ad-Deir‘a ulaşmak oldukça zor ama büyüleyici havasını hissetmek paha biçilemez. Ulaşım yaklaşık 800 basamaklı ve zor bir yol üzerinden olduğu için bu kısım opsiyonel olarak sunulacak sizlere. Yani isteyenlerle devam edeceğiz istemeyenler yavaş yavaş çıkışa gidecekler. Yukarıda haritada kırmızı hattın sonu Monastery’e çıkıyor. Dar kıvrımlı yollardan, bedevilerin tezgahlarının önünden geçerek ulaşıyorsunuz.

The Monastery (Ad-Deir)

Monastery’e gidecekseniz iyi bir yürüme performansı sergilemelisiniz. Merdivenler, tepeler, kayalar, kumlar gibi farklı parkurlar sizi bekliyor. Arapça “Ad Deir” (Manastır) ismi, Bizans döneminde Hıristiyan kullanımı sırasında iç arka duvarda yazılı haçlar nedeniyle yerli Bedeviler tarafından buraya verilmiş. Anıtın 47 m genişliğinde ve 48 m yüksekliğindeki cephesi ve arkasındaki büyük salon MS 1. yy ortalarında dağ içine oyularak yapılmış.

Yapının tam üstüne taçlandırılmış konik bir çatı El-Hazne tarzında yapılmış. Ad-Deir’in mezar amaçlı yapılmadığı tahmin ediliyor. Yakınlarında bulunan bir kitabede buranın zengin bir kardeşler topluluğunun Nebati Kralı II. Obodas’a (MÖ 30-9’da hüküm sürdü) saygı duruşunda bulunarak sempozyumlar (ritüel ziyafetler) düzenlemesi ve ölümünden sonra tanrılaştırılması amacıyla yapıldığı yazıyormuş. Aynı zamanda, Deir’in karşısındaki tepedeki yapılarla birlikte halka açık büyük dini etkinliklerin yapıldığı yer olabileceği tahmin ediliyor.

Bizans döneminde manastır olarak kullanılan Ad-Deir 2009 yılında çekilen Transformers filminde sahne olarak kullanılmış.

 

 

 

 

 

Bu yazı başta bujuyollarda olmak üzere farklı internet sitelerinden derlenerek online yayınlanmamak üzere düzenlenmiştir.