Üsküp

Üsküp

Bizim “Üsküp” olarak bildiğimiz şehrin onların dilindeki adı “Skopje” (skopye okunur) “oklarla” demekmiş ve şehir oklarla kuşatılarak alındığı için bu isim verilmiş.

Üsküp'e nasıl gidilir

Biz Türkiye’den kendi aracımızla çıkarak 20 günlük bir Balkan Gezisi yaptık ve dolayısı ile Üsküp’e de kendi aracımız ile geldik. Ancak siz tabii ki daha kolay yollarla Üsküp’e varabilirsiniz.

Uçak

Sabiha Gökçen’den kalkan Pegasus, Atatürk Havalimanından kalkan THY uçuşları ile 1,5 saatte Üsküp’de olabilirsiniz.

Otobüs

İstanbul’dan 11 saatlik bir yolculukla otobüsle de Üsküp’e ulaşmak mümkün. Yaklaşık 5 firma gidiş dönüş 60 euro civarı ücretlerle bu servisi veriyorlar.

5 yüzyıl boyunca Osmanlı şehri olan şimdiki Mekodonya’nın başkenti Üsküp’e Ohrid’den (Ohri okunur) 180 km’lik yolu 2,5 saatte kendi aracımız ile kat ederek geldik. Makedonyanın tümü; yolları, binaları ve genel görüntüsü ile maalesef hemen Yunanistan’dan ayrılıyor. Bakımsızlık ve biraz estetik dışılık söz konusu diyebiliriz. Ancak iki ülke arasındaki genel zenginlik göz önüne alındığında durum normal denilebilir.

Üsküp Vardar Nehri ile ikiye ayrılıyor; nehrin kuzeyinde müslüman Arnavutlar ve Türkler otururken diğer tarafta Makedonlar bulunuyor. Her açıdan şehrin bu iki tarafı neredeyse farklı şehirler gibi. Makedonların bulunduğu kısım yeni bir şehir görünümünde ve her gün yenileri eklenen binalar ve heykellerle Avrupa şehri görünümü verilmekte. Taş köprüden karşıya geçerek ulaştığınız Eski Şehir ise tam anlamı ile tarih kokan bir şehir. Adım başı bir han, cami sizi bekliyor. Makedonlar taş köprü ve camiilerin bulunduğu eski şehir kısmından rahatsızlar ki oranın etkisini azaltacak şekilde hemen taş köprünün iki yanına gösterişli opera binası ve anayasa mahkemesi yapıyorlar. Köprünün her tarafı İskender gibi tarihi karakterlerin büyük boyda heykelleri ile dolduruluyor. Yine taş köprünün yanına iki köprü daha inşaa ediliyor. Biz burada iken Taş Köprü ve çevresi tam bir restorasyon alanıydı diyebiliriz. Çalışmalar bittiğinde güzel ve etkileyici bir görünüme sahip olmayacağını söylemek imkansız. Ancak bu yapılaşmanın müslüman Üsküp karakterinin azaltılması amacı ile olduğu çok açık olduğu için bizi rahatsız etti.

Nüfusun % 45’i müslüman olan Üsküp’de günlük yaşam tamamen bu iki ayrı toplumun ayrılığına göre kurulmuş. Okullarda Arnavut müslümanlar sabah eğitim görüyorsa Makedonlar öğlenden sonra eğitim görüyor. Birbirleri ile çakışmasınlar diye de 1 saat ara veriliyor. Öğretmenler de tamamen ayrı tabii ki. Ateşle barutun bu kadar yan yana olduğu bir şehirde barış ne kadar uzun sürer bizi çok endişelendirdi. % 45’in müslüman olduğu bir kentte Vodvo Dağına devasa ışıklı bir haç olan Sredno Vodno’ı (Millenyum Hacı) dikmek de tahrik bizce. Üsküplü bir dostumuzu orada ziyaret ettiğimizde kendisinin de dediği gibi; BalKan: 50 yıl Bal, 50 yıl Kan demekmiş. Umarız bu böyle devam etmez ama coğrafyanın tümünde geçmişteki sorunların tekrar yaşanması için çok ama çok sebep var. Makedonlar sadece müslümanlar ile uğraşmıyorlar bu arada; bir yandan da Yunanistan ile Makedon kelimesi yüzünden ve İskender’i paylaşamama yüzünde itilaf içindeler. Arnavutlukta doğmuş, Osmanlı Saraylarında eğitim alan İskender (Gjergi Kastrioti) yükselerek Sırbistan ve Arnavut Sancağına sahip olmuş. Osmanlı ile İskender buranın özerk yönetimini isteyince ters düşmüş ve Osmanlıya karşı savaşıp hristiyan olmuş. Bu nedenle bizim için hain olan İskender’in tam taş köprünün karşısına yaptıkları şaha kalkmış at üzerindeki devasa anıtı da bu gerginliğe tuz serpiyor. Makedonya kelimesi Yunanistan’ın itirazı ile Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilmeyip FYROM (Former Yugoslavian Republic of Macedonia – Eski Yugoslavya Cumhuriyeti olan Makedonya) kabul edilmesine rağmen ısrarla Makedonya olarak kullanıyorlar. Siz de sınırdan geçerken Yunan görevliler sorduğunda “Makedonya’ya gidiyorum” dememelisiniz ki sınırda çok beklemeyin.

Şu an Makedon nüfusu % 66 Arnavut kökenli müslüman ve % 26 Türk nüfus şeklinde. Ama nüfus artış oranı şu an ki gibi devam ederse 30 sene sonra topluluklar eşitlenecek sayı olarak. Umarız bunu engelleyecek bir girişim olmaz.

Yeni Şehir

Üsküp’ün merkezi Makedonya Meydanı olan Yeni Şehir kısmında görülmesi gereken hiç birşey yok diyebiliriz. Hristiyanlar için Üsküp Rahibe Teresa’nın doğduğu şehir olarak kabul ediliyor ve bu nedenle ana cadde olan “Makedonija” üzerinde bir “Rahibe Teresa Evi” yapılmış. Ama evin bu konsept ile ne alakası var anlamak mümkün değil. Modern değişik bir bina, önündeki Rahibe Terasa Anıtı olmasa anlamanız mümkün değil.

Eski Şehir

Bu kısımda ise özellikle Türkiye’den gelenlerin ilgisini çekecek çok yapı var. Burası bir Türk Mahallesi denilebilir. Çoğu insan Türkçe konuşuyor ya da biliyor. Türk televizyonları seyrediliyor, ince belli bardakta çay ve Türk kahvesi içiliyor. Bunların lokalizasyonları üzerinde durmayacağız çünkü hepsi birbirine çok yakın mesafelerde. Ama yine de trimaks’ın bastığı görsel özelliği yüksek bir Skopje haritası var onu alırsanız (300 dinar) işiniz daha da kolaylaşır.

Taş Köprü (Kamen Most / Stone Bridge)
Eski Bizans köprüsünün aynı yerinde Osmanlılar tarafından yaptırılan şehrin sembolü olan köprü 15 yy yapımı. 13 kemerli 220 m uzunluğundaki köprünün yapımına 1444 yılında başlanmış ve 1546’da Fatih Sultan Mehmet zamanında bitirilmiş. Bu nedenle “Fatih Körüsü” diye de anılabiliyor.

Davut Paşa Hamamı (Daut Pashin Amam)
Taş köprüden karşıya geçtiğinizde hemen sağınızda yer alan kubbeli hamam 15 yy’ın ikinci yarısında Rumeli Veziri Davut Paşa tarafından yapılmış. 1948 yılına kadar halka açık hamam olarak kullanılmış. Daha sonra restorasyon görmüş ve bu işlevi yerine sergi salonu olarak hayatına devam etmiş. Orada yaşayan müslümanlar Makedonların hamamı sadece 1 gün dahi ısıtamadıkları için kapattıklarını söylüyorlar.

Kale (Skopje Fortress)

Kalenin tarihi milattan önce 4. yy’a uzanıyor. Tüm medeniyetler boyunca üzerinde hayat olan Kale en son 1963 depremi ile büyük bir hasar görmüş. Şu an için ayakta 121 m uzunluğunda bir sur, 3 kule ve bolca arkeolojik kalıntı kalmış. İçerisine yapılmak istenen Kilise nedeni ile bir gerginlik söz konusu bu nedenle ziyarete kapalıydı. Ama girişi olan arka kısıma ulaşırsanız kaleye giremezsiniz ama yukarıdan bir Üsküp manzarası ile karşılaşırsınız.

Eski Çarşı (Old Bazaar)

İstanbul Kapalı Çarşı mantığı ile aynı şekilde kurulmuş olan Eski Çarşı büyük bir alan üzerine kurulu ve aynı bizdeki gibi belli meslek grupları bir arada imiş. Bu zamanla bozulmuş ama isimleri aynı kalmış; yorgancılar sokağı, kazancılar sokağı gibi. Tam bir labirent gibi olan çarşı 15 yy ile 19 yy arasında gelişiminin en iyi yıllarını yaşamış.

Kapan Han (Kapan Inn)

Alt tarafı hayvanlara üst tarafı ziyaretçilerin konaklamasına ayrılan tipik bir Türk Hanı. 15 yy’da İshakbey’in oğlu İsa Bey tarafından yaptırılmış. Kapan isminin arapçadan büyük ölçekli anlamına gelen kabbab kelimesinin zamanla devşirilmesinden türediği düşünülmekte.

Sulu Han (Suli Inn)
15 yy’da İshakbey tarafından yapılan hanın içerisinden küçük bir nehir geçtiği için bu isim verilmiş. 1963 depreminde ciddi zarar görmüş ama restore edilmiş. Şu an Güzel Sanatlar Fakültesine ev sahipliği yapıyor.

Sveti Spas

Çarşını içerisinde hemen kalenin yanında yer alan kilise 3 katlı ahşap kulesi ile dikkat çeker. Üsküp’ün en eski kilisesidir. Hemen yanındaki Mustafa Paşa Camiisine gölge yapmaması için yüksekliğinin yarısına izin verilmiş. Geri kalan kısmı yerin altına doğru yapılmış. İçerisinde 10 m genişliğinde 6 m yüksekliğinde iconalar bulunur. 1963 depreminde ciddi hasar görmüş ve restore edilmiş.

Çifte Hamam (Chifte Amam)

Bu hamam da 15 yy’da İsa Bey tarafından yaptırılmış ve çarşı içerisinde yer alıyor. Erkekler için ve kadınlar için iki ayrı binası ve 2 girişi olduğu için bu ismi almış. 1689 da bir yangında zarar görmüş ve restore edilerek 1917 yılına kadar hamam olarak kullanılmış. Daha sonraları cephanelik olarak kullanılmış şu anda ise sergi sarayı olarak kullanılmakta. Ancak üzülerek söylemek gerekir ki çok başarısız bir restorasyon geçirmiş. Orijinalden geriye çok az kubbe kalmış. Hamam olduğunu gösterecek iz dahi yok.

Murat Paşa Camii (Murat Pasha Mosque)

Murat Paşa Camii Eski Çarşının tam ortasında diyebiliriz ve minaresi de birçok yerden görülüyor. 1741, 1790 ve başka zamanlarda eklenen süsleme ve yapıların hangi tarihlerde hangisinin olduğu hala tam bilinmemekte.

Mustafa Paşa Camii (Mustapha Pasha Mosque)

Çarşının sonunda Kalenin girişinde yer alıyor. 1492 yılında Üsküplü Mustafa Paşa tarafından yaptırılmış. Bahçesinde büyük bir şadırvanın da olduğu kompleksin bir kısmı Mustafa Paşanın türbesi.

Saat Kulesi

Ezan zamanlarının hatırlanması amacı ile yapılan bir İslamik yapı olduğunu söyleyebiliriz.

Sultan Murat Camii

Sultan Camii olarak bilinen camii hemen saat kulesinin yanında yer alıyor.

Eski Tren İstasyonu (Üsküp Şehir Müzesi)

1963 yılındaki büyük depremde saat 05:17’de duran saati ile sembolleşen bina şimdi yarı yıkık hali ile korunarak depremi hatırlatıyor. Bina şu an Üsküp Şehir Müzesi olarak hizmet veriyor ve ücretsiz.

Üsküp'de ne yenir

Küçük tepsiler içinde yapılan börek (bürek), farklı bir simit yorumu olan bizim Pişi’ye benzeyen Mekitsa, Makedon Kebabı ya da Cevapcici adı verilen 8-10 köfte şeklinde servis edilen köfte, büyük bir tek köfte şeklinde servis edilen Pleskavitsa, değişik çorbalar, Tafta Grafca adı verilen güveçte kuru fasulye denenmesi gereken lezzetler.

Tatlı olarak tabii ki Trileçe adı verilen Balkan Tatlısını yerinde denemelisiniz. Ayrıca Krem Karamele çok benzeyen Kaymaçina diğer bir yöresel lezzet.

Fark ettiyseniz tüm yemekler bizim kültürümüzden geliyor yani burada yemeklere çok aşina olacaksınız ve seveceksiniz.

Diğer Makedonya yazılarımızı da okuyun.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZIN