Orhun Yazıtları
Orhun Yazıtları
Orhun Yazıtları, Göktürk Yazıtları ya da Köktürk Yazıtları, Türklerin bilinen ilk alfabesi olan Orhun Alfabesi ile Göktürkler tarafından yazılmış yapıtlardır. Birçok kişi ilk Türkçe yapıt olarak bilse de ilk Türkçe yapıt Çoyr Yazıtı‘dır. Orhun yazıtları Türkçenin tarihsel süreçteki gramer yapısı ve bu yapının değişimiyle ilgili bilgiler verdiği gibi Türklerin devlet anlayışı ile yönetimi, kültürel ögeleri, komşuları ile soydaşlarıyla olan ilişkileri ve sosyal yaşantısıyla ilgili önemli bilgiler içermektedir.
Bilge Kağan ve Kül Tigin yazıtlarını Yollıg Tigin yazmıştır. Yollıg Tigin aynı zamanda Bilge Kağan’ın oğludur. Yazıtlarda bu abidelerin sonsuzluğa kadar kalması temennisi ile Bengü Taşlar denmiştir.
Yazıtlar, 1889 yılında Moğolistan’da Orhun Vadisi‘nde bulunmuşlardır. Bu yazıtlar II. Göktürk Kağanlığı’na aittir ve yazılış tarihleri MS. 8. yüzyılın başlarına dayanmaktadır. Yazıtlardan Kül Tigin Yazıtı 732 yılında, Bilge Kağan Yazıtı 735 yılında yazılmışlardır.
Bulunması ve üzerinde yapılan incelemeler
Orhun harfleriyle yazılan yazıtlardan 13. yüzyıl Moğol tarihçisi Alaaddin Ata Melik Cüveynî, Tarih-i Cihan-güşa adlı yapıtında söz etmiştir. Çin kaynakları da yazıtların dikilişini bildirmekteydi. Yine de bu durum 18. ve 19. yüzyıllara kadar bilim dünyasının bilinmeyeni olarak kalmalarına engel olamadı. İlk olarak Rus Çarı I. Petro‘nun emriyle Sibirya’nın bitki örtüsünü incelemek için görevlendirilen bitki bilimci Daniel Gottlieb Messerschmidt ve kendisine rehber olarak verilen İsveçli tutsak subay Johan von Strahlenberg, 1721 yılında Güney Sibirya’da, Yenisey Nehri’nin yukarı mecrasında bu yazı ile yazılmış ve Kırgızlara ait oldukları düşünülen mezar taşlarını içeren Yenisey Yazıtları‘ndan bir tanesini keşfetti. Bir yıl sonra tutsaklığı son bulan Strahlenberg, İsveç’e dönünce bu inceleme ile ilgili izlenimlerini kitap hâline getirip 1730 yılında Stockholm’de yayınladı. Böylece Orhun Yazıtları bilim dünyasının dikkatini çekmiş oldu.
Bu gelişmeye rağmen Sibirya’ya araştırma amacı ile ilk bilimsel heyetler ancak 19. yüzyılın sonlarına doğru gönderilebilmiştir. Bu ilk heyetler 1887 ile 1888’de Finlandiya’dan Sibirya’ya gönderilen Fin araştırma heyetleriydi. Fin heyetlerinin bu bilimsel gezileri sonucu Yenisey mezar yazıtlarının kopyaları ilk kez olarak yayımlanmıştır.
Aynı yıl Rus arkeologlarından Nikolay Mihailoviç Yadrintsev Moğolistan’da, Orhun Irmağı kıyılarında aynı yazı ile yazılmış çok daha büyük iki yazıt buldu. Yadrintsev’in Orhun Yazıtları adı verilen bu iki büyük yazıt ile ilgili eseri 1890 yılında yayımlandı.
Moğolistan’daki bu yeni keşif üzerine Axel Olai Heikel başkanlığında bir Fin araştırma heyeti Orhun Irmağı kıyılarına gitti. Fin heyetinin yaptığı bu bilimsel gezi sonunda Orhun Yazıtları’nın mükemmel kopyaları yayımlandı.
Türkiye’de Orhun Yazıtları ile ilgili ilk kitap 1924 yılında Türkolog Necib Asım tarafından Osmanlı Türkçesi ile yazılmış ve Orhun Abideleri adıyla yayımlanmıştır. Necib Asım bu kitabını Radlof ile Thomsen’in eserlerinden yararlanarak hazırlamıştır. Harf devriminden önce Osmanlı alfabesi ile yayımlanmış olan bu yapıtın bugün ise ancak tarihî değeri vardır.
Orhun Yazıtları ile ilgili bir kitap Türkiye’de ikinci kez Hüseyin Namık Orkun tarafından yayımlanmıştır. Dört cilt olarak yayımlanan bu eserin birinci cildi Kül Tigin ve Bilge Kağan yazıtlarına ayrılmıştır. Orkun, Thomsen’in yayınını örnek almış, onun daha sonradan yaptığı düzeltmeler ve Kâşgarlı Mahmud’un sözlüğünden yararlanmıştır. Orkun, Thomsen’in bazı okuyuşlarını düzeltmek istemiş ise de bu pek başarılı olamamış, Thomsen’in doğru okuduğu bazı kelimeleri de düzeltmek isterken yeni yanlışlar yapmıştır.
Tonyukuk Yazıtı
Tonyukuk Yazıtı 720 – 725 yılında yazılıp dikilmiş olan Orhun Yazıtları’nın ilkidir. Bilge Kağan yazıtı ile Kül Tigin yazıtının yaklaşık olarak 350 kilometre doğusunda yer alır.
Dört yönlü iki taş üzerinde yazılmıştır. Birinci taş üzerinde batı ve doğu yüzlerinde yedişer, güney yüzünde 10, kuzey yüzünde ise 11 satır olmak üzere toplam 35 satır yer almaktadır. İkinci taşın ise batı yüzünde 9, doğu yüzünde 8, güney yüzünde 6 ve kuzey yüzünde 4 olmak üzere toplam 27 satır vardır.
İki taşın toplam satır sayısı 62’yi bulmaktadır. Yazıtı, Bilge Kağan dönemine kadar başkomutanlık ve vezirlik yapmış olan Tonyukuk dikmiştir. Metnin yazarı da yine Tonyukuk’tur.
Kül Tigin Yazıtı
Türkologların Orhun Yazıtları olarak adlandırdıkları yazıtlardan biri olan Kültigin Yazıtı, Türk dilinin en eski yazıtlarındandır. Moğolistan’da eski Moğol başşehri Karakurum‘un 32 km. güneyinde, eski Uygur başkenti Karabalasagun’un 28 km. güneybatısındadır. Boz bir granit kaya üzerinde duran dört yüzlü bir yazıttır. Üç yüzü GökTürkçe metinden, bir yüzü (batı yüzü) ise Çince metinden oluşur.
18 Temmuz 1889’da Rus Etnograf Nikolay Yadrintsev tarafından bulunmuş ve Danimarkalı dilbilimci Vilhelm Thomsen tarafından Danimarka Kraliyet Akademisi’nin Kopenhag’daki 15 Aralık 1893 tarihli oturumunda çözülmüştür.
Yazıtın boyutları
Kül Tigin yazıtı dört yüzlü tek parça büyük bir taştır. Taşın yüksekliği 3.75 metredir. Taşın doğu ve batı yüzleri dipte 1.32 metre, üstte ise 1.22 metre genişliğindedir. Yazıtın kuzey ve güney yüzlerinin eni de 46 ile 44 santimetredir.
Kül Tigin yazıtının bütün yüzleri 2.75 metre boyunda yazıtlarla kaplıdır. Batı yüzünde uzun bir Çince yazıt vardır. Yazıtın diğer yüzleri baştan başa Türkçe yazıtlarla doludur. Yazıtın doğu yüzünde 40 satır, güney ve kuzey yüzlerinde de 13’er satır vardır. Ayrıca, yazıtın kuzey ve doğu, güney ve doğu yüzleri ile güney ve batı yüzleri arasındaki kenar kısımlarında da küçük yazıtlar bulunmaktadır. Türkçe küçük bir yazıt da yazıtın batı yüzüne kazınmıştır.
Altın kaplumbağa heykeli biçimindeki mermer kaidesi üzerine de 8 satırlık, fakat 7-8 kelimesi okunabilen küçük bir yazıt yontulmuştur.
Yazıtın dikilişi
Kül Tigin Yazıtı, Kül Tigin’in ağabeyi ve Göktürklerin kağanı Bilge Kağan tarafından, 732 yılında, kardeşi adına, kardeşinin hizmetlerinden dolayı ona duyduğu minneti göstermek amacıyla dikilmiştir. Bu yazıtta Bilge Kağan konuşur.
27 Şubat 731’de ölen Türk kağanı Kül Tigin için 1 Kasım 731’de Yuğ Merasimi yapılmıştır. Çinliler başta olmak üzere bütün komşularından yuğ (cenaze) törenine katılım oldu. Çin imparatoru Xuan Zong, törene katılması için elçiler gönderdiği gibi bir anıt yapılmasını, Kül Tigin’in başarılarının üzerine resmedilmesi için altı usta göndermişti. Ayrıca Kül Tigin’in ölümünden dolayı üzüntüsünü dile getiren bir yazı yazmış, yazıtın bir yüzüne kendi ifadesinin yazılmasını istemişti. Yazıt muhtemelen 21 Ağustos 732 tarihinde dikilmiştir.
Bir kaynakta geçtiği şekliyle; Bu yazıt, koṅ yılka yiti yigirmike yani “koyun yılının onyedisine” denk gelen 27 Şubat 731 tarihinde ölen Kül Tigin’in anısına dikilmiştir. Kül Tigin’in cenaze töreni tokuzunç ay yeti otuzka yani “dokuzuncu ayın yirmiyedisine” denk gelen 1 Kasım 731’de yapılmıştır.
Batı yüzündeki Çince yazıt 1 Ağustos 732 tarihinde, Türkçe yazıtlar ise bundan yirmi gün sonra yani 21 Ağustos 732 tarihinde tamamlanmıştır.
Bilge Kağan da aynı yazıtın diğer yüzlerine runik harfli Göktürkçe metni yazdırmıştır. Yazıcısı ise Bilge Kağan’ın oğlu ve Kül Tigin’in ise yeğeni olan Yollug Tigin’dir.
Yazıttaki Metinlerin Konusu
Yazıtta Çince ve Türkçe iki ayrı metin bulunmaktadır. Gerek Türkçe gerek Çince metin Tang Hanedanlığı ve Göktürk Kağanlığı ilişkileri tarihinden bahseder.
Çince metin, Bilge Kağan’ın kardeşi Kül Tigin’in ölümü üzerine 732 yılında Tang İmparatoru Xuan Zong tarafından yazdırılmıştır. Göktürk Kağanlığı toplumunun üyelerine, özellikle de aristokrat kesime hitap eder. Bu metinde genel hatlarıyla Çin-Türk ilişkilerinden, Çin imparatorları ile Türk kağanları arasındaki yakın dostluktan, Türk kağanlarının başarılarından, saygın kişiliklerinden ve Kül Tigin’in ölümünden bahsedilmektedir.
Türkçe metin de Göktürk Kağanlığı toplumunun üyelerine, özellikle de ileri gelenlerine hitap eder. Bu yazıtta konuşan Bilge Kağan‘dır. Türkler ve Tang Hanedanlığı arasındaki ilişkiye dair Çince metindeki ılımlı yorumdan farklı olarak yazıttaki Türkçe metinlerde Tang Hanedanlığı’nın Türklerin tarihte ve gerçekte esas düşman oldukları dile getirilmiştir. Özellikle Göktürk Kağanlığı’nın gerilemesinin nedeni olarak Tang Hanedanlığı gösterilir. Göktürk Kağanlığı’nın yıkıldığı zamanlardaki acı hatıraları dile getirilerek Türkler, Tang Hanedanlığı’na yaklaşmaması hususunda sert bir dille uyarılır. Bilge Kağan ayrıca kardeşinin ölümünden derinden etkilendiğini, onu kağanlara yakışır bir törenle defnettiğini, Çin’den ustalar getirip olağanüstü güzellikte bir mezar ve yazıt diktirdiğini söyler.
Yazıtın kuzeydoğu, gündeydoğu, güneybatı yüzlerindeki metinlerde Kül Tigin’in ölümüne, yuğ törenine, anıt mezarının ve yazıtının tamamlanmasına ait kayıtlar ile Göktürk harfli yüzlerin yazıcısı olan Yollug Tigin’in yazıtın yazılış süreci ile ilgili ifadeleri yer alır.
Yazıtların bulunuşu ve çözülüşü
Rus Coğrafya Cemiyeti adına Moğolistan‟da araştırmalar yapmaya gönderilen Nikolay Mihayloviç Yadrintsev tarafından 18 Temmuz 1889’da Orhun vadisinde Bilge Kağan yazıtı ile birlikte bulundu. 1890 yılında bölgeye Rusya ve Finlandiya’dan gelen iki ayrı heyet anıtların kalıbını alıp fotoğraflarını çekti. Yazıtların çözümü için iki koldan devam eden çalışmalar, Danimarkalı dilbilimci Vilhelm Thomsen’in, 15 Aralık 1893’te Danimarka Kraliyet Akademisi oturumunda yaptığı bildiri ile sonuçlandı.
Bilge Kağan Yazıtı
Bilge Kağan Yazıtı Kül Tigin yazıtından birkaç santimetre daha yüksektir. Ancak, bu yazıt Kül Tigin yazıtına göre daha kötü durumdadır. Yazıtın doğu yüzünde 41 satırlık, çok daha dar olan kuzey ve güney yüzlerinde ise on beşer satırlık Türkçe yazıt bulunmaktadır. Bilge Kağan yazıtının batı yüzünde de Kül Tigin yazıtında olduğu gibi, Çince bir yazıt vardır. Ancak bu yazıt büyük ölçüde tahribata uğradığından çok az kısmı okunabilmiştir.
Bilge Kağan Yazıtının kuzey yüzündeki yazıt son 7 satırı dışında Kül Tigin yazıtının güney yüzündeki ile birebir aynıdır. Yazıtın doğu yüzündeki 2. ve 24. satırlar da ufak farklarla Kül Tigin yazıtının doğu yüzündeki 1. ve 30. satırlarla aynıdır.
Bir kaynakta geçtiği şekliyle; Bu yazıt, ıt yıl onunç ay altı otuzka yani “köpek yılının onuncu ayının yirmialtısında” ölen hükümdar Bilge Kağan anısına dikilmiştir. Bilge Kağan’ın ölüm tarihi Bazin’in hesaplamalarına göre 25 Kasım 734’tür. Bilge Kağan’ın cenaze töreni yine yazıta göre laģzin yıl bişinç ay yiti otuzka yani “domuz yılının beşinci aynın yirmiyedisine” denk gelen 22 Haziran 735’te yapılmıştır.
Yazıtın batı yüzündeki Çince yazıtın 19 Ağustos 735 tarihinde yazıldığından ve Türkçe yazıtların otuzdört günde tamamlandığından hareketle Bilge Kağan yazıtının 20 Eylül 735 tarihinde dikilmiş olduğunu tespit etmiştir. Bilge Kağan yazıtı, Bilge Kağan’ın küçük oğlu Tenri Kağan tarafından diktirilmiştir.
Bilge Kağan yazıtında yer alan ve yazıtların en ünlü kısmı:
Türk Oğuz Beyleri, işitin! Üstte gök çökmedikçe, altta yer denizi delinmedikçe, ilini töreni kim bozabilir?
Ey Türk ulusu! Kendine dön. Seni yükseltmiş Bilge Kağanı’na, özgür ve bağımsız ülkene karşı hata ettin, kötü duruma düşürdün.
Ulusun adı, sanı yok olmasın diye, Türk ulusu için gece uyumadım, gündüz oturmadım. Kardeşim Kül Tigin ve iki Şad ile ölesiye, bitesiye çalıştım…
Yazıtların yazıcısı
Kül Tigin ve Bilge Kağan yazıtlarının yazıcısı Kül Tigin’in yeğeni Yolluğ Tigin‘dir. Eski Türkçede yeğenin karşılığı olan atı bugün yalnızca Sarı Uygurca’da ati, hati şekillerinde yaşamakta olup çocuk, torun anlamlarına gelmektedir.
Kül Tigin yazıtının güneydoğu ve güneybatı kenarlarındaki yazıtlarla Bilge Kağan yazıtının güneybatı kenarındaki kısa yazıt Yolluğ Tigin’in sözleridir. Kül Tigin yazıtının güney yüzündeki son cümle de yine Yolluğ Tigin’e aittir.
Kül Tigin yazıtının doğu, güney, kuzey yüzleri ile kuzeydoğu kenarındaki yazıtlar ve Çince yazıtının bulunduğu batı yüzündeki iki satırlık Türkçe yazıt Bilge Kağan’ın ağzından yazılmıştır. Bilge Kağan yazıtının büyük kısmı da onun ağzından olmakla birlikte, yazıtın güney yüzündeki 10. satırın altıncı kelimesinden sonra yazıtı diktiren Tenri Kağan konuşmaktadır. Yazıtın Çince yazıtının bulunduğu batı yüzünün üst kısmındaki lirik yazıt da yine Tenri Kağan’ın ağzındandır.
Yolluğ Tigin, Kül Tigin yazıtını yirmi günde, Bilge Kağan yazıtını da otuz günde yazmıştır. Yazıtların orjinal yerinde şu anda replikaları bulunmakta, orjinalleri ise müzede bulunmaktadır.