Şili

Anasayfa » Şili

Şili Hakkında Genel Bilgi

Şili, resmî adıyla Şili Cumhuriyeti, Güney Amerika’da bir ülkedir. Doğuda And Dağları ile batıda Büyük Okyanus arasında ince uzun bir şerit şeklindedir.

Yüzölçümü 756.096 km² ve nüfusu 2017 itibarıyla 17,5 milyondur.

Başkenti ve en büyük şehri Santiago resmî dili İspanyolcadır.

Şili kuzeyde Peru, kuzeydoğuda Bolivya, doğuda Arjantin ve güneyde Drake Boğazı ile sınırlandırılmıştır. Okyanusya’daki Juan Fernández, Isla Salas y Gómez, Desventuradas ve Paskalya adaları Şili’ye bağlıdır. Ayrıca Şili Antarktika Bölgesi adı altında Antarktika’nın 1,25 milyon km²’lik bölümünde hak iddia etmektedir

Kuzeyden güneye bir yılan gibi kıvrılan bu ülke Şili. And Dağlarının eteklerine kurulmuş. Kuzeyden Güneye 4500 kilometrelik uzunluğa sahipken; doğu batı yönünde yalnızca 175 kilometre genişliğe sahip (Fikir vermesi açısından, İstanbul’un bir ucundan bir ucu 160 kilometre civarı).

Şili Tarihi

MÖ yaklaşık 13.000 yıllarında, bugünkü ülke sınırlarında insanların yaşadığı bilinmektedir. Kuzey Şili İspanyollar tarafından fethedilmeden kısa süre öncesine kadar İnka Krallığı’na aitti. 1520 yılında dünyanın çevresini dolaşmak için yelken açan Ferdinand Magellan, kendi adıyla anılan Magellan Boğazı’nı geçerken ülkenin güney ucunu keşfetmiş oldu. Daha sonra Şili’ye ulaşan ilk Avrupalılar altın aramak amacıyla 1535 yılında Peru’dan gelen Diego de Almagro ve mahiyetindekilerdi. Ancak bu kişiler yerel halk grupları tarafından geri püskürtüldü. Avrupalılar’ın ilk tam manasıyla yaptıkları yerleşim, 1541 yılında Pedro de Valdivia’nın 1541 de Santiago‘yu kurması olmuştur. 1542’den itibaren de Şili, İspanyol Peru Valiliği’nın bir parçası hâline gelmiştir.

Şili’de İspanyollar çok az altın ve gümüş bulduğu ve ülkenin ücra konumu sebebiyle Şili İspanyol Krallığı için daha ziyade fazla önem verilmeyen bir koloni durumundaydı. Ayrıca Atacama Çölü, Peru’ya direkt ulaşıma engel teşkil ettiğinden, ülke çok daha sonra, diğer tarım ürünleri ve minerallerinin devreye girmesiyle, İspanyollar tarafından önemli bir tedarik bölgesi hâline gelmiştir.

Bağımsızlık talepleri ilk, 1808 yılında, İspanya Napolyon’un kardeşi Joseph tarafından yönetilirken başladı. 18 Eylül 1810 yılında başa geçen bir cunta İspanya Krallığı’na bağlı bir otonomi ilan etti. İspanyollar’ın Napolyon’a karşı yürüttüğü bağımsızlık savaşından sonra, sınırsız bir güçle tekrar Şili’yi almaya kalkıştı. Ancak İspanyollar Chacabuco’daki muharebede Şili ve Arjantinli birliklere yenildiler. 5 Nisan 1818’deki Maipu muharebesinden sonraysa İspanyol direnişi sona erdi. Muharebelerin başındaki komutan Jose de San Martin, Bernardo O’Higgins yararına başkanlıktan feragat edince O’Higgins ilk Şili Devlet yöneticisi oldu.

Higgins

O’Higgins 1823 yılında düşürüldü ve Peru’ya sürgüne gitmek zorunda kaldı. Akabindeki yıllarda çeşitli devlet adamları başa geçti. 1830 yılında başa geçen Diego Portales Palazuelos ülkeyi diktatör tarzda yönetirken 1833 yılında çok sıkı bir anayasa hazırlattı. Bu merkezî anayasa ile 1833-1891 yılları arasında Şili uzunca süre istikrar kazandı. Zamanla ülke, Güney Amerika’nın ekonomik olarak en güçlü bölgesi hâline geldi.

Yürüttüğü birçok savaşla, özellikle 1836-1839 Peru-Bolivya konfederasyon savaşını kazanmasıyla Şili gücünü pekiştirdi.

İspanya, Peru’daki eski kolonileri tekrar ele geçirmeye çalışınca, Şili İspanya’ya 1865 yılında savaş ilan etti. Papudo ve Chiloe adaları önünde deniz muharebeleri meydana geldi. Peru’da ortak düşmana karşı Şili’ye katıldı. Savaş pratikte 1866 yılında sona erdiyse de İspanya ile problemler 1871 ve 1883 yıllarındaki antlaşmalarla çözüldü.

19.Yüzyılda İspanya dışından Avrupalılar da Şili’ye göç ettiler. Bugün bu kişileri etkileri ve izleri ülkenin güney bölgelerinde görülmektedir.

Şili, 1879 ile 1883 yılları arasında Peru ve Bolivya ile yapılan Güherçile Savaşı (ayrıca Pasifik Savaşı olarak da anılır) savaşta, o güne kadar bu ülkelerin elinde olan Atacama Çölü bölgesini fethetti. Böylelikle Bolivya, Büyük Okyanus kıyılarını kaybetmiş oldu. Bu bölgelerde daha sonra çok zengin bakır yatakları bulundu. Dünyanın en büyük bakır madeni Chuquicamata bu bölge sınırlarındadır.

1891 yılında Şili deniz kuvvetleri Başkan José Manuel Balmaceda’ya karşı ayaklandılar. Bir iç savaş bu yüzden patlak vermiş oldu. Bu savaşta 6000 kişi öldü. Balmaceda muharebeyi kaybedince Eylül 1891 de intihar etti.

1893 yılında bu kez Arjantin’le sınır sorunları yaşanmaya başladı. 1902 yılında İngiltere Kralı VII. Edward bu probleme arabuluculuk ederek Patagonya ve Ateş Toprakları iki ülke arasında pay edildi. Bu şekilde Şili 54.000 km², Arjantin 40.000 km² pay aldı.

Yakın tarih ve Allende

1969 yılında ülkede sol güçler Unidad Popular (UP) adlı bir seçim birliği oluşturdular. Bu birlik komünist ve sosyalist parti gibi partilerin yanında birkaç tane daha solcu, hümanist küçük partiden oluşuyordu. UP kendisini sosyalist bir çizgiye oturtarak, endüstrinin devletleştirilmesi ve büyük arazi sahiplerinin arazilerinin istimlak edilmesi gibi vaatlerde bulundu. Bu birlik 1970 yılında Salvador Allende’yi başkanlık için aday gösterdi.

Allende

1970 seçimlerinde seçim birliği UP oyların %37’sini alarak seçimlerin en güçlüsü olarak çıktı ve Allende Devlet Başlanlığı’na seçildi. Muhafazakâr rakibi Jorge Alessandri oyların %35,3 ünü ve Hristiyan Demokrat Radomiro Tomic %28,1’ini aldı. Allende’nin azınlık hükûmeti ekonominin başlıca dallarını peş peşe devletleştirmeye başladı (Bankacılık, tarım, bakır madenleri, haberleşme). Böylece muhalefetle gitgide büyüyen çekişmeler oluştu. Ayrıca ABD’de de Allende’nin seçim zaferine karşı rahatsızlık oluşmuştu. Zira Şili’de marksist etkilere sahip halk cephesi, Küba’dan sonra ikinci Amerika devleti olarak yönetimdeydi. Bu endişe, 1954 yılındaki ABD başkanı Eisenhower’in domino teorisinden tetiklenmiş oluyordu. Bu teoriye göre yan yana dizilmiş domino taşlarından birincisinin devrilmesinin zincirleme bir şekilde diğerlerinin de devrilmesi gibi Şili’den sonra diğer Güney Amerika ülkeleri de teker teker komünizm altına girecekti. 1973 yılında UP oy sayısını daha da arttırmayı başardı.

Pinochet dönemi

Yukarıda sıralanan gelişmelerin ardından, 11 Eylül 1973 tarihinde hükûmete karşı bir askeri darbe gerçekleşti. Yüzlerce Allende yanlısı bu günlerde öldürüldü, binlercesi tutuklandı. Tüm devlet birimleri askeri birlikler tarafından işgal edildi. Tüm yetkileri, cunta lideri olarak General Augusto Pinochet devraldı.

Pinochet

Pinochet aynı zamanda donanma, hava birlikleri ve polis teşkilatının da en üst kademedeki yetkilisiydi. Askeri birlikler kuzey Şili’nin en tenha çöl bölgelerinde ve Patagonya’nın yerleşimi seyrek yerlerinde toplama kampları oluşturdu. Birçok cunta muhalifi işkencede öldürüldü ya da uçaklardan denize atıldı. Binlerce Şilili insan hakları ihlalinden yurt dışına kaçtı ya da sürgüne gönderildi.

Pinochet’nin iktidarı ele geçirmesiyle, ABD tekrar yoğun olarak ekonomik bağlamda ülkeyi desteklemeye başladı. Yeni hükûmet daha önceki devletleştirmeleri, önemli bakır madeni Chuquicamata hariç olmak üzere geri aldı. Neoliberal bir ekonomi politikası izlerken, tüm sendikal hakları da geri aldı. Bu ekonomi poltikalarıyla beraber zengin ile fakir arasında fark daha da belirginleşmeye başladı. Ama kamu ekonomisi, büyüme ile birlikte, Güney Amerika’daki alışılmış olandan daha fazla istikrar kazandı. Ekonomik istikrarın yanında insan hakları ihlalleri devam etmekteydi.

Gerginlik sebebi Beagle-Kanalı

Aralık 1978’de Arjantin ile Şili arasında savaşa gidebilecek gerginlikler oluştu. Gerginliğin sebebi, Beagle Kanalı’ndaki, üzerinde yaşam olmayan Lennox, Picton ve Nueva gibi adalardı. Zira buralarda çok yüksek petrol rezervleri olduğu tahmin ediliyordu. Bu gerginlik Vatikan’ın araya girmesiyle 1985 yılındaki sınır antlaşması sonucu, dostça çözülürken bu 3 ada da Şili’ye bırakıldı. Bugün hala bu ülke ile tamamen çözülememiş ufak tefek sınır tartışmaları vardır.

Yeniden demokrasi

1988 yılında yapılan referandumda %55 oy oranıyla Pinochet’in ülkeyi daha fazla yönetmemesi sonucuna varıldı. 1989 yılında 15 yıllık dikta rejiminden sonra ilk seçimler yapıldı. Hristiyan Demokrat Patricio Aylwin Başkanlığa seçildi. Aylwin mütevazı ekonomi reformlarının yanı sıra beraber yaşayabilmek için devlet ile halkı barıştırmaya başladı. 1993 yılında ilk defa bazı subaylar insan hakları ihlalinden mahkemeye çıktılar. Çok sayıda sürgün ülkeye döndü.

1994-2000 yılları arasında ülkeyi Hristiyan demokrat Eduardo Frei Ruiz-Tagle yönetti.

Pinochet 1998 yılında İngiltere’de tutuklandı ve daha sonra dışarı çıkma yasağı kondu. 2000 yılında sağlık sorunları yüzünden serbest bırakıldı.

2000 yılında Sosyalist Ricardo Lagos Başkan seçildi. 2006 yılında ise ülke tarihinin ilk kadın başkanı Michelle Bachelet bu makama geldi. 11 Mart 2018’de Sebastián Piñera, ikinci kez Şili Devlet Başkanı oldu. 11 Mart 2011’den 11 Mart 2014’e kadar Şili’nin başbakanı olarak ilk görevini tamamladı.

Boric

Aralık 2021’den beri ülkeyi solcu lider Gabriel Boric yönetiyor.

Atacama Çölü

Atacama Çölü, Şili’nin kuzeyinde bulunan dünyanın en kurak sıcak çölüdür. Batısında Büyük Okyanus bulunur. Kuzeyde Peru, doğuda ise Bolivya ve Arjantin sınırlarını oluşturur.

Atacama; And Dağları’nın yağmur gölgesinde kalır ve doğu rüzgârları kuru olup çok az yağış getirir.

Yakınındaki Büyük Okyanus sahillerinde oluşan bir soğuk su akıntısı olan Humboldt Akıntısı nedeniyle de burada çok az yağmur bulutu oluşur. Bu durum, bölgeyi kuzeyi ve güneyinden farklı kılarak daha az yağmur almasına sebebiyet verir.

Soğuk Büyük Okyanus suyu ayrıca bu çölün serin olmasına, özellikle de sahile yakın kesimlerinde sıklıkla sis oluşmasına neden olur. El Niño’nun etkisiyle 6-10 yıl gibi aralıklarla kuvvetli yağış aldığı dönemlerin ardından çölde kısa bir süre için canlanmalar olur.

Atacama Çölü

Atacama Çölü yaklaşık olarak 15 milyon yaşındadır. Atacama Çölü öyle garip çöldür ki buraya neredeyse hiç yağmur yağmaz. Tuz sahaları, kumlar ve lavlar neredeyse 60.000 km2”den daha fazla bir alanı kaplamaktadır. Atacama çölü öyle yaşanılmaz bir yerdir ki NASA, bu çölün Mars yüzeyine benzemesinden dolayı deneylerini burada gerçekleştirir. Atacama çölü, gökyüzünün bulutsuzluğu, kuru hava ve rakım yüksekliği nedeniyle astronomi bilimi tarafından kullanılmaktadır.

Bölgedeki tuz kaynakları, kumullar ve kanyonlar fotoğrafçılık adına da muazzam bir görsel şölen sunmaktadır.