Şam

Hatırlatma: Bu notlar Suriye’nin içinde bulunduğu iç savaş öncesi yapılan 3 ziyaret sırasında yazılmıştır ve günümüz Suriye’sini yansıtmamaktadır.

Kosiyon dağının eteklerinde uzanan Şam’a bizans döneminde çevrilmiş olan surlardan; “Cabiye”, “Feradis”, “Sagir”, “Keysan”, “Şarki” ve “Toma” kapılarından giriliyor. Suriye’nin başkenti Şam, aynı zamanda Arap dünyasının en eski ve kalabalık şehirlerinden birisi. Deniz seviyesinden 690 m. yükseklikte Barada Nehrinin oluşturduğu bir vahada yer alan Şam, Arapça Dimeşk ismiyle de tanınıyor. Coğrafi olarak Ortadoğu’ya oldukça hakim bir noktada olan Şam Beyrut’un 110 km. güneydoğusunda, Amman’ın 210 km. kuzeyinde, Bağdat’ın 600 km. batısında yer alıyor ve bütün bu kentlere oldukça iyi karayolu ağıyla bağlı. Halep’den 3 dolara otobüsle geçebileceğiniz gibi, 20 dolar civarı verip uçak ile de geçebilirsiniz. Otogarda indiğinizde taksi ile şehir merkezi için normal ücret 50 SP’dir daha fazla istenirse vermemelisiniz.

Halep’te olduğu gibi Şam’da da zengin Suriye mutfağının Türk zevkine hiç de yabancı olmayan lezzetlerini denemek için her keseye uygun çok sayıda lokanta, restoran ya da kebapçı bulunur. Nüfusu 4 buçuk milyonu aşan Şam’da görülmesi gereken tarihi eserlerin arasında Emeviye Camisi ve Selahaddin-i Eyyubi’nin türbesi ilk sırayı alır. Kanuni Sultan Süleyman’ın Mimar Sinan’a yaptırdığı Süleymaniye Külliyesi, Hamidiye Kapalı Çarşısı ve Hicaz Demiryolu İstasyonu kentteki belli başlı Osmanlı eserleri. Şam Valisi Esad El Azim Paşa’nın Müze haline getirilen 17 odalı saray yavrusu taş konağı Kasr’ül Azm ile Suriye Milli müzesi yine bu şehirdeki önemli eserlerden; sadece Şam’da 120 civarında Türk eseri bulunmakta.

Şam, çok geniş bir alana yayılmış bir şehir olmasına rağmen bu geniş alanın ortasında kalan Eski Şehir yürüyerek iki günde gezip dolaşabileceğiniz bir alana sıkışıyor. Tabii fazla oyalanmamak ve alışveriş yapmamak kaydıyla. Yine etrafını çevreleyen bir sur (ki ilk olarak Romalılar tarafından yapılmış ama, zaman içerisinde çeşitli kereler düzeltme ve yeniden inşa operasyonlarından geçirilmiş) ve tahmin edeceğiniz gibi bir de kalesi var. Surların şu andaki hali esas olarak 13. yüzyıldan kalma. Surlardan içeriye, değişik zamanlarda yapılmış birçok kapıdan giriliyor. Bunlardan yalnızca Bab aş-Şark (Doğu Kapısı) Romalılar zamanından kalabilmiş. 20. yüzyıla kadar, o zaman var olan toplam 13 kapının hepsi, her gün güneş battığında kapatılırmış, sabah yeniden güneş doğana kadar. Surun içerisinde de ayrıca, Müslüman, Hristiyan ve Yahudi mahallelerini birbirinden ayıran kapılar da varmış. Bu kapılar zaman içinde yok olmuşlar. Ama hala Hristiyan ve Yahudi mahalleleri duruyor.

Şam’daki en önemli gezi yerlerinden bazıları şunlardır:

Emeviye Camisi: (Umeyyed Camii)

Eski Şehir’in en önemli yapısı hiç şüphesiz eski Emevi Halifesi Velid Abdulmelik tarafından yaptırılan “Emevi Camii” (Ummayad Camii). İslam dünyasının en etkileyici eserlerinden sayılıyor ve tabii Suriye’nin de en önemli dini yapısı. Giriş 50 SP/1 kişi ve bayanlar için girişte verilen pardesüyü giymek zorunlu başın kapalı olması yeterli değil. Türkiye’deki camiilere alışık olanlar için çok garip gelecek bir durum; camiinin içinin tam bir curcuna olması. Kadınlar avluda toplanır sohbet eder, çocuklar oyun oynar, bunun dışında bir köşede oturmuş bir sürü insan görürsünüz. Emevi Camii M.Ö.3000 yıllarından beri bir tapınma mekanı olmuş. Başta Arameanlar’ın tanrısı Hadad için yapılmış bir tapınakken, Romalılar zamanında tanrı Jüpiter adına genişletilmiş. Ancak, Constantin’in Hristiyanlığı benimsemesinden sonra mevcut yapı bir bazilikaya dönüştürülmüş. Müslümanların, M.S. 636 yılında Şam’a girmesinden sonra bazilikanın doğu kanadı camiye çevrilirken, batı kanadının Hristiyanlar tarafından tapınma mekanı olarak kullanılmaya devam edilmesine müsaade edilmiş, 70 yıl boyunca. Fakat sonunda Şam’ın İslam Dünyası’nın başkenti olmasıyla, Halife Halid ibn al-Walid, “kendisinden önce ve sonra hiç kimse tarafından tasarlanmamış” bir camiye dönüştürülmesi emrini verince, Hristiyanlar kapı dışarı edilirken, 10 yıl boyunca 1000’den fazla taş ustası ve sanatçının emeği ile yeni cami ortaya çıkarılmış; Ummayad Camii. Öyle bir cami ki, duvarları pahalı çiniler, mimberi kıymetli taşlar, tavanı altın kakmalı ahşapla süslenmiş ve tam 600 tane -her biri altından- lamba ile aydınlatılmış. Tabii böyle bir ihtişamın maliyeti de biraz tuzlu olmuş; tüm Suriye’den toplanan 7 yıllık vergilerin tamamı. Moğollar’ın istilası, depremler ve yangınlardan sonra kalan bugünkü durumu bile göz kamaştırıcı.

Müslümanlar tarafından kıyamete yakın Hz.İsa’nın yeryüzüne ineceği rivayet edilen “Ak Minare” bu camiye ait. Camide ayrıca, Hz.Yahya Peygamberin kabri ile İmam-ı Hüseyin’in Kerbela’da Yezid’in adamları tarafından kesilen ve Şam’a getirilen mübarek başlarının defnedildiği ve ziyaret edildiği bölüm bulunmakta. Avluda bulunan 8 sütun üzerine yükselen hazine kubbesi, kamu hazinesini korumak amacıyla Abbasiler döneminde yapılmış. Caminin ilginç yönlerinden birisi de, dört farklı mezhebi temsilen dört ayrı mihrap yapılmış olması. Ünlü İslam alimi İmam-ı Gazali Hz.’leri meşhur eseri İhya-u Ulumid-din’i bu camide kaleme almış. Ayrıca Bediüzzaman Said Nursi Hz.’leri ünlü Şam Hutesi’ni (Hutbe-i Şamiye) 1911 yılında bu camide irad etmiş. Emeviye camisinin kapladığı 7000 m² ‘lik alanda ayrıca Selahaddin Eyyubi türbesi, Hz.Hüseyin’in kızı Seyide Rukiye Camisi, Türk Şehitliği ve turistik eşya satan bir çok dükkan bulunmakta.

Hamidiye Çarşısı:

II. Aldülhamit Han’ın yaptırdığı ve kendi adıyla anılan; Al-Hamidiyya Çarşısı, Halep’ten de hatırlayacağınız klasik oryantal çarşı görünümünde. Yalnız, Şam’da çarşılar biraz daha düzenli bir şekilde dizilmişler. Yani, Halep’teki (ya da bizim Kapalı Çarşı’daki) gibi kaybolmanız pek mümkün değil. Daha doğrusu, tek bir cadde (ya da sokak) boyunca bir çarşı var. Buna açılan sokaklar genellikle o çarşıya ait olmayan, hatta çarşı özelliği bile olmayan tali yollar. Bu yüzden gezmesi daha kolay. Yeniden Hamidiyya Çarşısı’na dönelim; Al-Hamidiyya, geniş bir caddenin her iki yakası boyunca kurulmuş, son derece düzenli olarak tasarlanmış, iki katlı bitişik dükkanlardan oluşuyor. Birinci katları esas alış-verişin yapıldığı “dükkan” kısmı iken, üst kat daha çok büro ya da depo olarak kullanılıyor. Her ne kadar bugünkü düzgün görünümünü 2002 yılında büyük bir özenle yapılmış renovasyondan sonra kazanmışsa da, ilk yapıldığı yıllarda da bundan farklı olmadığından eminiz. Adı, -size de belki çağrıştırmıştır- Sultan II. Abdülhamit’ten geliyor. Sokak her ne kadar Romalılar’a dayanan bir tarihe sahipse de, çarşı halini alması 19. yüzyılda Osmanlılar zamanında gerçekleşmiş. Bugünkü ismi ise, Abdülhamit’in Şam’ı ziyareti şerefine verilmiş ve yine bu şerefle şu anda da görünen şekle kavuşmuş.

Sokağın üstü, her iki kanadında bulunan binaların arasına yapılmış yarım silindir şeklinde bir çelik kafes ve üzerine giydirilmiş sacla örtülmüş. Bu sacların çeşitli yerlerinde -yukarıdaki fotoğrafa yakından dikkatli olarak bakıldığında fark edileceği gibi- yer yer yoğunlaşan delikler var. Bunlar, 1925 yılında Fransızlar’a karşı başlatılan ulusal direniş hareketine karşı Fransız uçakları tarafından açılan makineli tüfek ateşi ile oluşmuşlar.

1863 yılında Osmanlı Padişahlarından Sultan Abdülhamid Han tarafından yaptırılmış. Yapı olarak İstanbul’daki kapalı çarşıyı andıran Hamidiye çarşısı yerli ve yabancıların en çok rağbet ettikleri mekanlardan birisi. Genel olarak ipek kumaş, kadın giysileri, çeyizlik ve turistik eşyaların satılmakta olduğu çarşı yaklaşık bir kilometre uzunluğunda.

Hicaz Tren İstasyonu

Bugün bile hayata geçirilmek için çaba sarf edilen Hicaz Demiryolu Projesi’ni ilk olarak Osmanlı Padişahı 2.Abdülhamid ortaya attı ve Hicaz Demiryolu İradesi’ni 2 Mayıs 1900 tarihinde yayınlanmış. Hicaz Demiryolu yapımına ise 1 Eylül 1900’da başlamış. Bu proje bir bakıma Bağdat demiryolu hattının devamı niteliğinde düşünülmüş ve İki demiryolu birleşince İstanbul, Şam üzerinden kutsal Mekke ve Medine’ye bağlanacakmış. Hesaplara göre İstanbul’dan Mekke’ye demiryolu ile ulaşım 120 saatte gerçekleşecekmiş. Proje, Hicaz ve Yemen’de Osmanlı’yı güçlendirecek, Mısır’da Osmanlı nüfuzunu artıracak, askerleri bölgeye emniyet içinde sevk etmek mümkün olacakmış. Hattın işçileri 7.500 civarındaki Osmanlı askerleriymiş. Demiryolunda çalışan askerler bir yıl erken terhis ediliyormuş. Güzergahta ray döşemenin yanında köprüler, istasyonlar, hastaneler ve telgraf merkezleri yapılmış. Burası ücretsiz gezilebilmekte. İstasyon binasının arkasında “Hicaz Demiryolu Projesi” devam etmekte.

Süleymaniye Camii ve Tekkesi

Şam’da listemizdeki son eser Süleymaniye Camii ve Tekkesi’ydi. Mimar Sinan’ın 1554 yılında yapımına başladığı cami ve tekke, adından da anlaşılacağı gibi Kanuni Sultan Süleyman adına ithaf edilmiş. Daha sonra halefi II. Selim tarafından bahçesine bir de medrese ilave ettirilen cami, sanırız son yıllarda biraz bakımsız bırakılmış. Çatı kaplamalarından bir kısmı dökülmeye yüz tutmuş camiin tekkesi şu anda -bir ibadet mekanının amacına çok uygun olmayan bir şekilde Askeri Müze olarak kullanılıyor. Bahçesinde çeşitli modelde miyadını doldurmuş Mig savaş uçakları, toplar, II. Dünya Savaşı’ndan kalma Almanlar’a ait bazı araçlar sergileniyor. Medrese ise, çeşitli Suriye el sanatlarının sergilendiği ve satıldığı bir çarşı.

Son derece yalın ve abartısız bir iç mimari düzene sahip olan ve Mimar Sinan’ın “Kalfalık eserlerimden biridir” dediği külliye özellikle Türk ve diğer yabancı turistlerin uğrak mekanlarından birisi. İçerisinde son Osmanlı Padişahı Sultan Vahdettin’in mezarı bulunmakta. Avluda şu anda bir Askeri Müze bulunmasının yanı sıra külliye kısmında da turistik eşyalar satan bir kaç dükkanı mevcut.

Ayrıca Külliye içerisinde, 1926 yılında İtalya’nın San Romeo kentinde vefat eden son Osmanlı Padişahı Sultan Vahdettin’in mezarı da yer almakta. Son dönem Osmanlı padişahlarının torunlarından bazılarının mezarlarının da içerisinde bulunduğu bu küçük mezarlık, sadece Türk ziyaretçilere özel olarak açılmaktadır. Mezarlığın bakım ve tadilat masrafları ise Türkiye tarafından karşılanmakta.

Esat Paşa (As’ad Pasha al-Azem) Sarayı

Burada, özellikle Mısırlı ve Levanten mimarlar tarafından kullanılmış, Memlûklular tarafından da benimsenmiş, daha sonra da Osmanlılar zamanında duvar ustalarının çok rağbet ettikleri bir bina süsleme tekniği var; Ablak olarak adlandırılıyor. Bu, bina dış duvarlarının sırayla bazalt, kumtaşı ve kireçtaşından yapılma tuğlalarla örülmesiyle oluşturuluyor ve bina cepheleri böylece yatay siyah, beyaz ve pembemsi bej çizgilerle bezenmiş oluyor. Osmanlılar zamanından buna en güzel örnek Esad Paşa Sarayı. Yapımı 3 yıl süren (1749-1752) saray, Azem sülalesi tarafından 20. yüzyıl başlarına kadar konut olarak kullanılmış. Saray, ailenin daha sonra sur dışına taşınması ile Fransızlar’a satılmış. Fransızlar binayı İslam Sanatları ve Arkeoloji Enstitüsü’ne dönüştürmüşler. Fransızlar’a karşı 1925 yılında gerçekleştirilen Ulusal Direniş Hareketi’nde ağır hasar gören bina daha sonra tümüyle orijinal haline sadık kalınarak restore edilmiş. (150 SP/1 kişi)

Bunların dışında Casıo (Kasiyon-Qasyoun) Tepesi’nden Şam’ın panoramik seyri ve gece manzarası yapılamsı gerekenler arasındadır.

Suriye Hakkında Genel Bilgiler

Türkiye’nin güneydoğusunda yer alan ve Türkiye ile 877 km. uzunluğunda ortak kara sınırına sahip olan Suriye Arap Cumhuriyeti 185.180 km² ‘lik bir alanı kaplar ve başkenti Şam.

2001 yılı verilerine göre ülke nüfusu 17 milyona yaklaşmakta. Tarih süresince, Kenanlılar (Kanaan/Canaan), İbraniler, Aramiler, Asurlular, Babilliler, Persler, Yunanlılar, Romalılar, Bizans, Araplar, Selçuklular uygarlıklara ev sahipliği yapmış olan Suriye’nin Şam Kenti, 1260 yılı dolaylarında, Memlük İmparatorluğu’na başkentlik yapmış. Ancak 1400 yılında Timur tarafından istila edilip yıkılan Şam, 1517’de Osmanlı egemenliğine girmiş. Bugün Suriye kentlerinde Osmanlı’nın izlerini bulmak mümkün. Pek çok eseri Osmanlı Döneminden kalan Suriye, Osmanlı’nın Anadolu’da yatırım yaptığı bölgelerin başında gelmiş. Yakın tarihte, 1920’den 1946 yılına kadar ise Fransa’nın yönetiminde kalan ülke, bağımsızlığını ilan ettikten sonra Suriye Arap Cumhuriyeti olarak anılmaya başlanmış. Suriye’de 2 milyon kadar Türkmenin yaşadığı tahmin ediliyor. Suriye’nin doğusunda Irak, batısında Lübnan ve Akdeniz, kuzeyinde Türkiye ve de güneyinde Ürdün bulunmakta. Büyük şehirler; batıda Halep – Şam çizgisinde, Asi (Orontes) nehri vadisinde ve sahil kesimlerinde yoğun. Doğu ve güneyde çöl alanları ön plana çıkarken; yerleşim merkezleri azalır ve önemsizleşir.

Akdeniz ikliminin etkisinde olan ve Türkiye’den Lübnan’a uzanan sahil kesimi 183 km uzunluğunda. Suriye’nin önemli limanları ve kasabaları burada yer alıyor. Başlıcaları kuzeyden güneye doğru; Ras Al Basit, Lazkiye, Jable, Baniyas ve Tartus.

Ülkenin resmi dili Arapça ancak büyük şehirlerde İngilizce, Fransızca veya Türkçe bilen kişilere sık rastlanır.

Suriye halkının büyük bir bölümü Sünni, bir kısmı da Şii Müslüman. Özellikle büyük şehirlerde kalabalık Hıristiyan cemaatleri de yaşamakta.

Suriye’yi gezmenin en uygun zamanı yılın Mart -Nisan – Mayıs ya da Eylül -Ekim – Kasım dönemleri.

Suriye için vize zorunluluğu yok.

Suriye’nin para birimi Suriye Lirası veya Suriye Pound’u olarak tanınmaktadır. 1 Amerikan doları yaklaşık 53 SP (Suriye Poundu) ve 1 Euro yaklaşık 64 SP (Suriye Poundu) değerindedir

Kağıt paraların bir yüzleri Arap alfabeleri, diğer yüzleri ise Latin harfleriyle düzenlenmiş olduğundan; Arapça bilmeyenlerinde bu paraları ayırt etmeleri kolay. Ülkeye sokulacak döviz miktarında herhangi bir kısıtlama yok. Ancak 5000 Amerikan Dolarını aşan değerdeki dövizin ülkeden tekrar çıkarılması sırasında sorun yaşanmaması için bu miktarın giriş sırasında beyan edilmesi gerekmekte.

Yemek

Kuskus, Kebap, Çevirme, umus, Fetair en sık yenilen yemekler.

Sokakta muzlu süt (muz halib) popüler.

Uluslar arası kredi kartları özellikle Şam ve Halep’teki lüks otel ve restoranlarda kullanılmakla birlikte, pazar ve çarşılarda kabul edilme şansları pek fazla değil.

Pazarlık çok yaygın. Çoğu şehirde Türkçe pazarlık yapabilirsiniz. En az % 30 indirim alabilirsiniz. Bazen yarı fiyat bile olabilir.

Hafta sonu tatili müslümanlar tarafından Cuma, Hıristiyanlar tarafından ise Pazar günleri. Cumaları genel olarak devlet daireleri, banka ve çarşıların çoğu kapalı.

Suriye’de hafta sonu tatili müslümanlar tarafından Cuma, Hıristiyanlar tarafından ise Pazar günleri yapılmakta. Ancak Cuma genel olarak devlet dairelerinin, bankaların ve çarşıların kapalı olduğu gün olarak değerlendirilmeli.

Mesafeler

Kilis-Öncüpınar (Türkiye-Suriye sınır kapısı):10 km

Öncüpınar-Halep : 48 km

Gaziantep-Halep: 120 km

Antakya-Halep: 110 Km.

Halep-Hama: 146 Km

Halep-Lazkiye: 186 Km

Halep-Şam: 355 Km

Hama-Humus:47 Km

Humus-Palmira: 153 Km

Malula-Şam: 60 km

Humus-Şam: 162 Km.

Lazkiye-Şam: 348 Km.

Tartusa-Crac de Chevalier : 50 km

Yayladağ-Lazkiye: 40 km

Palmira-Şam : 180 km

Şam-Ürdün sınırı : 120 km

Ücretler

Halep-St Simon : 25 $ (Gidiş-Dönüş) yol 50 km

Antakyadan Halepe Taksi ile gidilecekse kişi başı 10$

Halep-Hama (otobüs) : 65 SP /1 kişi

Hama-Palmira (otobüs) : 85 SP/1 kişi

Palmira-Şam(otobüs) : 75 SP/1 kişi

Şam-Tartus :105 SP/1 kişi

Tartus-Al Hassan kalesi gidiş-dönüş : 20 $ (50 km)-Taksi

Mallulaya gidiş-dönüş (minibüs) : 50 SP/1kişi

Alışveriş

Suriye, Halep ipekleri, telkari işçiliği ve Şam işi denilen sedef kakmacılığı ile haklı bir şöhrete sahip. Halep’in fıstıkları ve bununla yapılan tatlı çeşitleri ülkeye gelen hemen herkesin rağbet ettiği ürünler.

Şam’da; Hamidiye çarşısı, Suk El-Hamra ve Suk El-Şa’lan, Halep’te ise; Kapalı Çarşı, Bab’ül Farac ve Tilel Çarşısı alış-veriş yapmak için uygun mekanlar.

Diğer bilgiler

– Suriye, birçok dinden insanı içerisinde barındıran bir ülke. Çok çeşitli dinin yanı sıra, bunların farklı mezhepleri de aynı ülke vatandaşı olarak yaşıyorlar. İnsanlar, birbirlerine karşı son derece hoşgörülü. Hoşgörü demeyelim de; insanların din ve ırk farklılıkları ve bunlardan doğan gelenek farklılıkları, ortak yaşamın son derece doğal bir “hal”i olarak görülüyor. Örneğin, Müslüman ve Hristiyanlar’ın iç içe yaşadıkları bazı kentlerde, oruç tutan Müslümanlar’ı, yanıbaşlarında sigara ve hatta içiki içen Hristiyanlar’ın varlığı hiç rahatsız etmeyebiliyor.

– Suriye’ye bir organizasyon harici yalnız yapacağınız seyahatlerde, gitmeyi düşündüğünüz tarihi mekanların yerel isimlerini önceden öğrenmeyi unutmayın. Ne kadar dünyaca meşhur olursa olsun (örneğin Palmyra gibi), yerel halkın dünyaca bilinen bu isme aşina olacağını düşünür ve onlardan yol tarifi isterseniz, büyük bir hayal kırılığına uğrarsınız. Bu, büyük bir şehirde (örneğin Humus) lise ya da üniversite öğrencisi olduğunu tahmin ettiğimiz bazı gençler için de böyleydi. Türkiye’de Göreme’yi bilmek ama Kapadokya ismini duymamış olmak gibi.

– Lüks otelleri tercih etmediğiniz müddetçe, -tabii ki kişiye göre değişir ama, bizim standartlarımıza göre- kalınabilecek nitelikteki en düşük standartlarda oteller USD8.00 karşılığından başlayıp kalite ve imkanlarına ya da Hotel Baron gibi, tanınmışlığına bağlı olarak USD45.00’a kadar çıkıyor. Lüks oteller ise USD80.00-90.00’dan başlıyorlar.

– Yemek konusunda fazla sıkıntı çekilmez, gerek damak tadı, gerekse keseyi zorlama açısından. Suriye’nin oryantal havasına uygun mütevazı bir “şehir lokantası”nda yiyeceğiniz içkili ve tıka-basa doyurucu bir yemeğin kişi başı maliyeti SP250.00 ila -en fazla- SP600.00 arasında (USD5.00 ila USD12.00 arası) olacaktır. Bundan daha yüksek bir hesap ödüyorsanız, bilin ki gereksiz lüks ve/veya turistik bir lokantada, yemeğin yanında kazık da yiyorsunuz.

– Suriye, kendinizi hiçbir şekilde güvensiz hissetmeyeceğiniz, sıcak insanların var olduğu bir ülke. Gece ve gündüz, her yerde, büyük şehirlerde bile, güvende olduğunuzu hissedebiliyorsunuz. Her zaman, örneğin sadece yol sormak için bile, birisine yanaştığınızda, en azından bir çay içme daveti almanızın altında sakın bir menfaat beklentisi aramayın. Tümüyle misafirperverliklerini göstermek içindir. Ama, trafikteki araçlara “çok” dikkat etmeyi unutmayın. Onlar birer “kamikaze”.

Suriye ile Türkiye arasında çok fazla bölünmüş aile var. Bazısının dedesi Türk bazısının ninesi Suriyeli vs..vs.. Buna ilaveten kız alma devam ediyor çünkü Suriye başlık parası istemiyor. Sınır varken ama tel örgü yokken Türkler sınırın diğer tarafındaki tarlasını sürüp gece Türkiye’deki evine dönüyordu. 1999 yılından sonra sınıra açıldı ve bayram gibi önemli günlerde pasaportsuz görüş imkanı sağlandı.

Diğer Suriye yazılarımızı da okuyun.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZIN