Moğolistan Hakkında Bilgi

Anasayfa » Moğolistan Hakkında Bilgi

Moğolistan

Moğolistan; Türk kültürü açısından son derece önemli bir ülke. Türkçenin bilinen ilk yazılı belgelerini, diğer bir ifadeyle Orhun Yazıtları‘nı barındıran bu coğrafya, tarih boyunca çeşitli Türk devletlerine de ev sahipliği yapmış olması dolayısıyla apayrı bir yere sahip. Esasında Türkler, Koreliler, Mançu / Tunguzlar ve de Japonlar gibi bir Altay Halkı olan veya olduğu düşünülen ve Ana Altay dilinden kopan / koptuğu düşünülen bir dili konuşan Moğollarla tarihi bağlarımız oldukça kuvvetli.

Asya’nın doğusunda bulunan Moğolistan, dünyanın en seyrek nüfuslu ülkesi diyebiliriz. 1,5 milyon metrekarelik yüzölçümüyle Türkiye’nin iki katı toprağa sahip olsa da nüfusu Türkiye’nin yüzde 4’ü kadar. Başkent dışında kalan topraklarda kilometrekareye yalnızca bir kişi düşüyor. Kuzeyde Rusya; güneyde, batıda ve doğuda Çin Halk Cumhuriyeti ile komşu. Ülkenin toplam nüfusu yaklaşık üç milyon. Üç milyonluk bu nüfusun %96’sı kadarını Moğollar, %4’ünü ise Kazaklar ve diğer bazı halklar oluşturuyor. Yarı-başkanlık sistemi ile yönetilen ülkenin resmi dili Moğolca ve bu dili yazmak için Klasik Moğol yazısından ziyade daha çok Moğolca için özelleştirilmiş olan Kiril alfabesi tercih ediliyor.

2010 yılı istatistiklerine göre ülkedeki insanların yaklaşık 150-200.000 Müslüman’ın bulunduğu tahmin edilmekte ki, bu da toplam nüfusun yaklaşık %5’ine tekabül etmekte. Ülkedeki Müslümanların çoğunu Kazaklar ve Hoton Türkleri oluşturmakta olup bu insanlarda Moğolistan’ın doğusunda yoğunlaşmaktadır. Geri kalan ise %53’ü Budizm’e, %39’u herhangi bir dini inanç taşımıyor. %3’ü ise Hristiyanlık ve Şamanizm’e bağlı. Nüfusun yaklaşık %40‘ı konar-göçer ve hayvancılıkla uğraşıyor.

1990 yılında Sovyetler Birliğinden ayrılarak bağımsızlığını kazanan Moğolistan’ın hiçbir deniz veya okyanus ile bağlantısı yok ve neredeyse tamamı verimsiz bozkırlarla, çöllerle çevrili durumda. Meşhur Gobi Çölü de Moğolistan sınırları içerisinde yer almakta. Moğolistan’ın Güneyinde bulunan yarı kurak Gobi çölü ülke topraklarının yaklaşık üçte ikisini kaplamakta. Ekilebilir, tarıma elverişli, verimli arazi ise yok denecek kadar az. Ülkenin başkenti Ulan Bator (Ulan Batur, Ulaanbaatar) ve burada ülke nüfusunun %45’i burada yaşamakta. Ulan Batur kurak ve verimsiz bozkırdan, yer yer debisi düşük ırmaklardan ve çölümsü arazilerden oluşuyor. Bu da ülkede tarımın gelişmemesinin bir numaralı sebebi olarak görülüyor.

Moğolistan karasal iklime sahip bir ülke. Eksi 50 dereceyi bulan hava sıcaklığıyla dünyanın en soğuk ülkeler arasında yer almakta. Sıcaklık değişmeleri hayli dengesiz ve düzensiz. Bir gün, gün içi sıcaklık 32 derece iken ertesi gün aniden 10 dereceye kadar düşebiliyor. Bu bakımdan, özellikle mevsim geçişlerinde her koşula hazırlıklı olmakta fayda var. Ülkede yeşil alan miktarı son derece az.

Moğolistan denilince akla gelen unsurlardan biri de geleneksel Moğol Çadırı. Moğolların Ger veya Türkçe kökenli Yurt şeklinde adlandırdıkları bu çadırlarda yaşamlarını sürdürmekteler. Ülke genelinde oldukça yaygın olan ve özellikle kırsal bölgelerde bulunmakta. Hayvanlarını otlatanlar, inşaatlarda çalışanlar da yine geçici konaklama yerleri olarak bu çadırları tercih ediyor. Bezlerle kaplanmış keçeden oluşan çadırın ortasında bir soba, etrafında yataklar ve güneş ışığının içeriye girmesini sağlayan çadırın tam ortasında, bir pencere işlevi gören, Kırgızların da tündük olarak tabir ettiği bir bölme, ahşap direkler ve ufak bir giriş kapısı var. Gerlerin kumaşları beyaz, kapıları ise daha çok turuncu renkte.

Moğolistan’da hala ata çok değer verilir. Özel misafirleri için at besleyip onu ikram ederler. Bir erkek çocuğun yetişkin olabilmesi için ata binebilmesi ve onu ustaca kullanabilmesi gerekir.

Hızlı bazı bilgiler vermek istersek; enflasyon yıllık % 4,5, Türkiye ile arasında +5 saatlik bir zaman farkı var, okuma-yazma oranı % 98. Ülkenin para birimi ise tuğrik (tugruk). 10.000 Tuğrik yaklaşık 100 TL (3 USD) karşılığına denk geliyor.

Kısaca Moğolistan Tarihi

Moğollara ilişkin tarihî bilgilerin geçmişi 7. yüzyıla dayanmaktadır. Arkeolojik kazılarda ortaya çıkan veriler, Moğolların Tula Nehri’nin doğusunda yer aldıkları ve nehrin Türklerle Moğollar arasında sınır olduğu yönündedir. 6. yüzyıldan itibaren önce Göktürk, ardından Uygur‘ların hâkimiyeti altında kalan Moğollar, 10-12. yüzyıllar arasında Curcen, Kitan ve Karahıtaylar gibi devletler kurmayı başarsalar da tarih sahnesine bir devlet olarak çıkışları ve dünya tarihinde etkin pozisyona gelmeleri 13. yüzyılda Cengiz Han ile gerçekleşmiştir. 1206’da bütün Moğol aşiretlerini bir araya getirmeyi başaran Timuçin, Cengiz Han unvanı almış ve bu tarihten itibaren devletini dünya tarihinin en geniş sınırlara ulaşan devletlerinden biri hâline getirmeyi başarmıştır.

Cengiz Han’ın 1241’de ölümünden sonra da Moğol devletinin sınırları genişlemeye devam etmiş, yerine geçen oğlu Ögeday zamanında doğuda Çin ve Kore’den batıda Doğu Avrupa içlerine uzanan bir imparatorluk hâline gelmiştir. Devlet en geniş sınırlarına ulaştığında 34 milyon km2lik bir alanda dünya tarihinin bitişik sınırlı en büyük devleti olmayı başarmıştır.

1294’te Kubilay Han’ın ölümüyle birlikte devlet dört parçaya ayrılmış, böylece Altınorda, İlhanlılar, Çağatay ve Kubilay Hanlığı ortaya çıkmıştır. İrtibat kurdukları coğrafyaların etkisiyle dinî, kültürel, etnik alanlarda önemli değişimlere uğrayan bu devletler, 14. yüzyılın ortalarından itibaren tarih sahnesinden çekilmiştir.

17. yüzyılın sonlarında, 1691 yılında, imzalanan Dolon Nor Antlaşması’yla Çin’in bir eyaleti hâline gelen Moğolistan, Mançu Qing Hanedanı’nın 1911’de son bulmasına kadar, iki asırdan uzun bir süre varlığını bu şekilde devam ettirmiştir. Moğollar, Mançu Qing’in yıkılışı üzerine bağımsızlık ilan etseler de 29 Aralık 1911’de ancak özerklik kazanabilmişlerdir. 1. Dünya Savaşı ve sonrasında Rusya ve Çin arasında bir rekabet alanına dönüşen Moğolistan, 1919’da yeniden Çin hâkimiyetine girmiştir. Şubat 1921’de Beyaz Ruslar Moğolistan’da kontrolü ele almış ancak Sovyetler Birliği’nin desteği ve Haziran 1921’de Kızılordu’nun Moğolistan’a girmesiyle Moğolistan bağımsızlık sürecine girmiştir. 26 Kasım 1924’te Moğolistan Halk Cumhuriyeti ilan edilmiş, fakat ülke 1945 yılına kadar özel bir statü ile Çin hâkimiyeti altında kalmaya devam etmiştir.

2. Dünya Savaşı’nın ardından gerçekleştirilen referandumda tam bağımsızlık yönündeki görüş baskın çıkmış, 5 Ocak 1946’da Çin, Moğolistan’ın tam bağımsızlığını tanımıştır. İlk yıllarda bağımsızlık ilanı sınırlı sayıda devlet tarafından ve çoğunlukla Doğu Bloku ülkelerince tanınmış, 1961 yılında Birleşmiş Milletlere üye olmasının ardından Moğolistan’ı resmen tanıyan devletlerin sayısı da hızla artmıştır. ABD ise Moğolistan’ı ancak 1987’de tanımış, Çin ile 1946’daki tam bağımsızlıkla birlikte kopan ilişkiler de ancak bu tarihte yeniden başlamıştır.

1924 yılında ilan edilen Halk Cumhuriyeti’nden itibaren Sovyetler Birliği’nin siyasi hâkimiyeti altında kalan Moğolistan’da, 1930’ların başlarından 1952’deki ölümüne kadar devlet yönetiminin başında yer alan Horlogiyn Çoybalsan, Stalinist politikalar uygulamıştır. Ülkede yaygın olan Budizm’e karşı katı politikalar izlenmiş, yönetime karşı yürütülen isyanlar kanlı bir şekilde bastırılmıştır. Çoybalsan’ın ölümünden sonra da Soğuk Savaş yılları boyunca devlet yönetiminin başında Yumjaagiin Tsedenbal, Sovyet Bloğu’nun komünist uygulamalarını sürdürmüştür.

1989 yılından itibaren ülkede baş gösteren muhalif hareketler, Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve Sovyetler Birliği’nin ülkeden çekilmesi ile birlikte Mart 1990’da Komünist Parti politbüro üyeleri istifa etmiş ve ülkede çok partili sistem için anayasa değişikliğine gidilmiştir. Moğolistan’da 1992 yılında ilk çok partili seçimler gerçekleştirilmiş, seçimlerin ardından devletin ismi Moğolistan Cumhuriyeti olarak değiştirilmiştir. Ülke bu tarihten itibaren dış dünyaya açılmaya başlamış ve demokratik süreçleri devam ettirmeyi başarmıştır.

Türkiye ile İlişkiler

Kökleri bin yıldan önceye dayanan Türk-Moğol ilişkileri iki ülke açısından da büyük anlam ifade etmektedir. Türk tarihinin bilinen en eski yazılı kaynakları olan Orhun Kitabeleri’nin Moğolistan topraklarında yer alması bu açıdan son derece önemlidir. Yeni devlet yapılanmalarıyla iki ülke arasındaki ilk ilişkiler 1969 yılında tesis edilmiş olup 2019 yılında ikili ilişkilerin 50. yılı kutlanmaktadır. 1990’lı yıllarda Türkiye-Moğolistan ilişkileri ivme kazanmış, 1996’da Türkiye’nin Ulan Bator, bir yıl sonra da Moğolistan’ın Ankara Büyükelçiliği hizmete açılmıştır. İki ülke arasında bugüne kadar devlet başkanlığı, ulusal meclis başkanlığı ve bakanlıklar düzeyinde pek çok ziyaret gerçekleştirilmiştir. Moğolistan’ın eski Cumhurbaşkanı Natsagiin Bagabandi 2004 yılında ülkemizi ziyaret etmiş, 2013 yılında R. Tayyip Erdoğan ve 2018 yılında Binali Yıldırım başbakan sıfatıyla Moğolistan’da bulunmuştur. İki sınır komşusu olan Moğolistan, dünyada yalnızca birkaç ülkeyi “üçüncü komşu” olarak kabul etmektedir ve Türkiye de bu ülkelerden biridir. İki ülke arasındaki ilişkilerin önümüzdeki dönemde daha da güçlenerek sürmesi beklenmektedir.

Türkiye ile Moğolistan arasındaki ticari ilişkiler gelişme sürecindedir. Siyasi ilişkilerdeki yakınlaşmanın ticari ilişkilere beklenen düzeyde etki etmemesinin temel nedeni, coğrafi uzaklık sebebiyle ulaşım maliyetlerinin yüksek oluşudur. Bu durumun önümüzdeki yıllarda ticari havayolu taşımacılığı ile giderilmesi planlanmaktadır. Türkiye ile Moğolistan arasında 2010’lara kadar genellikle yıllık 10 milyon doların altında seyreden dış ticaret hacmi, 2011’de 46 milyon dolara kadar çıkmış, ancak o tarihten itibaren 20-50 milyon aralığında inişli çıkışlı bir grafik izlemiştir. Son olarak 2018 yılında 34 milyon doları Türkiye’den Moğolistan’a ihracat, 4 milyon doları ithalat olmak üzere toplamda 38 milyon dolarlık bir ticaret gerçekleşmiştir. Türkiye’den Moğolistan’a ihraç edilen başlıca ürünler; mücevherat, elektrikli su ısıtıcıları, radyatörler, hazır gıda, temizlik ürünleri, petrol yağları ve ilaçtır. Moğolistan’dan Türkiye’ye ithal edilen ürünlerse gümüş, tabaklanmış hayvan derisi ve tekstil ürünleridir.

Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) Başkanlığı, Türklerin ata yurdu Moğolistan’da eğitimden sağlığa, altyapıdan kültürel iş birliğine kadar yüzlerce proje yürüterek Türkiye ile Moğolistan arasındaki ilişkilerin gelişmesine katkı sağlıyor.

TİKA, Türklere ait bilinen en eski arkeolojik ve yazılı eserlere ev sahipliği yapan Moğolistan’da 1994’ten beri yürüttüğü çalışmalar kapsamında bugüne kadar 617 proje gerçekleştirdi. TİKA’nın projeleri ülkedeki eğitim, sağlık gibi alanların desteklenmesi, ekonomik, idari ve sivil altyapının geliştirilmesi, sosyal altyapı hizmetlerinin düzenlenmesi, üretim sektörlerinin desteklenmesi ve kültürel iş birliğinin ilerletilmesi gibi alanlarda yürütüldü.

Müslümanların Durumu

İslamiyet’in bugünkü Moğolistan topraklarıyla ilk teması 10. yüzyılda Sâmâniler aracılığıyla olmuş, ilerleyen yüzyıllarda da başta Türkler ve Farslar olmak üzere Moğolların İslam topluluklarıyla teması devam etmiştir. Ancak Moğolistan’da İslamiyet’in yaygınlaşması 19. yüzyılda ülkenin doğu bölümlerinde bulunan Kazaklar aracılığıyla mümkün olmuştur. Yine de ülkede Müslümanlığı kabul eden unsurlar genellikle Türk asıllı olanlardır. Bağımsızlığın ardından Moğolistan’da devam eden komünist rejim dönemi, ülkedeki Müslümanlar için oldukça sıkıntılı geçmiş, bu süreçte inanç ve ibadet hürriyeti engellenmiş, camiler yakılıp yıkılmıştır. Moğolistan’da İslamiyet 1990’lı yıllarda yeniden canlanmaya başlamış, tek parti yönetiminin sona ermesi ile birlikte ülkede Müslümanlar açısından nispi bir iyileşme süreci başlamıştır.

Günümüzde Moğolistan’da 150.000-200.000 civarında Müslüman’ın bulunduğu tahmin edilmektedir ki, bu da toplam nüfusun yaklaşık %5’ine tekabül etmektedir. Ülkedeki Müslümanların çoğunu Kazaklar ve Hoton Türkleri oluşturmakta olup bu unsurlar da Moğolistan’ın doğusunda yoğunlaşmaktadır. Ayrıca sayıları az da olsa Moğollar arasında İslamiyet’i benimseyenler bulunmaktadır. 1990 yılında kurulan Moğolistan Müslümanlar Derneği ülkedeki Müslümanların dinî meseleleriyle ilgilenmekte, siyasi temsilin artması için çalışmalar yürütmektedir. Moğolistan’da hâlihazırda ibadete açık 50’ye yakın cami vardır. Ülkedeki ibadethane ve dinî eğitim veren kuruluşlar başta Türkiye olmak üzere Pakistan, Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinden gelen yardımlarla inşa edilmektedir. İnşaatı TİKA tarafından organize edilen Ulan Batur Hz. Osman Camii ve İslam Kültür Merkezi, 2013 yılında R. Tayyip Erdoğan tarafından hizmete açılmıştır. Ayrıca bağımsız sivil toplum kuruluşlarının ülkenin doğusundaki Olgiy’de yoğunlaşan insani yardım ve kurban organizasyonları aralıksız devam etmektedir.

 

Sayfa sadece özel bir gezi i grubuna bilgi vermek için https://www.insamer.com/tr/ulke-profili-mogolistan/   ve  https://ipekyolu.org/blog/mogolistan-hakkinda-genel-bilgiler/   sayfalarından faydalanarak düzenlenmiştir ve genel indexte bulunmamaktadır.