Hicaz Demiryolu
Hicaz Demiryolu
Hicaz Demiryolu, ya da diğer adıyla Hamidiye Hicaz Demiryolu, II. Abdülhamid tarafından 1900-1908 yılları arasında Şam ile Medine arasında inşa ettirilen 1322 km uzunluğundaki demiryolu hattıdır. 1908 yılından sonraki eklemelerle 1.900 km uzunluğa kadar çıkmıştır.
Demiryolunun teknik işlerinin başında Alman mühendis Meissner bulunmuştur. Demiryolu hattının inşaatında 2666 kâgir köprü ve menfez, yedi demir köprü, dokuz tünel, 96 istasyon, yedi gölet, 37 su deposu, iki hastane ve üç atölye yapılmıştır. II. Abdülhamid demiryolu boyunca telgraf hattı çekilmesini de emretmiştir. Telgraf hatlarıyla beraber demiryolunu Arap bedevilerin saldırılarından korumak için birçok karakol da inşaâ edilmiştir.
Demiryolu, asıl hedefteki ulaşım noktası olan Mekke’ye kadar uzatılamamıştır. Hicaz Demiryolu’nun inşası için siyasi, ekonomik, askeri, dinî birçok sebep bulunmaktadır. İstanbul ile Kutsal Topraklar arasındaki ulaşımı güçlendirmek, bu bölgelere taşınacak askerlerin ulaşımını kolaylaştırmak, hacıların daha güvenli bir şekilde hacca gidip gelmesini sağlamak, Osmanlı İmparatorluğu’nun bu topraklardaki fiili hakimiyetini güçlendirmek ve Arap ülkelerinin ekonomik gücünü yükseltmek öncelikli hedefler arasındadır.
Demiryolunun inşası 1900 yılında başlamıştır, yapımında çoğunlukla Türkler, bölge işçileri ve Osmanlı askerleri çalışmış, ama bunun yanında Almanların teknik tavsiyeleri ve destekleri de alınmıştır. Yapımda Alman mühendislerin de yer almasına rağmen mühendislerin çok önemli bir kısmı Türk’tü ve kendilerini büyük ölçüde geliştirme imkânı buldular.
Ancak projede Alman mühendislerinin çalışmasının en temel sebebi Almanya’nın Berlin’den başlayıp İstanbul üzerinden geçerek Hicaz bölgesine ulaşımı kolaylaştırılmasını istemeleridir. O dönemde Mısır İngilizlerin işgali altındadır ve Süveyş Kanalı kontrolleri altındadır. Almanlar ileride Osmanlı topraklarında üzerinden İngilizlere karşı açmayı planladıkları bir cephe için en kısa yol bu demiryoluyla olacaktır.
Demiryolunun yapımı için Osmanlı konsoloslukları yurt dışında yardım paraları toplamıştır. Demiryolunun yapımı için birçok bağış kampanyası başlatılmış ve bizzat Sultan II.Abdülhamid 50.000 Lira ile ilk bağışı yapmıştır. Belli miktarda maddi bağışta veya katkıda bulunan kişilere Hicaz Demiryolu Madalyası ve bir hatıra olarak, yaptıkları bağış miktarınıda gösteren bir berat belgesi verilmiştir.
Hicaz Demiryolu hattı 1908 yılında açıldıktan sonra, Hayfa ile Şam arasında her gün, Şam ile Medine arasında haftada üç gün karşılıklı yolcu ve ticarî eşya katarları çalışmaya başladı. Hac mevsimi boyunca, Safer ayı sonuna kadar Şam-Medine arasında yine karşılıklı üç sefer yapılırdı. Yalnız hac zamanına mahsus olmak üzere gidiş geliş için tek bilet kâfiydi. Böylece önceden deve sırtında 40 günde alınan Şam-Medine arası, 72 saate inmişti. Hareket saatleri namaz vaktine göre ayarlanıyordu. Ayrıca her seferde bir vagon mescid olarak hizmet veriyor; bir de müezzin vazife yapıyordu. Dinî günlerde ve Mevlid kandilinde Medine’ye ucuz seferler tanzim ediliyordu. Ailelerin rahat seyahat yapabilmesi için vagonlarda hususî tanzimler yapılmıştı.
İLK SEFER
Hicaz Demiryolunun ilk seferi 27 Ağustos 1908 Perşembe günü, İstanbul’dan gelen misafirlerle beraber, Şam şehrinden Medine-i Münevvere istikametine hareket etmişti. Trende, devlet adamlarından müteşekkil kalabalık bir heyetten başka, yerli ve yabancı pek çok gazeteci bulunuyordu. Özel trenin bir büyük salon-vagonu, bir lokantası, bir mescid vagonu ve üç de yolcu vagonu vardı. Trenin sürati 40-60 km arasındaydı. Bu sürat o zaman için mükemmel sayılabilirdi.
Tren yalnızca iki şey için duruyordu: İkmal ve namaz. Çöl kumları üzerinde cemaatle namaz kılınırken, ikmal için develerle su getiriliyordu. Tren, 30 Ağustos Pazar günü öğleden sonra saat iki sularında Medine-i Münevvere’ye varmıştı.
Hat bitince, bedevîler, hattı korumakla vazifelendirilip maaşa bağlandı. Demir yolu vesilesiyle çok sayıda teknik eleman yetiştirildi. Osmanlı Devleti ve halife çok büyük bir prestij kazandı. Müslümanların kendine güveni tazelendi. Hind Müslümanları, hattın Bağdat üzerinden Hindistan’a kadar uzatılmasını isteyip; bunun için üzerlerine düşeni yapmaya hazır olduklarını beyan ettiler. II. Meşrutiyet ilan edilince ilk iş olarak Hamidiye Hicaz Demiryolu adı, Hicaz Demiryolu’na çevrildi. Demiryolu İdaresi, Harbiye Nezâreti’ne bağlandı. Sürre Alayı demir yolu ile gönderilmeye başlandı. Eşya sevkiyatı sebebiyle hattın geçtiği yerler iktisadî olarak canlandı. Bu arada bazı tâli hatlar yapılarak hattın uzunluğu 1900 kilometreye çıktı.
Ancak Mekke ve Yemen’e kadar uzatılması, bir yandan da Bağdat’a bağlanması işi yarım kaldı. Harb rüzgarlarının estiği bu sıralarda, İngiliz ve Fransızlar hattın inşasından fevkalade rahatsızdı. Bu ülkeler tarafından demiryolu projesinin aleyhine birçok propaganda yapılmıştır. Bunların arasında toplanan bağışların demiryoluna gitmediği ve Osmanlı İmparatorluğu’nun bu paraları hazineye aktardığı gibi birçok şey vardı.
Travers başına 1 altın
Cihan Harbi’nde Hicaz Demiryolu asker sevkiyatı için kullanılan demiryolu Suriye cephesinin çöküşü üzerine, İngilizlerler tarafından hat bombalanarak sabote edildi. Hatta meşhur casus Lawrence (Arapların tabiriyle El-Aurans) bedevî eşkıyasına ray ve travers başına bir altın vererek, hattın Maan’dan Medine’ye kadar olan kısmını kullanılamaz hâle getirdi.
Bu arada soygunculukla ve Hacı kafilelerini yağmalamakla geçinen Arap kabileleri bu sefer demiryolunu hedef almış, bölgedeki halk ise çokça traversleri söküp kendi işlerinde kullanma girişiminde bulunmuştur. Tüm bunlara rağmen demiryolu sayesinde Medine, İstanbul’la irtibatını devam ettirdi ve 1919 yılına kadar dayandı. Hicaz hattının İstanbul’a son seferi, Medine’nin düşmesi üzerine Mukaddes Emânetler’in taşınması için yapıldı. Demiryolu hattı I.Dünya Savaşı sırasında Arap isyancılar tarafından ağır hasarlara uğramış 1918’de hattın çoğu kontrolümüzden çıkmış Sevr Antlaşması ile de 1920 yılında Osmanlı Devleti demiryolundaki haklarından vazgeçmek zorunda kalmıştır.
GEÇMİŞİN HAZİN HATIRASI
Hicaz Demiryolu hattının bazı kısımları bugün Suriye ve Ürdün’de hâlâ kullanılmaktadır. Suudi Arabistan hükümeti de hattı yeniden canlandırmaya çalışmaktadır. Hattın 452 kilometresi Ürdün sınırları içerisinde yer almaktadır. Ürdün’ün Mefrak, Zerkâ, Amman, Cize, Katraniye ve Maan istasyonlarından geçen trenler yük ve yolcu taşır. Osmanlı devrinden kalma istasyonlardan başka, birkaç şimendifer ve vagon Amman-Zerkâ arasında banliyö treni olarak halen kullanılmaktadır. Vagonların iç duvarlarında Kudüs, Şam ve Hicaz’daki dinî, tarihî ve turistik mekânların resimleri asılıdır. Vagonun dışındaki sahanlıkta Osmanlıca şu yazı görülür: Hâricde vukuf memnu’dur (Dışarıda durmak yasaktır).